Şirin SeverBiraz olsun mutlu olmayı kedilerden mi öğrensek?

HABERİ PAYLAŞ

Biraz olsun mutlu olmayı kedilerden mi öğrensek?

Zaten türlü huzursuzlukların yakamızı bırakmadığı bir ülkeydik.. Depremle birlikte mutsuzluğumuz, huzursuzluğumuz arşa ulaştı. Depreme yakalananların, ailesini, yakınlarını, evini, barkını kaybedenlerin acısıyla asla yarışamayız da… Biz de mutsuzluğun/ depresyonun en dibindeyiz maalesef. Nasıl toparlanırız o da belli değil. Uzmanlar bu süreçte bize ne iyi geliyorsa onu yapmamızı öneriyor ama kimsenin buna hali mecali yok. Kendi adıma söyleyeyim, içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor. Hayattaki önceliklerim, motivasyon kaynaklarım, değer verdiklerim, sahip olmak istediklerim, her şey ama her şey değişti. Hiç değilse kitaplara sığınayım dedim, zorladım kendimi…

Haberin Devamı

Bakındım biraz, önüme ‘Kedi Felsefesi’ isimli bir kitap çıktı. Kedilerle haşır neşir olabilen biri değilim ama ‘Kediler ve Hayatın Anlamı’ alt başlıklı kitabın, peşine düştüğü şey ilginç geldi. Baktığınızda; en zeki ve yaratıcı zihne sahip tür biziz ama kediler bizden daha mutlu. Peki bu nasıl mümkün oluyor? İşte bu soruya felsefecilerden de ilhamla yanıt arıyor yazar John Gray. ‘Şöyle bir dönemde aradığım tadı bulmuş olabilir miyim’ dedim, okumaya başladım…

Yazar diyor ki; insanlar yeryüzündeki en üstün varlıklar olduklarına dair kanaatlerini bir kenara bırakabilirlerse; kedilerin, ‘nasıl yaşamalı?’ diye endişeyle sorgulayıp durmadıkları halde, bunu nasıl daha iyi başarabildiklerini anlayabilirler. Sıralıyor sonra;

  • Kediler doğalarına sadıktır ve kendilerine sunulan hayattan hoşnutturlar. İnsanlarda ise doğalarına hoşnut olmamak doğal gibi.
  • İnsan hayatının büyük bölümü mutluluğa ulaşma mücadelesidir. Kediler için ise mutluluk, esenliklerine yönelik fiili tehdit yoksa, olağan ruh halidir.
  • Kediler realisttir, insan budalalığıyla karşılaştıklarında, öylece arkalarını dönüp giderler. Gayet umursamaz, akışta, hallerinden memnun ve ilginçler yani. “Az sayıdaki filozof kedilerden bir şeyler öğrenebileceğini fark etmiştir” diyerek, tarih boyunca kediler üzerinde düşünen ve çalışan felsefecilerden de örnek veren Gray; filozof Montaigne’in şu sözüne de yer vermiş kitapta: “Ben kedimle oynarken, benim onunla değil de onun benimle vakit geçirmediğini nereden bileyim?” Kedi sahipleri düşünüyor mu bunu sahi?

İstedikleri kadar mırlasınlar

Uzun zamandır sosyal medyada kedi videosu izliyorum. Sürekli ama! Terapi gibi geliyor. Onları izledikçe de ne kadar komik, deli, çıkarcı, umursamaz yaratıklar olduklarına şahit oluyorum. Yazar Gray ‘Kedi Felsefesi’ kitabında Montaigne’nin meşhur kedisinden, Vietnam Savaşı’nı cesaret ve neşesini kaybetmeden atlamış kedi Meo’ya, oradan da kedilerle ilgili kendi gözlemlerine uzanarak; bir canlının doğasına sadık olmasının iyi yaşamak için kilit önemini vurguluyor.

“Kedi aklı bir ve bütündür. Acı çekilir, unutulur, sonra yaşama sevinci geri döner. Kediler yaşamlarını sorgulama ihtiyacı duymazlar, zira hayatın yaşamaya değer olduğundan şüpheleri yoktur” diyor. Kitabın kötü yanı da bu işte! Kedilerin her durumda hayatından memnun olması, bizi niye enterese etmeli ki? Yaşamı sorgulamamak insan doğasına aykırı değil mi neticede? Kedilerin rahatlığı, vurdumduymazlığı insanda olmamalı belki de?

Haberin Devamı

Dahası, bu umursamazlık ve de bencillik değil mi insanlığı çökerten? Yani biz düşünen varlıklarız ya; düşünmediğimiz için bu halde değil miyiz? Offf daha beter bir yere vardım resmen, böyle kitap olmaz olsun! Gray bir yerde diyor ki, “Kediler insanın anlam arayışını fark edebilirselerdi, muhtemelen bunun abesliği karşısında keyifle mırlarlardı..” Abes mabes, napalım? Yaşadığımız ülke bize başka şans tanımıyor, kediler de buyursun istedikleri kadar mırlasın!

GERÇEKTEN ‘VAMPİR’ BUNLAR!

POSTA’nın dünkü manşetine bayıldım… Evlerinden, yurtlarından göç etmek zorunda kalan depremzedelerin kanını emmeye çalışan ev sahiplerine ‘vampir’ denilmiş manşette. Bundan daha iyi benzetme olamazdı. İnsanlar aylardır geliri artmadığı halde ev kirasına gelen fahiş zamlarla boğuşuyordu; bir de deprem fırsatçılığı eklendi üzerine. Şimdi mali polis, deprem öncesi ve sonrası fiyatları karşılaştırıp fahiş zamları tespit edecekmiş güya. Yahu önce yaz sonu süresi dolacak ‘yüzde 25’lik artış’ sınırını güncelleyin. Tek tek uğraşacağınıza yasal sınırı koyun yeniden, sonra fazla artış yapanı tespit edin ve ciddi yaptırımlar uygulayın. Bu konu mühim; masaya yatırıp, çözüm üretmek gerekiyor. Ama nerdeee…

Haberin Devamı

TARTIŞMA ADABI NASIL OLMALI?

Net bir şey söyleyeyim; herkes herkes hakkında konuşur. Bazıları iyi niyetlidir, bazıları kötü niyetli ama herkes konuşur. Ünlü tarihçi, mühim insan İlber Ortaylı bile konuşuyor bakın. Tek sorunu canlı yayında yakalanması sadece! Geçenlerde, yine canlı yayının bittiğini düşünüp Naci Görür için söyledikleriyle gündemde. “O bilmişti bu depremi, o bizim Celal’den (Şengör) daha iyi” demişti ya... Nasıl bir kavga patlayacak diye bekledi herkes.

Ama öyle bir olgunlukla yaklaştı ki herkes meseleye. Naci Görür çıktı, Şengör’ü övdü. İlber Ortaylı çıktı, özür mahiyetinde şeyler söyledi Şengör için. İçlerinde bir yerlerde belki kırgınlık olmuştur ama kimse kimseye darılmadı, saldırmadı, olayı tırmandırmadı. İşte tartışma adabı böyle bir şey. Hakkını teslim ederek, ayıbını anlayarak ve gönül alarak devam edilmeli. Keşke bunu öğrenebilse herkes.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder