Giriş
■ Hayvan yasası…
Uzun süredir bekliyoruz, tüm baskılara rağmen çıkmıyor. “Bu yasa hâlâ neyi bekliyor, hızlandırın” dedi, talimat verdi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan. Bu demektir ki, hayvanlara işkence edenlere gereken cezalar artık verilecek. Şimdi işi geciktirenler düşünsün!
■ Birce Akalay…
Ne şahane oyuncuymuş ya! ‘Ağlama Anne’ dizisinde; hapse düşmüş, kızının büyüdüğünü görememiş bir anne rolünde. 18 yaşındaki kızı, onun annesi olduğunu bilmiyor ve ikinci bölümde kızına öyle bir bakışı var ki, tüyleriniz diken diken olur. Bakışları, mimikleri, hapiste büyümüş bir kadını oynayışı muhteşem... Bayıldım.
■ ‘Ghost’ müzikali…
90’lı yılların en romantik, en kült filmlerinden ‘Ghost- Hayalet’in müzikal uyarlaması İstanbul’da. Önceki akşam prömiyerinde izledim, çok başarılıydı. Bir kere kısıtlı bir ekip ve dekorla gelmemişler, orijinali neyse o. Dekorlar başarılı, oyuncuların sesleri müthiş, duygular yine şelale yani... Müzikaller beni sıkar ama bunu gözümü kırpmadan izledim. Mutlaka gidin, 4 Kasım’a kadar sahnede olacak.
■ Endam…
İstanbul’un manzaralı terasları çok keyiflidir. Hele iyi hizmet, iyi müzik ve iyi yemek varsa! Karaköy’deki Endam tam böyle bir yer. Mezeler efsane, müzikler şahane. Keşfedin!
■ ‘Sevgili Komşum’…
Bu hafta vizyona giren filmlerden. Acayip dolapların döndüğü bir apartman hikayesi. Tuhaf bir çift olan Sezin Akbaşoğulları ve Selim Bayraktar, gizemli kapıcı Erkan Can, doktordan başka her şeye benzeyen ama doktor olan Emre Altuğ, güya saf kız Selin Şekerci… Sürpriz şekilde ilerleyen, merak uyandıran gerilimli bir komedi... Senaryo Onur Ünlü’ye ait zaten. Tavsiye ederim.
YARIM EKMEK AŞKINA
Ekmeği hayatımızdan çıkarmaya çalışıyoruz çünkü aklımız fikrimiz zayıflamakta. Oysa eskiden, çocukluğumuzda her yemeği ekmekle yemez miydik? İşte ‘Yarım Ekmek İstanbul’ bu nostaljiyi yaşatmaya çalışan Beşir Emre Say ve Cafer Coşar’ın YouTube projesi...
Yemek pişiriyor, ekmekle yenilen yemeklerin daha lezzetli ve makbul olduğunu anlatmak için videolar çekiyorlar. Karnıyarığı, suşiyi, künefeyi ekmek arasına koyup yiyorlar. Hatta ekmek arasına ‘balık ekmek’ bile koydular, gördüm!
Beşir Emre Say’a sordum; “Diyetisyenler kızmıyor mu size?” diye. “Fırıncılar arkamızda” dedi, çok net! “Gerçekten böyle mi yiyorsunuz yemekleri?” dedim, “Evet, ekmekle yemek yemek daha lezzetli” dedi. Farklı bir bakış, matrak bir iş... İzleyin derim, bakalım sizi ikna edebilecekler mi?
GÖKÇE BAHADIR ALBÜMÜ HAZIR
Oyuncular şarkı söylemeye merak sardı. Bazen oynadıkları dizilerde şarkı söylüyorlar, bazen bir albümde düet yapıp heveslerini gideriyorlar, bazen de sahnede. Gökçe Bahadır da epeydir şarkı söyleyenlerden.
Önceki akşam özel bir etkinlikte sahne aldı, canlı canlı şarkı söyledi. Açıkçası sesi oyunculuğu kadar görkemli mi bilmiyorum ama başarılı müzisyen Aykut Gürel, sesine inandı ve onu stüdyoya soktu bile! Bu, Aykut Gürel’in üçüncü proje albümü.
Bergüzar Korel’e Sezen Aksu şarkıları söyletip albüm yapmıştı, sonra Selçuk Yöntem’e şiir albümü çıkardı. Kasımda da Gökçe Bahadır’ın 80’li yılların şarkılarını söylediği albümü geliyor. Bu arada Hande Subaşı da yakında sahneye çıkıyor...
Uzun zamandır amatör ruhla şarkı söylüyordu ama bu kez ciddi! 31 Ekim’de Anadolu yakasında bir mekanda düzenli olarak sahne almaya başlıyor. Repertuvarını ‘O Ses Türkiye’de koçluk yapan ses eğitmeni Banu Kunt Işık’la oluşturuyor, onunla çalışıyor bir süredir. Bakalım müzik dünyası onu sevecek mi?
CEM YILMAZ MÜZİĞİ ZİRVEDE BIRAKA KEŞKE!
Müzik demişken… İlhan Şeşen 47. sanat yılında ‘Hediyem’ isimli bir proje albüm yaptı. 14 şarkıcı, ‘Amca’nın unutulmaz şarkılarını seslendirdi. Bu isimler arasında, iki de komedyen var: Cem Yılmaz ‘Ellerimde Çiçekler’ şarkısını, Eser Yenenler ise ‘Gördüğüme Sevindim’i seslendirmiş.
Bu isimler albümde neden var bilmem, belli ki hoşluk ve zenginlik olsun diye. Neden olmasın? Çünkü bu iki isim de müzikle çok içli dışlı. Özellikle Cem Yılmaz sahnelerde çalacak kadar müzik aletleriyle haşır neşir.
Ama üzgünüm, bu albümün en kötü performansı ona ait! ‘Ellerimde Çiçekler’ şarkısı ağırlaşmış, başka bir şeye dönüşmüş. Eser Yenenler’in yorumu ise renksiz, tatsız tutsuz. Bu iki önemli şarkı böyle mi yorumlanmalıydı?
