Gündemimizi, durduğumuz yeri/hayata baktığımız yeri, kimse kusura bakmasın ama ahmaklık seviyemizi en güzel özetleyen cümle, yine Twitter’da karşıma çıktı: “Orkid’de indirim olduğunu söyleyen kasiyerin dayak yediği gün, dünyanın bir yerinde uzaya gidip dönen insanlar oldu…” İşte her şeyi özetleyen cümle. Coğrafya kader midir, ahmaklık coğrafyayla mı alakalıdır hiç bilmiyorum ama yıllar geçiyor, millet uzaya falan çıkıyor, biz hâlâ aynı kısır tartışmaların içinde debelenip duruyoruz.
Hikayeye bak… Bir karı koca zincir markete giriyor, kadın kasiyere “İndirimli ürün var mı?” diye soruyor. Kasiyer de sıralıyor; “Maske, duş jeli, Orkid, çay bardağı seti…” Kadının kocası bitiyor yanında, “Karıma Orkid var diyemezsin” diye saldırıyor. Fıkra gibi ama komik değil! Şunu ne zaman öğreneceksiniz ey ahali? Biz kadınız. Kadınlar da doğası gereği her ay regl oluyor.
Biyolojik bir şey bu. Orkid gibi hijyen ürünler de temel ihtiyacımız. Ve bunlar ayıp değil. Markete gidip özgürce alabiliriz. Kağıda sarmaya da gerek yok, utanmaya da!! İsteseniz de öğreneceksiniz bunları, istemeseniz de. Nokta. Kadını, kadın vücudunu, kadınlarla ilgili her şeyi utanma sebebi yapmanızdan illallah geldi artık. Bizi bi salın artık be!
AŞI OLMAYAN GİREMESİN!
Aşı karşıtlığı meselesi tüm dünyada çetrefilli bir hal alıyor. ‘Aşı olmayanlara toplumsal bazı yasaklar uygulansın’ diyenlerle… ‘Bu özgürlükleri kısıtlamaktır’ diyenler tartışıyor. Ancak bazı ülkeler, aşıda pozitif ayrımcılık uygulamaya kararlı. k Mesela Fransa’da aşı olmayanlar birçok mekana giremeyecek ya da toplu taşıma araçlarına binemeyecek. Kendi ceplerinden test yaptırmaları gerekecek.
Virüsü daha fazla yayan aşılanmayanlar evde kalmak zorunda kalacak. k Koronavirüs kısıtlamalarının tamamen kaldırıldığı İngiltere’de, hükümet sürpriz bir biçimde kapalı eğlence mekanlarına girişlerde aşı zorunlululuğu getirmeye hazırlanıyor. k Yunanistan’da yasakların kalkmasıyla birlikte korona vakaları 10 katına çıkınca; hükümet yasaklara dönüş kararı aldı. 1.5 senedir dünyanın yaşadıkları düşünülürse…
Yani ölümler, kapanmalar, insani her şeyden mahrum kalmaları ekleyin, “yapılması gereken tam da budur” noktasına geliniyor. Prof. Dr. Murat Akova da geçen gün söyledi; “Kapalı mekanlara girerken aşı sorulması taraftarıyım” dedi. Üstelik bunun özgürlük meselesi olduğunu da düşünmüyor. “Çünkü özelikle kapalı mekanlara girişte hastalık potansiyeli taşıyan biri, içerideki insanları enfekte etme riski taşıyorsa, artık bu kişisel özgürlük olmaktan çıkar, başkalarının hayatını tehlikeye atmış olursunuz” diyor.
Yani sizin özgürlüğünüz, bir başkasının özgürlüğüne engel olduğunuz noktada biter. Bu net. Türkiye’de aşı yaptırma oranı hâlâ yüzde 63 seviyelerinde. Geri kalanlar aramızda dolaşıyor. Varyantlar, yeni dalgalar konuşulurken neden risk alalım ki? Meseleye bu açıdan bakmak lazım.. Korona aşısı kadar ‘bakış aşısı’da lazım birilerine.
NASIL PARTİ GÜZEL MİYDİ?
Gece İstanbul sokaklarında eğlenenlerin, sahildeki banklarda parklarda oturanların geceye bıraktığı çöpleri ve pisliği geçen yazımda yazmıştım… Benzer görüntüler Bozcaada’dan geldi. Üstelik bu kez Bozcaada Belediyesi, sosyal medya hesabından sitem ederek paylaştı çöpleri; “Nasıl parti güzel miydi? Yazık çok yazık” başlığıyla. Ne manidar, ne kadar naif.
Ama o çöpleri bırakanlar, anlayacak mı acaba bu sitemden? Bütün tatil yerleri tıklım tıkış. Adım atacak yer yok. Bozcaada da dolmuş taşmış. Bu kalabalığın çöplerini düşünebiliyor musunuz? Belediye işçileri ne kadarına yetişsin? İçinde biraz insanlık olan, içinde biraz terbiye olan bunu yapar mı? Aşıdaki pozitif ayrımcılık gibi… Çöpünü bir poşete koyamayacak kadar medeniyetsiz olanı da evinde oturtacaksın aslında. Bazılarına bu lazım.
KEL HAKLARI İSTİYOR!
Savaş Özbey sormuş, elektronik müziğin temsilcilerinden Bedük yanıtlamış Kelebek’te. Bir soru üzerine şakayla karışık şöyle cevap vermiş: “Kel hakları istiyoruz! Bütün filmlerde ya tetikçiyiz ya baş kötü adam. Yeter artık! Bir romantik filmdeki yakışıklı esas oğlanın kel olabilmesini diliyorum.”
Çok sempatik, çok haklı değil mi? Uraz Kaygılaroğlu da gençken şişman olduğunu söyleyip, “Senaristler şişmanlara aşk yazmıyor. Şişmanlar aşık olamaz mı?” diye sitem etmişti ya şimdi sıra kellerde. Evet roller eşit dağıtılsın, ayrımcılık bitsin lütfen!
ONURSUZ MU OLMALI AŞK?
Sezen Aksu yıllar önce Levent Yüksel’e verdiği şarkıda, ‘Yeter ki onursuz olmasın aşk’ diyordu hani. Bundan yıllar sonra ‘Onursuz olmalı aşk’ diye bir şarkı yaptı, bu da 2017’de Okay Barış tarafından seslendirildi. Şimdi o şarkıyı ‘Demo’ albümüne koyuvermiş Sezen, belli ki fikir değiştirmiş. “Yeterki onursuz olmasın aşk diye saydırıyordum, dillerim kopaydı, benim kutsalım sensin” diyor artık.
Aşk denilen şeyin boyut değiştirdiği, ilişkilerin bencilleştiği, günübirlik ilişkilerin alabildiğine arttığı, kimsenin kimsenin duygusuna kulak bile asmadığı şu dünyada Sezen insanlara “aşk böyle bir şey değil” mi demek istiyor acaba? “Sevmek dediğin onursuz olmaktır bazen” mi diyor? Kulak vermekte fayda var çünkü Kraliçe ne derse o biliyorsunuz.