BOŞANMANIN ZEVKLİSİ!
Cem Yılmaz ve Ahu Yağtu ayrılığına bakıyorsun...
Müthiş bir dayanışma ve arkadaşlık var. Cem Yılmaz yeni filminde rol verecek kadar yakın eski eşiyle. Cem Yılmaz’ın sevgilileri olduğunda da Yağtu’dan tek olumsuz söz yok, yan gözle bakma durumu yok. ‘Bravo’ diyorsun.
Sonra Demet Şener ve İbrahim Katluay çiftinin boşanmasına bakıyorsun...
Demet Şener’in ağzından olmadık sözler, imalar, yok saymalar, hep bir konuşma hali. Tamam, bu işte bir aldatılma, ihanet sözkonusu. Hiç kolay şey de değil...
Elbette insan böyle bir şeyi hazmedemiyor olabilir ama biz yıllarca gazete/dergi sayfalarından sizin büyük aşkınızı, birbirinize ne kadar hayran olduğunuzu dinledik durduk ya... Şimdi bu eski günlerin hatırına, çocukların hatırına susmak, durmak gerekmiyor mu biraz?
Demet Şener’in avukatının bile davadan gözü dönmüş, “Zevkli bir boşanma yaşıyoruz” diyebiliyor. Normal mi bu?
GELECEĞİ DÜŞÜN, OY VER
Sonunda o gün geldi çattı…
Aylardır odak noktasını kaybeden, kişiler üzerinden yürütülen, çığrından çıkan, kimi zaman hayretler içinde bırakan tartışmaların sonunda yarın oy vermek için sandık başına gidiyoruz. Bu kez partileri değil geleceğimizi oyluyoruz...
O yüzden...
“Hayır diyenleri işten kovmazsam namerdim” diyen AKP’li belediye başkanını da...
“17 Nisan’da savaşı kazanınca, bunların karıları ve kızları ganimet olarak evetçilere helaldir” diyerek, politik tercihini bile kadınlar üzerinden yapan hasta ruhlu belediye çalışanını da unutun…
“Evetçileri İzmir’den denize dökeriz” diyen CHP’li vekili de hiç kaale almayın…
Absürdlükleriyle var olmaya çalışan bu tipler hep olacak. Siz kimseyi değil, içinizi dinleyin. Aşırılıklara değil; normale, güzelliğe, iyiliğe, demokrasiye, hak ve hukuka odaklanın. Öncelikle nasıl bir Türkiye’de yaşamak istediğinizi düşünün…
Layık olduklarınızı, olmadıklarınızı…
Nasıl yönetilmek istediğinizi... Sizi yönetenleri.
Hala kararsızsanız okuyun, farklı görüşlere de göz atın. Nasıl oy kullanacağınızı iyice öğrenin. Ama mutlaka oy verin.
'Hızlı ve Öfkeli' olanlar izlesin
‘The Fast and The Furious’ yani ‘Hızlı ve Öfkeli’ serisinin 8’inci filmi vizyonda. Bu seriyi bilenler bilir, (ki bilmeyen erkek arkadaşlarım varmış şaşakaldım; kaderde onları bu filmle tanıştırmak da varmış!) dünyada en iyi gişe yapan filmlerdir. İçinde hızlı ama çok hızlı arabalar, yasadışı sokak yarışları, kızlar, silahlar, bol aksiyon bulunur.
Bu yeni filmde de kahramanlarımız olayı biraz abartınca eleştirmenler yüklenmiş tabii, ‘yılın en gülünç aksiyonu’ demişler. Haklılar, olanlar akıl alır gibi değil. Mesela Dwayne Johnson elleriyle bir nükleer füzeyi durduruyor, Jason Statham özel bir kıyafetle havada uçuyor, Vin Diesel arabasını uçağın üzerine sürüyor…
MÜTHİŞ BİR AKSİYON
Bence sinemayı ikiye ayırmalı...
Mana aradığımız, gerçekleri görmek istediğimiz filmler. Bir de perdedeki hayale dalıp eğlendiğimiz, iki saatliğine dünyayı unuttuğumuz, iyi vakit geçirdiğimiz filmler. Yani inanman için değil; eğlen, kafayı boşalt ve heyecanlan diye çekilenler. Olaya böyle bakıp tadını çıkarın derim çünkü ‘Hızlı ve Öfkeli 8’ müthiş bir aksiyon.
SANAT EVİMİZE GELDİ
Dünyanın en büyük tasarım etkinliklerinden olan Milano Design Week zamanı bu şehirde olmak çölde vaha gibi. Bir hafta boyunca şehrin dört bir yanında, avlulara açılan süprizli mekanlarda ya da üç metrekarelik köşelerde bile yaratıcılık, sanat ve tasarım çıkıyor karşınıza...
Bir bakıyorsun bir sokakta giysilerden yapılmış devasa bir koltuk, bir bakıyorsun ihtişamlı bir binanın içinde Louis Vuitton’un 12 ayrı tasarımcıya yaptırdığı paha biçilmez sandalyeler…
TÜRK’ÜN DESENLERİ
Şehrin bir başka köşesinde Prada Foundation’ın doğaya dair bir sergisi, bir başka semtte İkea’nın dev festivali! Hepsine koşturmaktan ayağına kara sular iniyor. Hele de bu yıl İkea’nın ünlü tasarımcılarla çalıştığını, bunların arasında bir Türk sanatçı olduğunu öğrenince sanat aşkımız tavan yaptı. 32 yaşındaki Pınar Demirdağ, İkea’nın çalıştığı ilk Türk tasarımcı.
Marka için nevresim takımları, tepsiler, porselen tabaklar, tişörtler, halılar tasarlamış. Aslında desenler üretmiş; çok canlı, anlamı olan, şahane desenler. Bunlar da seçilmiş ürünlerin üzerinde kullanılmış. 3 bin 500 metrekarelik alanı dolaşan yüzlerce kişinin omuzlarında Pınar’ın çizdiği, üzerinde mavi göz deseni olan bez çantaları görmek ise insanın göğsünü kabartıyor. Bu tasarımlar haziranda Türkiye’de de satılacak. Sanat resmen ayağımıza, evimize geldi arkadaşlar.
BİR ECZANE VİTRİNİ...
Nişantaşı’nda hızlı hızlı yürürken geçen gün; gözüm sağımdaki vitrine takıldı, zınk diye durdum. Suna Kıraç, Adile Naşit, Prof. Muazzez İlmiye Çığ gibi önemli kadın figürlerin fotoğraflarıyla dolu bir eczane vitrini gördüm. Kitapçı olsa, belki o kadar ilgimi çekmeyecek, ama bir eczane burası.
Kafamı uzattım, “Bu vitrinin manası ne?” dedim. “8 Mart Kadınlar Günü için düzenlemiştim, ilgi çekince kaldırmadım” dedi. “Siz kimsiniz?” dedim. “17 yıllık eczacıyım” dedi gülerek. Adı Ezgi Neçehan Koçak. ‘Kadın iyileştirir’ fikrine inanıyor, bunu hem mesleğiyle hem vizyonuyla gösteriyor. Kendisini tebrik ettim, “Ne şahane kadınlar var” diye düşünerek metroya doğru koşturdum.
15 Nisan 2017, Cumartesi 05:00
Haberin Devamı