Bazen, bazı olaylar karşısında ne düşüneceğinizi, ne diyeceğinizi bilemezsiniz hani... Kimseye haksızlık etmek istemezsiniz… ‘Kim haklı’ bilemezsiniz, ortada kalırsınız ya? İşte Bülent Ersoy’un Anıtkabir ziyareti, bir subayın yağmurda ona şemsiye tutması ve sonrasında olanlara dair yaşadığım tam da bu! Ersoy’un fotoğrafını ilk gördüğümde de, bir süre kafamdan şunlar geçmişti açıkçası: Buna hakkı var mı Bülent Ersoy’un? Normal vatandaşa da bu hizmet veriliyor mu acaba? Yoksa bir sanatçıya özen gösterirken abartıya mı kaçıldı? (Hem sanatçı, hem yürümekte zorlanan biri söz konusu burada.
Konserlerinde bile oturuyor Bülent Ersoy malumunuz üzere. AVM gezerken de tekerlekli sandalye kullanıyor. O yüzden arabasının arkasında taşıyor sandalyeyi. Durumu belli yani.) Evet, içimden bunlar geçti ama şemsiye tutan subayın görevden alınması, Anıtkabir komutanının Hakkari’ye sürülmesi kadar abartılı şeyler beklemiyordum. Bu karar da, en az bu tartışma kadar abartılı!
Kaldı ki, Anıtkabir komutanı da bunu ‘haksız bir sürgün’ olarak görmüş ve emekliliğini istemiş. Kim olsa kırılır, üzülürdü bu karara.
- Bu noktada, bakanlığı şunun için eleştirebilirim: Askeriye çok ciddi ve kuralları sert bir alan tamam ama mesele de memleket meselesi değil sonuçta! Yapılan, kurallara uygun değilse; uyarı ya da ceza verilebilirdi! Bu karar fazla değil mi?
- Bülent Ersoy cephesini ise şunun için eleştirebilirim: Şemsiye tutmak suretiyle size jest yapılmak istenmiş olabilir, belli ki etrafınızda yardımcılarınız da var, keşke bu jesti geri çevirseydiniz. “Benim talebim değildi” demişsiniz sayın Ersoy ama Divalık alışkanlığından belli ki, itiraz edememişsiniz!
***
İşte diyorum ya, ‘bazı olaylar karşısında ne düşüneceğini şaşırıyorsun bazen’ diye… Ben her şeye vicdan, yardımseverlik, iyilik, güzellik, hümanizm çerçevesinden baktığım için, bu olaya da ‘tatlı bir işgüzarlık’ der geçerdim ama yine de siz bilirsiniz tabii.
Stres yüksek, mutluluk düşük!
Mutluyum’ diyene uzun zamandır rastlamadım. Nedenleri herkesin malumu ama oranlar, detaylar nasıl acaba? NG Araştırma bu konuda bir çalışma yapmış; “Salgın korkusuyla ve sürekli değişen ülke gündemiyle geçen iki yılın sonunda, hayatımızdan ne kadar memnunuz?” diye sormuşlar. 29 Aralık-10 Ocak 2022 tarihleri arasında; Türkiye genelinde, 15 yaş üzerindeki 1.938 kişi katılım sağlamış. benderimki.com aracılığıyla yapılan araştırmanın sonuçları şöyle:
***
Soru: Ne kadar mutluyuz?
Her 10 kişiden 4’ü kendini ne mutlu, ne de mutsuz hissediyor. Her 10 kişiden 3’ü ise kendini mutsuz hissediyor. Mutlu hissedenlerin oranı ise ne yazık ki azınlıkta. Her 10 çalışandan 3’ü kendini mutlu hissederken, her 10 çalışmayandan 2’si kendini mutlu hissediyor.
Soru: Stresli miyiz?
Katılımcılara günlük hayatta ne kadar stresli oldukları sorulmuş. Her 10 kişiden 6’sı kendini stresli hissediyor. Stresle, eğitim düzeyi arasındaki bağlantı incelendiğinde ise durum şu: Üniversite mezunlarının yüzde 65’i kendini stresli hissederken, ilkokul mezunlarında bu oran yüzde 56. Gençler üniversite mezunu olmak için çok çabalıyor ama çıkan sonuçlar, hayatları daha iyiye gidiyor mu diye sorgulatıyor anlayacağınız.
Soru: Strese sokan nedenler ne?
Her 3 kişiden 1’inin en büyük stres kaynağı ekonomik sebepler. 5 kişiden 1’inin ise gelecek kaygısı. Koronavirüs ise ancak 4. sırada kendine yer buluyor. Belli ki ekonomik sebepler ve gelecek kaygısı, sağlıktan bile daha fazla stres kaynağı!
Soru: Gelecekten beklentimiz ne?
Katılımcıların yüzde 45’i gelecekte daha mutlu olacağını düşünüyor. Bu soruya gelen yanıtlar detaylı analiz edildiğinde, kadınların geleceğe daha pozitif baktığı ortaya çıkıyor. Her 10 kadından 5’i gelecekte daha mutlu olacağını düşünürken, erkeklerde bu sayı 10 kişiden 4’e düşüyor.
‘Yeşilay’ ve ‘Dinlebi’ kitapları
- Bugüne kadar 460 bini aşkın kişiyle telefonda, 86 bin kişiyle de yüz yüze görüşme yaparak bağımlılara yeni hayatlar kazandıran Yeşilay Danışmanlık Merkezleri (YEDAM) faydalı bir kitaba imza atmış. Adı, ‘Renklerini Yeniden Kazananlar’. Bağımlılık çıkmazında yolunu kaybetmiş insanların, Yeşilay danışmanları rehberliğinde kurduğu bağımsız ve yeni hayatlar anlatılıyor. Yaşanmış olaylardan kurgulanmış 19 hikaye; ailenizde ya da etrafınızda bağımlı biri varsa yol gösterici olacak ve ilham verecektir.
- Türkiye’nin ödüllü ve yerli, en büyük sesli kitap platformlarından ‘Dinlebi’; ortam sesi eşliğinde kitap dinleme, sosyal medyada sesli paylaşım yapabilme ve abone olmasa da herkese kitap hediye etme gibi farklılaşan özellikleri ile öne çıkıyor. Ben yeni keşfettim, haberi olmayanlar da duysun istedim!
İSTANBUL’DA İKİ LEZZET VAHASI
- Tarihi Cağaloğlu Hamamı’nın içinden geçip girdiğiniz, masalsı atmosferdeki ‘Lokanta 1741’i çok severim. Ambiyansıyla, yemeklerinin lezzetiyle yurt dışında hissettirir gideni. Sahibi Osman Yitgin, binanın hemen yanında ‘Oryantal 1741’ isimli ocakbaşı açınca, koşarak gittim. Çatal bıçaklar Jumbo, masalar beyaz örtülü! O şıklıkta bir ocakbaşı yani. Lezzetler deseniz, on numara. Usta, Vanlı ve yılların etçisi zaten. Hele bir de bal kabaklı pideleri var ki, ocakbaşı mı gurme restoran mı, pes yani!
- Bir yeni mekan da Etiler de açıldı; adı Bennu. Ambiyansı çok iyi, hatta kulüp tadında. Menü; et-deniz mahsulleri karışık. Michelin yıldızlı şef Dave De Belder de şahane menü hazırlamış; 29 Ocak’a kadar bizzat restoranda kendisi. Geçen akşam tanışınca, yemeklerini tadınca, ‘bu sempatiklik İstanbul’da kalmalı’ dedik.