Şirin SeverDinozor mu bindi vapura?!!

HABERİ PAYLAŞ

Dinozor mu bindi vapura?!!

Bu yazıyı hayvanlara yaklaşamayan, onlardan korkan biri olarak yazıyorum. Bakın tekrar ediyorum; kediye, köpeğe yaklaşamam, dokunamam. Arkadaşımın minik köpeğine bile alıştıra alıştıra, ufak ufak dokunmaya çalışan bir kişiyim. Böyle olmak istemezdim ama maalesef böyleyim. Ve böyle biri olarak yazıyorum: Geçen gün Kadıköy-Beşiktaş vapuruna binen sokak köpeği yüzünden seferin iptal edilmesini asla anlamıyorum. Saat 09.15’te yapılması planlanan sefer, gemi kaptanının ‘köpek inmediği sürece kalkış yapmayacağını’ açıklaması üzerine yapılamamış. Tabii yolcuların tepkileri, sosyal medyada kaptanı haklı bulanlar, bulmayanlar derken millet yine birbirine girdi nazar değmesin! Gerçekten çok acayip ya…

Haberin Devamı

Ben sayısız kez vapurda bu köpekleri gördüm. Korkanlar başka bölüme geçip oturuyor, köpeği sevmek isteyenler seviyordu, mıncırıyordu. Bugüne kadar da böyle bir tepki hiç görmedim. Görüntüleri var bir de; hayvan uslu uslu yatıyor yerinde. Birine saldırmış değil, kimseye hırlamış değil; üstelik çipli bir köpek. Belli ki iki tur gidip gelecek, ısınacak, belki de sosyalleşecek. Aslında kaptan olayı büyütmese, korkanlar başka bölüme geçip oturacak, olay da kendiliğinden hallolacaktı. İşgüzar kaptan sağ olsun, olayı büyütmüş.

Kimisi diyor ki “Şehir hatlarında hayvan taşınmasının kuralları var, isteyen kurallara uygun şekilde o köpeği her yere götürebilir..” Elbette kurallar var; yerinde durmayanlar için, tehlikeli ırklar için de çok şart. Ancak sık sık vapura binen köpekler bunlar, hep görüyoruz. Vapurdan çıkıp, Beşiktaş caddesinde karşıdan karşıya geçmek için kırmızı ışığı bile bekleyen köpekler bunlar ya! Abartmasak mı bazı şeyleri? Sanki dinozor bindi vapura!!!

CAMDAN ATILAN O KADINLAR...

Bu ülkede bazı kadınların adı yok! Erkek çocukların sevdiği kadınlarla evlendirilmesi, kız çocuklarının ise sırf ‘sevdiği biri var diye’ hiç tanımadığı adamlara eşya gibi verilmesi sadece dizi senaryosu değil ne yazık ki. Gerçek hayatta da oluyor maalesef. Ama bugün size bu gerçeği, bir dizi üzerinden anlatacağım. Bir süredir ‘Kızılcık Şerbeti’ dizisini izliyorum...

Haberin Devamı

Türkiye’deki muhafazakar kesimle seküler kesimin çatışmalarını dünür iki aile üzerinden işliyor ve bana göre çok iyi bir Türkiye fotoğrafı ortaya koyuyor.

Aşk her şeyi çözer mi?

Muhafazakar bir ailenin oğlu ile, her türbanlı gördüğünde “Bunlar da her yerde” diye söylenen, onlara tahammülü olmayan modern bir annenin kızı birbirini severse neler olur? Hikaye tam da buradan başlıyor. İki farklı ailenin çatışmaları, kültür farklılıkları, uyum çabaları vs.. Yer yer komik, yer yer acıklı ama hiçbiri uydurmasyon değil!

‘Düğünde alkollü içki verilecek mi?’den, ‘yılbaşı kutlanır mı’ya, alkollü-alkolsüz kolonya ayrımından eve ayakkabıyla girme ve köpek alma tartışmasına kadar dizide yok yok! Zaman zaman gerçek hayatta da karşılaştığımız pek çok çatışmayı işleyip ‘kim haklı şimdi?’ diye soruyor aslında senaryo ekibi. İzledikçe anlıyorsun ki herkes kendine göre haklı. Demek ki orta yolu bulmak, saygı gerek önce. Gelin görün ki, önceki gece izlediğim son bölüm; içimi çok acıttı. İşte saygı duymayacağım tek şey de bu! Evin kızı Nursema, ailesine uygun olmayan bir genci sevdi diye apar topar bir adamla evlendirildi.

Haberin Devamı

Kaç bölüm kızın gözyaşlarını, yalvaran bakışlarını izledik ama ailesinin tek bir ferdi onu insan yerine koymadı, dinlemedi, duymadı. ‘Aileye yakışır’ damatla evlendirildiği gece de, gerdeğe girmek istemediği için camdan aşağıya atıldı. Şimdi bunun nesine saygı duyayım?

Gerçekler acıtıyor mu?

Kızları sırf ‘birini seviyor diye’ apar topar başkasına veren aile; oğulları için ‘kendilerine uymayan’ ailenin kızını bağrına bastı! Kendi kızının duygularını hiçe sayan baba, başka bir kadına ‘seni seviyorum’ diyebildi. Üstelik evliyken! İşin kötüsü son bölümden sonra bir izleyici RTÜK’ü göreve davet etmiş; “…bu saçma, rezil diziye ne zaman müdahale edeceksiniz?” diye. Yok mu benzer hikayeler bu ülkede? Camdan aşağı atılan kadınlar, intihar süsü verilen cinayetler? Kendi kararlarını veremeyen, ses çıkaramayan, çaresizleştirilen kadınları öyle güzel anlattı ki senaryo, tam 12’den vurdu. Gerçekler can acıtıyor belli ki.

Bİ’ ZAHMET DANS EDE EDE…

Muharrem İnce ve Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in dansları gündem oldu malum… Muharrem İnce’nin seçim otobüsünde gençlere eşlik etmek için yaptığı dans, sosyal medyada ‘Arabada Gaz Pedal’ şarkısıyla kullanılınca akıma dönüştü. E, ona bir rakip lazımdı illa ki, tek başına tadı çıkmazdı...

Yılmaz Büyükerşen’in 2019’daki Kadınlar Günü kutlamasında zumba yaptığı anlar servis edildi hemen. İkisi de çok tatlı, ikisi de çok dedoş. (Dede dansı sevimliliği manasında!) İki dansı da izledikçe şunu düşündüm… Şu anlamsız dansları izlerken bile gülümsüyorum ya, hiç iyi değilim! Bence hiç birimiz iyi değiliz zaten. Sinirlerimiz o kadar bozuk ki hatta, bunlara bile gülümsüyoruz. Neyse ne, seçim bu tatlılıkta geçsin yeter ki. Gerilime, kavgaya hiç yerimiz kalmadı zira. Bi zahmet dans ede ede… Hadi emeğinize sağlık.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder