Giriş
Her zaman derim, her magazin haberine sırf ‘magazin’ diye bakmamak lazım. Zira magazini iyi okudun mu; hayatı da okursun, kendine ayna tutarsın, çok şey öğrenirsin. Bakın mesela, tüm dünya şu ara Johnny Depp ve Amber Heard arasındaki çekişmeli, bütün kirli çamaşırları ortaya dökmeli davaya kilitlenmiş durumda.
Sinemada biletli gösterim olsa, gişe rekoru kırar, öyle bir ilgi! ‘Aman magazin işte’ diye küçümsenmeyecek bir hikaye var ortada çünkü. Resmen bir evlilik ve ayrılığın anatomisi bu iş. Bizde ise daha lokal olanı yaşanıyor şu ara... İki popçu, İrem Derici ve Cem Belevi’nin ihanet kokan ayrılığı gündemde malum...
Onların başına gelen tam zamane ilişkisi bence. Bir taraf naif bir ilişki peşindedir, diğeri durdurulamaz haldedir, bir taraf ısrarla oldurmaya çalışır, diğer taraf da itinayla bozar. Günümüz ilişkilerinin özeti resmen. O zaman da sorumuz şu: Kim kimi zorladı ki bu ilişkiye? Açıkçası Depp- Heard davası başka bir level.
İçinde intikam var, hırs var, bir kadının olanları hazmedememesi var, ağır ithamlar var, ‘kadının beyanı esastır’ olayını tersine çevirmeye yemin etmiş bir erkeğin savaşı var, ayrılmayı bilmeyenlerin/ beceremeyenlerin fotoğrafı var. Burada yazmak uzun sürer, o yüzden biz kendi küçük hikayemize odaklanalım; yani Belevi ve Derici’nin geldiği noktaya.
BÖYLE SEVER KADINLAR BAZEN…
Olayı artık bilmeyen yok… İrem Derici aldatıldığı için ayrıldığı Cem Belevi’ye ikinci şans verdi, bu kez daha fenasını yaşadı. İkinci bir cep telefonu, o telefondaki fotoğraflar, kendisi hakkında yazışmalar derken deliye döndü. Adam inkar etti, kimseyi inandıramadı!
Kız da, olmayan şeyleri anlatacak kadar deli olmadığına göre, olay doğru demek ki. Şimdi herkesin söylediği tek şey var: “Ah be kızım, bir kez aldatan hep aldatır, bilmiyor musun sen bunu?” Bunu söyleyenler çok haklı ama atlıyorlar; seven bir kadın ‘bile bile lades’ der bazen. İlk aldatmayı belki affedemez ama yine de o ikinci şansı vermeden duramaz.
Bilir aslında, huylu huyundan vazgeçmez ama yarım kalmasın der, onsuz acı çekeceğime onunla acı çeke çeke tüketeyim bu ilişkiyi der, ta ki ikinci darbe gelene kadar. Böyle sever kadınlar bazen. İrem Derici de ikinci darbede, canı yanan her kadının yaptığı gibi ortalığa saçtı bütün olanları. İyi de yaptı bence, erkek tarafı şu an bitik! İtibar yerlerde.
Bazen, bazılarının yanına kar kalmaması gerek zaten. Ama sorun ne biliyor musunuz, böyle kronik aldatıcı bir adamla olacak yine bazı kadınlar. Olanları hiç umursamadan. Erkeğe bu saçma özgüveni veren de bu kadınlar zaten. Onları şımartan, saygısızlığı onlara belleten. Maalesef. Durun bitmedi...
Bu olaydan anladığım bir başka şey daha var: Kadın ve erkeklerin ilişki beklentileri asla aynı değil! Erkek alabildiğine özgür olsun istiyor, kadın ise naif bir ilişki arıyor. İki karakter aynı değilse, hazin son kaçınılmaz! Peki bu iki ayrı karakteri bir araya getiren, bir arada tutan ne? Mutlu edemeyen neden ısrarla meşgul ediyor? Neden dürüstlük işlemiyor, asla işleme sokulmuyor?
Tek bildiğim şey var bu noktada; erkekler Mars’tan kadınlar Venüs’ten. Olmayınca da olmuyor. Ha bir de “Aşka küsmedim, köpek gibi sevmeye, insanlara inanmaya devam” demiş İrem Derici. Kadınlar böyle işte, sevmekten asla vazgeçmiyor.
Hollywood’da Türk kahvesi belgeseli
Gizem Şalcıgil White’ı duymuşsunuzdur… Kendisi Amerika’da yaşayan bir Türk kahvesi tanıtım gönüllüsü. Türk kahvesini tanıtmaya, pişirme tekniklerini öğretmeye gezici Türk kahvesi kamyonu ile başlayan White, sonra sosyal girişimci olarak kendi kahve işletmesini kurmuş. 13 yıldır Amerika’da yaptığı çalışmalar sayesinde ‘Turkish Coffee Lady’ olarak tanınıyor.
Aynı isimle bir de vakıf kurmuş hatta. Girişimleri sayesinde, 2020 senesinde, 5 Aralık ‘Dünya Türk Kahvesi Günü’ ilan edilmiş. White bir belgesel bile hazırlamış. Amaç, Türk kahvesinin gastronomik değerini artırmak. Yurtdışı Türkler Başkanlığı ve Akrabalıklar Topluluğu işbirliğinde ve Arzum ana sponsorluğu ile çekilen ‘Başlangıç: Anadolu’nun Türk Kahvesi Öyküleri’ 20 Mayıs’ta gösterilecek.
Türk kahvesi geleneğinin 600 yıl önce İstanbul’dan nasıl yayıldığını ortaya koyan belgeselin lansmanı; Los Angeles Başkonsolosluğu’nun evsahipliğinde yapılacak, ardından da Hollywood’da kültür sanat camiasından insanlara tanıtılacak. Türk yiyeceklerinin tanıtımına önem verilmemesine, sahip çıkılmamasına yıllardır söylenip dururuz.
Şimdilerde bu gastronomik atılımlar hız kazandı neyse ki, mesela pizzaya karşı pideyi dünyaya tanıtmak neyse ki birilerinin aklına geldi. Türk kahvesi de en önemli değerlerimizden. Birilerinin bu tanıtımı yapması, elini taşın altına koyması şahane. Emeğine sağlık Gizem Şalcıgil White.
PANDEMİ BİZİ OLMADIK KAHVELERE ALIŞTIRDI
Kahve demişken, bir kahve tüketim araştırmasından da bahsedeyim. Bu araştırmaya göre; pandemi, kahve tüketim alışkanlıklarını kökten değiştirmiş, yeni kahve tutkunları yaratmış. Mesela, Türkiye’de her 3 kişiden biri günde 1 fincan, her 10 kişiden biri günde 5 fincandan fazla kahve tüketiyormuş.
Pandemi sürecinde kahve tüketimindeki artış yüzde 40’ın üzerine çıkmış, daha önce kahve tüketmeyenlerin yüzde 82’si salgınla birlikte kahve tutkunları arasına katılmış. Kadınlar yüzde 58 ile lider. Araştırmayı yapan ilginç; Olmadık Kahveler Atölyesi. Türkiye’nin ilk füzyon içecek mutfağıymış burası. İstanbul ve Ankara olmak üzere iki şubesi olan bu atölyede, olmadık kahve çeşitleri yapıyorlarmış. İsme bakınca yaratıcı olduklarından emin oldum tabii!
Olmadık Kahveler Atölyesi’nin marka Direktörü Ahmet Ayan diyor ki; “Pandemi, kahveye sıcak yaklaşmayanları bile kahve tutkunu yaptı. Sağlıklı yaşam bilincindeki artış da, olmadık karışımlara ilgiyi artırdı. Enfeksiyonlara karşı koruma kalkanı oluşturan tarçın, bağışıklık sistemini güçlendiren tahin, vücudu onaran tereyağı, kalp sağlığını destekleyen Hindistan cevizi yağı gibi farklı tatlar üretiyoruz.”
- Kahve alışkanlığının artması, neredeyse her şehirde bir kahve festivali yapılmasından da anlaşılmıyor mu? Bu vesileyle hatırlatayım: İzmir Coffee Festival,27-28-29 Mayıs’ta Alsancak’taki Tarihi Havagazı Fabrikası’nda yapılacak.
