Aklın yolu bir… Yıllardır saçmalığın daniskası olan ve masalara onlarca tabak içinde gelen ‘serpme’ kahvaltı konseptine ‘dur’ denilmiş nihayet. ‘Yaşasın’ diyorum ve hemen aktarıyorum... Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği (TÜRES) Genel Başkanı Ramazan Bingöl, serpme kahvaltı nedeniyle 100 milyar liralık israf yaşandığını, söz konusu israfı önlemek için de ‘serpme kahvaltı’ yerine ‘seçmeli kahvaltı’ hareketi başlattıklarını söylemiş. Bunu ‘memleket meselesi’ olarak gördüklerini de söylemiş ki, hiç haksız değil. Bu israf gerçekten de bir memleket meselesidir!
Bingöl; Türkiye’de 300 bin restoran ve lokanta bulunduğunu, bunların 100 bininin açık büfe kahvaltı verdiğini tahmin ettiklerini belirterek eklemiş: “O masadaki yiyeceklerin yüzde 50’si çöpe gidiyor. Mesela siz şeker hastasısınız, size verilen 10 çeşit reçel çöp oluyor. Diyelim ki yumurtaya alerjiniz var, o yumurta da masaya geldikten sonra çöpe atılıyor. 100 bin restoranda 2’şer yumurta çöpe gitse, 200 bin yumurta eder. Oysa seçmeli kahvaltıda neyi yemek istiyorsanız, onu istiyor, onu yiyorsunuz ve onun parasını ödüyorsunuz.” Mantıklı mı? Hem de nasıl.
Dünyanın en gereksiz, en görgüsüz yemek biçimi için topyekûn seferberlik şarttı, inşallah uygulamaya da geçilir. Yurtta ve tüm sosyal medyada sevinçle karşılandığını da belirtmem lazım. Gerçi “6’lı masa dağılır diye bekliyorduk, serpme kahvaltı dağıldı’ diye geyikler de yapıldı ama olsun. Geyikler eşliğinde de olsa son verelim şu işe.
Sıra açık büfelere gelsin
Bu yemek israfı konusu epeydir gündemdeydi… Özellikle pandemi sonrası artan maliyetler nedeniyle restoran menülerine yansıtılan zamlar, işletmeleri bu yola itti biraz da. Yani biraz mecburi şekilde oldu ama önemli değil, olsun yeter ki. Geçtiğimiz günlerde de Adana’da da benzer bir uygulama hayata geçirilmişti hatırlarsınız.
Adana Lokantacılar ve Kebapçılar Odası Başkanı Şefik Arslan’ın “Restoranlarda kebabın yanında gelen aylık ortalama 250 ton meze ve salata çöpe gidiyor” sözleri, bu israfa dikkat çekmişti. Pandeminin hemen ardından da ilk kez İstanbul’un sosyetik kebapçısı Köşebaşı’nda uygulanmıştı bu mezeleri azaltma uygulaması. Köşebaşı’nın ortağı Ali Akkaş’la konuştuğumuzda kebabın yanında ikram edilen meze ve garnitürlerin büyük israfa neden olduğunu ve kebabın maliyetini de artırdığını söylemişti.
“Artık az ve öz ikram ediyoruz ama isteyen olursa sipariş vermeleri yeterli” demişti. Birbirinden etkilenen işletmelerin benzer yola girmesi kaçınılmaz. Sözün özü; işletmeler de müşteriler de bu konuda öncelikle ikna olmalı, sonra da birlik olmalı ve bu israfı azaltmalı. Vatana millete hayırlı uğurlu olsun diyelim ve darısı otellerdeki açık büfelere diye çaba sarf edelim.
‘Mavi Tik’i olanlar düşünsün
Çok insan uzun süredir Twitter’ı izlemedeydi. Yani aktif olarak kullanmak yerine olanı biteni izlemeyi tercih ediyordu. Çünkü herkesi memnun etmek bu mecrada bir süredir epey zor; sistem saldırganlık, hadsizlik, linç etme üzerine dönüyordu. Twitter’ı Elon Musk alınca, ‘değişir mi bir şeyler’ diye merakla beklemeye geçtik açıkçası ama beyefendinin ilk icraatının ‘Mavi Tik’i paralı yapmak olmasına epey şaşırdık.
Buna göre; ‘Mavi Tik’i olan kullanıcılar aylık 20 dolar ödeyecekti. Twitter’ı almak için harcadığı parayı böyle böyle çıkaracaktı demek ki! E alırken bize mi güvendin diye sorarlar adama... Ki nitekim kimileri sordu! Demet Akalın mesela, ‘Yok anasının nikahı’ diye kendi üslubunca gösterdi tepkisini. Sonra da gerilim romanlarının efsane yazarı Stephen King, “Eğer bu hayata geçerse, giderim” dedi.
Biraz da küfür eşliğinde, “Asıl sizin bana para ödemeniz lazım” diye ekleyerek. Teknoloji milyarderi de bu tweet’e karşılık “Bir şekilde faturaları ödememiz gerekiyor, Twitter sadece reklamlara bel bağlayamaz. 8 dolara ne dersiniz?” diyerek pazarlığa oturdu. E bu fiyat daha insaflı ama pek çok kullanıcı “Mavi Tik’in olsa ne olur, olmasa ne olur” noktasına geldi. Ama… kazın ayağı ünlüler dünyası için öyle değil elbette.
Düşünün Twitter’da tek bir paylaşım karşılığında binlerce dolar kazanan ünlüler, reklam yapan yüzlerce hesap var. Elon Musk da bir işadamı olarak bundan pay alması gerektiğini düşünüyor. Yani olay ticaretse, Musk da ona göre davranıyor işte. Şimdi ‘Mavi Tik’i olanlar düşünsün.
MEMEDER farkındalık adına dijital dünyada
Dünya genelinde yılda 1 milyon kişiye meme kanseri teşhisi konulurken; Türkiye’de ise bu rakam yılda yaklaşık 20 bin. Yani tehlike büyük ama erken teşhis ve tedavi hayat kurtarıyor. İşte MEMEDER Kurucusu ve Onursal Başkanı Prof. Dr. Vahit Özmen de canla başla bunu anlatmaya çalışıyor yıllardır. Şimdi de genç kuşakta farkındalık yaratmak için kolları sıvamışlar.
Geçen gün düzenledikleri bir yemeğe katıldım ve genç kuşaklarda da meme kanseri konusunda farkındalık yaratmak adına yaptıkları çalışmaları dinledim. Prof. Özmen; MEMEDER’in önümüzdeki dönemde bağışçılarına NFT hediye edeceğini duyurdu. 8 yıldır Çırağan Palas Kempinski İstanbul ile el ele projeler yapan MEMEDER, ekim ayını bu dikkat çekici proje ile kapattıklarını açıkladı.
Erken teşhisin önemine dikkat çeken ‘Phoenix’ yani ‘Anka’ isimli eser; Avukat Nergiz Yılmaz tarafından projelendirilmiş ve Studio Sigun tarafından tasarlanarak dijital bir esere dönüştürülmüş. Meme kanserini atlatıp bu hikayeden güçlenerek çıkan kadınların önceki ve sonraki hallerinden oluşan bir video bu. Bu proje ile MEMEDER, Türkiye’de sürdürülebilir projelere destek vermek adına Web 3.0 dünyasına adım atan ilk dernek oldu.
Önümüzdeki dönemde de dijital projeler üreterek NFT formatında hediye ve sertifika üretmek de derneğin hedefleri arasında. Türkiye’nin ilk ve tek Web 3.0 ajansı Tooken da, bu teknolojiler konusunda MEMEDER’in destekçisi olacağını açıkladı.