Kıvanç Tatlıtuğ L’Officiel dergisine röportaj verdi ya, şu bayram sessizliğinde herkes onu konuşuyor. Niye? Çünkü sevmekle ilgili, evlilikle ilgili, evli kalabilmekle ilgili öyle güzel şeyler söylüyor ki, ezberleri bozuyor. Herkes de tabii söylediklerini paylaşıp duruyor. İyi de oluyor çünkü biraz da güzel şeyleri konuşalım, büyütelim, abartalım değil mi ama? Ne diyor peki Tatlıtuğ röportajda, bakalım… “Ben Başak’ı her gün başka türlü sevmeyi öğrendim. Çünkü çok sevmek yetmedi.
Bir insanı sevmek, onun için çaba göstermekle başlıyor. Onun gözlerindeki mutluluğu hissettiğim vakit karnım doyuyor. Bu öyle bir şey… Onun yapmış olduğu şeyleri, seçimlerini desteklemek en önemlisi. Yoksa herkes evleniyor. Evleniyorsun işte… Devamını getirebilmek asıl mesele.” İşte sevmeyi böyle anlatıyor Kıvanç.
Bırakın böyle sevmeyi, hatta bu cümleleri kurmayı… Kaç tane adam ya da kadın çaba gösteriyor sevdiği için? Paylaşmadan, konuşmadan, öpmeden, sarılmadan, dokunmadan, anlamadan, anlamaya çalışmadan ilişki kurmaya çalışıyor herkes. Günümüz ilişkileri sevgisizlikten, bencillikten kırılıp dökülüyor resmen.
Oysa sevmek, çabalamak değil mi? Mutlu etmeye çalışmak, anlamak değil mi? İşte Kıvanç, bu kodları çözmüş, helal olsun. Bir de her şey bir kenara… Bu kadar yakışıklı, şöhretli, paralı, imkanlı iken bu kadar özverili ve egosuz olması. Kim bu kadar şeye sahipken şaşırmaz, saçmalamaz, gözü dışarı kaymaz söyler misiniz?
Ben ona baktığımda içimden hep şu geçiyor: Ne güzel bir adam oldu bu, ne güzel büyüdü, ne güzel geliştirdi kendini. Hiç şaşırmadı, hiç bozulmadı. Bu duruş kariyerini de yükselttikçe yükseltti. Bir kez daha bravo Kıvanç Tatlıtuğ, böyle olduğun için.
SERDAR ORTAÇ’I ÖRNEK ALIN
Evde kalınca, bol bol bayram röportajı okundu tabii. Şimdi başka röportaja geçiyorum izninizle… Üsttekinin tam zıddı bir röportaj bu. Sürekli ilişkilerini anlatan, itinayla hayatındaki kadınları kötüleyen, yaşadıklarıyla ilgili pişmanlıklarını dile getiren Serdar Ortaç’a geliyorum!! O da bir bayram röportajı vermiş ve bayramda bile birlikte olduğu kadınlardan dert yanmış. Serdar Ortaç kimliğini var eden ya da yok eden onlarmış gibi. Yeter bence!
Sen 90’lar müziğine damga vurmuş bir isimsin, kendine gel artık! Kaç kez yazdık, kaç kez söyledik, bırak artık hayatına giren kadınları demeç demeç anlatmayı! Ama dinleyen kim?! O yüzden röportajın o kısımlarını atlıyorum… Kayda değer söylediklerine geliyorum. Diyor ki, “Serdar Ortaç halimle, yeni modeli çıkan telefonu almam.
Hiçbir şeye para harcamam, aynı ayakkabı onuncu sene. Şimdi internetten alışveriş yaparken ‘en ucuzlar’ filtresine basıyorum…” İşte Serdar Ortaç’ı örnek alacaksanız bu söyledikleriyle alın! Artık azla yetinmek, hayatı küçültmek, fuzuli her tür harcamadan kaçınmak zamanı. Yıllarca Ortaç’ın şarkılarını dinledik, şimdi de bu tavsiyelerini dinleyelim.
VİZYONDA NE VAR?
BAŞKA KİM KARİYERİNİ BEYAZ PERDEDE Tİ’YE ALIR?
Nicolas Cage’i bilirsiniz… Ünlü bir aktör olarak yıldızlaştığı zamanlar da oldu, kariyerinin yerlerde sürüklendiği zamanlar da. 90’lar sinemasına damga vurduğu da oldu, özellikle 2000’li yıllardan sonra alay edildiği işler de yaptı. İşte Cage’in bu çalkantılı sinema kariyerini ti’ye alan bir film var vizyonda; ‘Yetenekli Bay Cage’ adında.
Nicolas Cage’i eşinden boşanmış ve 16 yaşındaki kızı ile iletişim sorunu yaşayan bir aktör olarak izliyoruz. Sinemada yeniden yükseleceği bir rol için çok istekli ama seçilemeyince oyunculuğu bırakmaya karar veriyor. Para için İspanya’daki bir zenginin doğum gününe bile katılıyor. Mizah dolu bu filmi izlerken düşündüm; kaç aktör beyaz perdede kendisiyle böyle dalga geçebilir diye… Hemen dedim ki, Tamer Karadağlı yaptı ya!
Yıllar önce ‘Pamuk Prens’ isimli bir filmde oynayıp kariyerinin ti’ye alınmasına izin vermişti malum. Hem de ne ti’ye almak! ‘Çocuklar Duymasın’ dizisinden sonra hiçbir varlık gösterememesi, oyunculuğuna dair hakaretler, çapkınlıkları; tekmili birden bu filmdeydi. Bunun için de Birol Güven onu ikna etmiş, kendisi de yapımcısı olarak onunla kamera karşısına geçmişti.
Herkesin kolay kolay kabul edebileceği bir şey değil bu mizah ama o oynadı. Hatalarıyla yüzleşmeyi, ego yapmadan bunlarla eğlenmeyi bildi. Yani Hollywood’ta Cage varsa, bizde de Tamer Karadağlı var. Sadede gelirsek, tatlı, iyi ve aksiyon dolu bir senaryo var ortada. İzlemenizi tavsiye ederim.
DÜNYANIN GÖRDÜĞÜ EN İYİ TEKNO PARTİ!!
Trabzonspor’un şampiyonluk kutlaması dillerde. ‘Dünyanın gördüğü en iyi tekno parti’, ‘Trabzon’da böyle tekno parti nasıl oldu’ diye yazıp duruyor sosyal medya ahalisi. Gerçekten herkes şaşkın! Şehir merkezindeki kutlamalar, Avrupa’daki en büyük müzik etkinliklerini gölgede bırakacak coşkudaydı.
FIFA’nın resmi Twitter hesabı bile, yüz binlerce kişinin telefonlarının ışığını yakarak dans ettiği bu kutlamaları paylaştı. 38 yıllık hasretin kutlaması böyle oluyor demek ki! Bu arada Milliyet’te, Trabzonspor’un iki yabancı yıldızıyla yapılan röportajları okudum. Anlattıklarına bakılırsa ikisi de şaşkın. Andreas Cornelius, binlerce taraftarın sahaya girişini “Neredeyse kaçmak zorunda kaldık ancak başaramadık.
Beni havaya kaldırdılar, kramponlarımı ayaklarımdan çıkardılar” sözleriyle anlatmış. Hollandalı Stefano Denswill ise şöyle demiş: “Stadyumda çılgınlık hakimdi. Bir taraftar tişörtümü çıkarıp aldı üzerimden, bir diğeri şortumu istedi.
Bir çok futbolcu soyunma odasına geldiğinde sadece boxer’ları vardı üzerlerinde…” Çok güldüm bu demeçlere; sevinirken de, üzülüp kızarken de ayarımız yok yemin ederim. Neyse ki kazasız belasız atlatıldı, buna da şükür.