Garip çünkü dünyanın pek çok yerinde meydanlar bomboştu. Çünkü ilk kez bir yılbaşı gecesinde eğlenmek, kaynaşmak, ‘üç, ikiii, biiir’ diye geri sayım yapıp sarılmak, öpüşmek yasaktı. Çekirdek aileler yapabildi o kadar. Onlar da yapsın zaten. Öte yandan dansözlü kutlama yapma inadıyla toplaşanlar, villaları eğlence yerine çevirenler, kumar oynatanlar, havai fişek patlatmaya kalkanlar falan derken bi tuhaftı her şey. Ne oldu sonuçta? Sosyal medyaya, ekranlara talim! Bir yıl önce, pijama terlik televizyon en büyük eğlencemiz olacak yılbaşı gecesi deseler, inanır mıydınız? İnanmazdım ama oldu. Peki neler mi oldu?
Keşke öpüşmeseydiniz!!
- Yeni yılın ilk öpücüğü Kenan Doğulu-Beren Saat çiftinden geldi. Üstelik olay oldu... Şahane olduğu için, insanın içini sıcacık yaptığı için, aşka özendirdiği için falan değil. Zoraki, samimiyetsiz, gereksiz olduğu için, ‘aşk bu hale mi geliyor?’ dedirttiği için olay oldu! Nasıl öpüştüğünüz size kalmış da, keşke gözümüze sokmasaydınız ya…
- Ekranlara hızlıca baktım. Tartışmasız ‘O Ses Türkiye’ en iyi programdı yine. Çalışılmış, özenilmiş, emek verilmişti çünkü.
- Ekranın en güzeli Hande Erçel’di gerçekten. Kırmızı takımıyla hem seksi hem maskülen, hem sade hem şıktı. Yeni yılda abartısız şıklık görmek isteyenler takip etsin.
- İçimi en ısıtan program ikinci gece Kanal D’de yayınlanan Beyaz Show’un eski bölümleri oldu. Popüler kültür hayatımız gözümüzün önünden aktı gitti resmen. Onlarca insanın kendini açması, o şakalar, o dansözler; nereden nereye gelmişiz öyle çok şey anlattı ki! Bir de ‘şu anda yapılsa bu program, kimse bu kadar rahat ve cesur olabilir miydi, kendini bırakabilir miydi?’ sorusunu sordurttu. Ne kıymetli şovmuş, anlar böyle üzerine boca edilince anlıyorsun.
- Yeni yıla girerken en çok konuşulan da astrologların felaket senaryolarıydı tabii. “Çok da heyecan yapmayın, 2020’de ne yaşandıysa, bir bir hepsi tekrar başımıza gelecek” tadındaki açıklamalar moral bozdu ama “Bu saatten sonra vur patlasın çal oynasın” diye mesaj atan arkadaşım gibi kayışı kopartanlar da boldu.
Yeni yılın hayal kırıklığı
Açıkçası her türlü felaketi bekliyordum ama bayat bir türban tartışmasıyla yeni yıla girmeyi asla beklemiyordum! Bu yıllar öncesinde kalmış tartışmanın ne sebeple gündeme geldiği önemli değil. Önemli olan artık bize yeni şeyler söyleyecek siyasetçilerin hayatımızda olması gerektiği! Bilimin, teknolojinin, sağlığın, eşitliğin öne çıkması gereken şu günlerde; kadının ne giydiğiyle, ne örttüğüyle ilgilenen siyasetçiler umrumda bile değil.
Bakın yeni yıla girerken kaç kadın vahşice öldürüldü, bununla ilgili ne yaptınız bize bunlarla gelin. Kadına şiddetle ilgilenin, kadınların haklarıyla ilgili konuşun. Yeni yılda siyesetçilerden tek beklediğim budur yoksa gölge etmesinler. Ha bir de yeni yılın ilk nü fotoğrafı Zülfü Livaneli’nin göbeği olmamalıydı! Büyük hayal kırıklığı yaşadım. Nasıl bir senesin sen 2021?
Burukluk akarken üzerimizden...
Yılbaşı gecesi evde olmaya alışkınım ama ilk kez ne yapacağımı bilemez haldeydim açıkçası. Sonrasında da 3 gün karantina!! Kolay değil tabii. Ben de eve kapanmaktansa, İstanbul yakınlarındaki bir otele atayım kendimi dedim; NG Sapanca Enjoy’a geçtim bir kaç yakın arkadaşımla. Ormanın içinde oluruz, temiz hava, bol gıda, yürüyüş yaparız dedik.
Çünkü oteli yapılırken görmüştüm, yeşillikler içinde cennet gibi bir yer. Herkes bizim gibi düşünmüş olmalı ki, otel doluydu. Yeni açılmış bir otel, tertemiz, hijyen kuralları gayet yerinde. Ama eğlencesiz/müziksiz bir yeni yılı ilk kez tecrübe edeceğiz, şaşkınız tabii. Giydik pullu payetli kıyafetleri, yemeğe indik. Otel elinden gelen her şeyi yapmıştı; Noel babalar, çocuklar için her türlü eğlenceli aktivite, bol ikram, yeni yıl yemekleri vs.
Ama yemek bitince, saat 10’dan sonra ne yapacağımızı bilemedik! Sohbet muhabbet bir yere kadar. Hepimiz bunu bilerek oradaydık ama burukluk akıyordu üzerimizden. Sarılamadık bile. Gerçekten tuhaf bir yeni yıldı. Ertesi sabah terapi lazım bana dedim, daha önce de yaptığım orman terapisiyle güne başladım. Böyle yeni yıla, böyle aktivite elbette!
Orman terapisi nedir?
Özetle; eğitimli rehber eşliğinde tüm duyular açık olarak doğada sessizce yürümek, sesleri, kokuları, renkleri hissetmek, doğayı içine çekmek! Resmen ağaçlara falan sarılıyorsunuz. Nerden çıkmış? 80’li yıllarda Japonya’da iş stresi nedeniyle intiharlar artınca Japon Sağlık Bakanlığı bilimsel araştırmalar başlatıyor. Bu araştırmalarda ağaçların salgıladığı “fitonsit” isimli maddenin insan sağlığına olumlu etkisi bulunuyor ve ilk kez 1982’de Shinrin-Yoku (Orman Terapisi) kavramı gündeme geliyor. Üstelik tıp literatürüne de giriyor.
Faydaları mı ne?
- Bağışıklık sistemindeki faydalı hücreleri güçlendiriyor.
- Tansiyonu ve kan şekerini dengeliyor.
- Stresi azaltıyor..
- Çocuklar da dahil, odaklanmayı artırıyor
- Uykusuzluğa iyi geliyor. Deliksiz, on numara uyku. Yolunuz düşerse şiddetle tavsiye ederim.