Şirin Severİsteyen istediği parayı versin iftara ama…

HABERİ PAYLAŞ

İsteyen istediği parayı versin iftara ama…

Aynı masada iki çift… İftar yapmak için buluşmuşlar. İçlerinden biri, restoranda başka masalara içki servis edildiğini görünce tepki gösteriyor… Karşısındaki ise ‘başkasının içtiğinden sana ne, sen kendi orucuna baksana’ diyerek, bu tepkiye tepki gösteriyor. Dün bir dizide tam da böyle bir sahne izlemişken, ülkedeki bu ‘klasik’ tartışmalar dizilere bile konu oluyorken; Twitter’de okuduğum ve çok çok beğendiğim bir tamenniyi buraya da yazmak istedim: “Başkasının oruç tutup tutmamasıyla ilgilenmeyen, kendi ibadetine bakan, silah zoruyla aç kalıyormuş gibi davranmayan, orucun anlamını bilen, kendini elaleme karşı değil sadece Allah’a karşı sorumlu hisseden, işi gösterişe çevirmeyen herkese hayırlı ramazanlar. Orucunuz kabul olsun.” Hislerim tam olarak budur, buraya da not düşmek istedim.

Haberin Devamı

***

Öte yandan, başka bir tartışma daha var gündemde… Her yıl Ramazan’da başlayan ‘malum’ hikaye: 5 yıldızlı otellerdeki iftarlar ve fahiş fiyatları. Her sene aynı şey. Yaz başı lahmacun fiyatlarının kıyasıya tartışılması gibi her Ramazan tedavüle sokuluyor. Vallahi gına geldi; isteyen/giden gitsin ve bu tartışma artık bitsin. Yumurta fiyatının bile bir ay sabit kalmadığı memlekette iftar fiyatlarının da 3.500 liralara varması normal, hiç şaşırmıyorum.

Ama şu var; doktorlar ısrarla söylüyor; iftarınızı açarken abartmayın, az yiyin, sağlıklı yiyin. Oysa bir tek kuş sütünün eksik olduğu bu sofralarda kendini tutmak, hele de o kadar para ödeyince mümkün mü? E onu da bu paraları ödeyenler düşünsün, değil mi? Kaldı ki, ülkede onca zengin var, onca Müslüman turist var; oteller de böyle fiyatlar belirleyebilir iftar menüleri için. Benim itirazım şuna aslında: 3 bin TL iftar fiyatı koyup, ‘yüzde 10’u depremzedelere’ diyerek durumdan faydalananlara!

İstanbul’un yüz akı koca bir marka olacaksın; en az 3 bin TL’ye iftar satacaksın, yüzde 10 mu ayıracaksın depremzedelere? Ayıp bence. Hiç böyle bir işe girmeseniz kimse ‘niye?’ diye sormazdı ama yüzde 10’luk ‘hayır iftarı’ daha çok göze batıyor. Söyleyeyim; davet ettiler gitmedim, böyle bir iftara ne giderim, ne de duyurmak için aracı olurum.

Haberin Devamı

İzahı yoksa mizahı var!

Her yaz başı, lahmacun gibi erik fiyatlarını da merakla bekliyoruz.. Çünkü mavra yapacağız, işimiz var. E yiyemiyoruz madem, eğlenelim değil mi ama? Bu sene yeşil eriğin kilosu belli oldu; 999.50 TL. Maşallah gram altınla yarışıyor. En güzel mavrayı Berfu-Ersin Yenenler çifti yaptı. Gelin ve damada yeşil erik takılan bir video çektiler ve olayı zirveye taşıdılar. E doğru, izahı olmayan şeyin mizahı yapılır ancak. Ayrıca 999.50 nedir yahu, 1000 TL demeye mi çekindiniz?

Sana başka adam mı yok!

Geçen gün Ramazan programında bir genç kızın Nihat Hatipoğlu’na sorduğu sorudan haberiniz vardır muhakkak... Kız diyor ki, “Hocam, sevip de sevilmemenin, umut verip yarı yolda bırakmanın günahı nedir?” Artık ne kadar üzülmüşse kız, Türkiye’nin gündemi oldu bu soru. Aslında milyonların cevap almak istediği soruydu aynı zamanda. Hoca da soruyu duyunca şaşırdı önce, sonra cevapladı: “Kötü niyetle başladıysa, umut verdiyse günahtır.

Haberin Devamı

Uzak dur. Ama iyi niyetlidir, karakterde farklılıklar vardır, ‘Senin yolun sana benimki bana’ diyorsa problem yok. ‘Karpuz değil hocam içini göremiyorum ki’ diyeceksin ama bence bir görüşmede birkaç soruda bile insanların karakterini anlarsınız…” O işler öyle olmuyor hocam, demek isterim öncelikle. Çok güzel rol yapanı var, göz boyayanı var, elde edene kadar her şeyi yapan elde edince çekip gideni var, gönül eğlendirmek isteyeni var.

Öte yandan bunları bilip anlamak istemeyenler de var! Değiştiririm onu diyenler, fedakarlık edenler, kaybetmemek için kendinden vazgeçenler, inat edenler. Yani var da var hocam. Önemli olan kendini seçmek, sevilmediğin yerde bekleme yapmamak. Bu da kolay değil elbette. Nihat Hoca gönül doktoru değil malum, cevaplar bir yere kadar. Keşke bu genç kız ve onun gibi ne yapacağını bilemeyenler Yeni Zelanda’da yaşasaydı! Çünkü Yeni Zelanda Sosyal Kalkınma Bakanlığı, ayrılık acısı çeken gençler için 4 milyon dolarlık bir proje başlattı.

‘Daha İyi Sev’ isimli bir proje bu. Aşk acısı çeken gençlere yayınlarla destek olacak, terapi yapacaklar. Yani koca hükümet, ilişkileri sonlanan gençlere kol kanat gerecek. Vay be, hükümetin derdine bak diyeceğim ama konumuz o değil. Konumuz, ekranda soru soran o genç kız. Ona da diyeceğim tek şey var; coğrafya kaderdir cici kız... Bu ülkede sana diyeceğimiz tek şey var; başka adam mı yok sana!

Bugün Trump’a yarın sana!

ABD eski Başkanı Donald Trump’ın gözaltı görüntüleri dünyayı eğlendirmiş olabilir ama beni korkutuyor açıkçası. ‘Deep fake’ tehlikesi kimseyi rahatsız etmiyor mu gerçekten? Polisin Trump’ı yaka paça gözaltına alındığı fotoğrafları görenler, olayın gerçek olduğunu sandı çünkü müthiş bir ‘deep fake’ örneğiydi. İşin uzmanları bile ‘bu kadar iyisini görmedik’ diyor. Yapay zeka ile üretilen bu kareler yaygınlaştıkça; ne gerçek, ne sahte anlamak mümkün olmayacak. Bu yolla herkese her şeyi yaptırır, her şeyi söyletebilirsiniz. Üstelik kimin nerede duracağını bilen de yok. Hepimize hayırlı olsun.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder