Bir süredir öyle acayip haberler okuyorum ki, nutkum tutuluyor... Biri, önceki gün POSTA’nın manşetindeydi. Şanlıurfa’dan gelip bir otelde çalışan İbrahim Halil Kiraz, geçen temmuzda işyerinde yaralı bulunmuş, sonra hayatını kaybetmiş. Sonradan bunun bir cinayet olduğu anlaşılmış. 6 iş arkadaşı onu “Çok çalışıyorsun, kötü örnek oluyorsun” diye döverek öldürmüş meğer.
Akıl alır gibi değil!! Denizli Pamukkale’de, 16-17 yaşlarındaki üç kızdan oluşan kızlar çetesi, hiç sebepsiz sokaktaki kız çocuklarını dövüyormuş. Sebep? Belli değil! Birkaç gün önce… Mersin’de 5 şehir zorbası; yol verme kavgasında, aralarında altı aylık bebek ve 7 aylık hamile kadının da bulunduğu aileye falçata, sopa ve kürekle saldırıyor. Yaralanan iki kişinin baş ve vücutlarına toplam 200 dikiş atılıyor!
Üstleri kirli iki çocuğu belediye otobüsünden indirmek isteyen yolcular… “Otobüste niye öpüşüyorsunuz?” diye sevgililere çıkışanlar… Her gün tonlarca böyle haber okuyorum ve toplu halde psikopatlaştığımıza artık eminim. Ezberden de söylemedim bunu; Amerika Psikiyatri Derneği’nin yaptığı araştırmadan yola çıkıyorum...
Dernek, psikopatları tanımlamak için 2013 yılından itibaren 10 özellik belirlemiş. Eğer biri, bu özelliklerin çoğunu taşıyorsa, o kişi psikopat olarak tanımlanıyor. Nedir o 10 özellik, bakalım mı?
Psikopatın tarifi
1- Kanun, kural, toplum değerlerini hiçe saymak.
2- Başkalarının haklarını ihlal etmek.
3- Empati kuramamak.
4- Hatalarını kabul etmemek.
5- Aniden beliren saldırgan tavırlar sergilemek.
6- Hissetmediği halde duygusallaşmış rolü yapmak. (Ki biz bu aralar buna ‘duyar kasmak’ diyoruz galiba.)
7- Suç işleyeceği zaman, çok önceden zekice planlar kurarak kendi gibileriyle ekipleşmek.
8- Doğa ve hayvan sevmemek; fırsat bulduğu an direkt ya da dolaylı yoldan zarar vermek.
9- Kinci/intikamcı olmak.
10- Kendine göre kurallar oluşturarak, çevresindekilere uyması için baskıda bulunmak. Amerika Psikiyatri Derneği’nin psikopatlar için belirlediği 10 madde böyle. Açıkçası; her gün yolda, trafikte, işte, yemek yediğimiz restoranda, sinemada, hatta en yakın çevremizde bulunan insanlara baktığımızda...
Yok yere çıkan tartışmalara, bir hiç uğruna patlayan kavgalarımıza baktığımızda ortaya çıkıyor ki, sağımız solumuz psikopat dolu! Daha önce de bu haberden yola çıkarak yazmıştım: En fenası, lafın gelişi söylediğimiz “Psikopat mısın?” lafını gayet yerinde ve bilimsel anlamıyla kullanıyor olmamız! Allah şifa versin...
14 Şubat’ın ‘En’leri
Başımıza gelmeyen kalmadı diye keyifsizlikten mi, yoksa krizden mi bilmem ama bu sene Sevgililer Günü bombardımanına çok maruz kalmadık. Kimsenin hali mecali kalmamış gibiydi. Ya da algıda seçicilik; görmek istemeyince görmüyorsun belki de. Ama kutlayana, mutlu etmeye çalışana, değer verene, unutmayana da ne mutlu.Tadını çıkaran çıkarsın. Gel gelelim bu sakinlik içinde, 14 Şubat’ın birkaç dikkat çeken detayını da paylaşmayacak değiliz…
■ Kenan İmirzalıoğlu- Sinem Kobal çiftine ait, buram buram aşk kokan, o şahane kare mesela... Tek güne özel değil, İmirzalıoğlu’nun her günkü hali bu. Hep eşinin gözlerinin içine bakıyor, üzerine titriyor. Maşallah diyelim valla.
■ Her Sevgililer Günü’nde markalar özel reklamlar çekiyor malum. Bu yıl en iyi reklama Hopi imza attı. net. 14 Şubat’ın en klasik hediyesi oyuncak ayıyı ti’ye almışlar. Şöyle diyor reklamda: “Hopi’nin dataları bize gösterdi ki geçtiğimiz Sevgililer Günü’nde 8 milyon Hopi’linin bir tanesi bile sevgilisine ayı almamış! 100 milyon paracık dağıtılmış, yine kimse almamış.
Yani çok merak ediyoruz; bu sevimli ayılar size ne etti? Yok cool değilmiş, ilk akla gelenmiş, böyle hediye mi olurmuş!! Böyle böyle, algı operasyonu yapıldı, ötekileştirildi, sokaklara atıldılar. Böyle bir şeyi sevgilinize nasıl almazsınız?” Şahane reklam olmuş, gerçekten tebrikler. ■ Demirdöküm’ün 66 yıllık çift Hatice Teyze ve Ömer Amca ile çektiği reklam da, doğru eş seçmenin hayatta ne kadar önemli olduğunu anlatıyor. Çok ama çok etkileyici.
Vizyonda ne var?
Judy ödülü hak etmiş
Her sene Oscar ödüllü filmlerin bir kısmını izliyorum, vizyona girmeyenler kaçıyor tabii. ‘Judy’ kaçırdıklarımdandı. Renee Zellweger’in, ünlü şarkıcı ve oyuncu Judy Garland’ı oynadığı film. ‘En iyi Kadın Oyuncu’ ödülünü alınca, iyice meraklandım. Renee Zellweger müthiş bir performans ortaya koymuş, ödülü hak etmiş.
Bridget Jones performansını bile unutturuyor, o derece. Ama filme pek bayılmadım. Çocukluğu elinden alınmış bir yıldızın travmalarını filmin hikayesi değil, başrol oyuncusunun performansı bize anlatıyor. Yani hikaye zayıf. Acımasız yapımcılar, pırıltılı Hollywood’un perde arkasıdaki dramlar, alkol ve ilaçlara sağınan hayatlar bu filmde.