Ebru Gündeş geçen gün dedi ki; artık bana ödül vermeyin! Açıklamasında tam olarak şunları söyledi: “Her yıl olduğu gibi, eylül ayının gelmesiyle birlikte ödül organizasyonlarının davetleri başladı. Yıllardır, sayısını hatırlayamadığım kadar çok ödüle layık görülmüş olmaktan dolayı yaşadığım mutluluk tabii ki çok büyük. Minnettarım. Ancak bir süredir olduğu gibi, bundan sonra da ödül törenlerine katılamayacağım için, aday gösterilmemin de, ödül almamın da uygun olmadığını düşünüyorum. Mesleğinde 30 yılı devirmiş bir sanatçı olarak bu özel ödüllerin, ödüllerle motive olacak kardeşlerimizle, arkadaşlarımızla buluşmasının daha doğru olduğu kanaatindeyim. Anlayışınıza ve ricama hassasiyetle yaklaşacak olan herkese şimdiden teşekkür ederim..” Gündeş’in açıklaması ilk başta kibirli ve ego dolu bir açıklama olarak görülebilir, ki kimileri tarafından görülmüş de! Ancak bence sonuna kadar haklı. En tepeye çıkmış, kendi markasını korumak isteyen her sanatçının yapması gereken türde. Niye mi? Maşallah ülkede her belediyenin, her üniversitenin ve her derginin ya da kurumun bir ödül töreni var neredeyse. Reklamları olsun diye bol bol ödül dağıtıyorlar. Bol keseden, hiçbir kriter olmadan! Ve bunların çoğu da, kim gelip ödülü alacaksa, ona veriliyor. Ha gelmiyor musun, hemen başkasına verilebiliyor utanmadan sıkılmadan. Ve sapla saman birbirine karıştırılıyor maalesef. Şimdi söyleyin; Ebru Gündeş, Ajda Pekkan ya da ne bileyim Emel Sayın’a kim, nasıl, ne ödülü verecek?! Hangi kategoriye sokacaksın, kimle yarıştıracaksın bu isimleri? Her biri diva, süperstar falan. Aşmışlar. Tepedeler. Mümkün mü? Ama bazı hadsizler, reklam uğruna olmadık isimleri aynı kategorilerde yarıştırdığı için; onlar da böyle açıklamalar yapmak zorunda kalıyor maalesef. Anlıyorlar mı acaba?
ÖDÜL VERME, ÇOCUK BESLE!
Öte yandan... Şu ödül törenlerine, ödüllere ve yapılan reklamlara harcanan paralarla ne kadar çok çocuk okutulabilir farkında mısınız? Yahut beslenemeyen ve okula aç giden kaç öğrenciye yemek dağıtılabilir biliyor musunuz? Evet ne yazık ki, bu ülkede hala okula aç giden, doğru dürüst beslenemeyen, beslenme çantasını dolduramayan çocuklar varken; bol keseden ödül dağıtmak, o ödüllere ve ödül törenlerine deli gibi para harcamak ne kadar yazık. Üstelik toplumda hiçbir karşılığı yok bu ödüllerin. Çünkü o kadar çok ‘yılın en bilmem ne sanatçısı’, o kadar çok ‘yılın en bilmem ne oyuncusu’ seçiliyor ki; kendi adıma söyleyeyim hiçbirini takip etmek mümkün bile değil. O paraları dezavantajlı okullardaki öğrencilere beslenme parası olarak verseniz şahane reklam yapmış olursunuz naçizane. Biz de buradan duyuralım ve alkışlayalım sizleri, söz! Bakın Mardin’in ödüllü şefi Ebru Baybara Demir; deprem bölgesindeki okullara kahvaltı dağıtıyor. Desteğe de çok ihtiyaçları var. Bir öğrenci kahvaltısı sadece 35 TL. Daha anlamlı değil mi senin dağıttığın o ödüllerden? Destek vermek isteyenler www.topraktantabaga.com.tr adresinden Deprem Yardım Butonu’na girebilir ve öğrenciler için kahvaltı satın alabilir. Aynı şey bayramlarda, özel günlerde sağa sola yollanan çikolatalar, çiçekler saçma hediyeler için de geçerli. Çocuklara harcayın o paraları lütfen.
FISTIĞIMIZ BOL OLSUN
Antep fıstığı ağacı, acayip bir ağaç... Derine giden kökleri sayesinde toprağın derinliklerinden suyu, yatay kökleri sayesinde üst topraktan ihtiyaç duyduğu besin elementlerini alıyor. Bu özellikleriyle; bölgenin kurak koşullarına uyum sağlayan, tarıma elverişli olmayan toprak koşullarında bile yaşamını sürdürebilen çok kıymetli bir ağaç. Ancak dünyadaki Antep fıstığı alanlarının yüzde 35’ine sahip olan Türkiye’de fıstık bahçelerindeki verim, maalesef çok düşük. Bunun nedeni de üreticilerin bilimsel ve doğru bilgilerden uzak olması. Neyse ki, bir süredir bu tablo değişiyor. Fıstık tarımındaki sorunları tespit eden Nestle markası, 2011 yılından beri TEMA Vakfı ile şahane bir proje yürütüyor. ‘Fıstığımız Bol Olsun’ isimli proje sayesinde, Antep fıstığı tarımında sürdürülebilir uygulamalarla verim artıyor. Nestle için neden önemli bu verimlilik peki? Türkiye’de yaklaşık 50 bin tona yakın tablet çikolata tüketiliyor. Bunun yaklaşık 10 bin tonu ise Antep fıstıklı çikolata. Yani tüketilen her 5 tabletten 1’i Antep fıstıklı. Tam 90 yıl önce Antep fıstığı ve çikolatanın efsanevi aşkı Damak’ı yaratan marka da; Antep fıstığı tarımında sürdürülebilir uygulamalarla verimi artırmayı hedefledi ve proje kapsamında çalışılan bahçelerde komşu bahçelere kıyasla verimin 2.5 kat arttığı kanıtlandı. Gaziantep’teki 200 binden fazla kişinin geçiminde payı olan Antep fıstığı tarımının geliştirilmesi için 2 bin çiftçiye toprak yönetiminden, hasada kadar uzanan tüm üretim süreçleri hakkında eğitimler verildi. Ayrıca başlatılan çocuk eğitimleriyle yaklaşık 4 bin 500 çocuğa ulaşıldı. Çocuklar anne ve babalarının üretimini yaptığı yerel ürünün değeri hakkında bilgilendirildi, bu ürüne sahip çıkmaları ve üretime devam etmeleri için özendirildi. Başarısı ortada bu proje keşke başka tarım ürünleri için de hayata geçirilse; zira ciddi ihtiyaç olduğu ortada.