Yılın son gününde başka bir şey yazmak gelmedi içimden… Eskiyen yılı ve gelecek olanı çekiştireyim biraz istedim. Adettendir, her yıl biterken muhasebe defterleri açılır ve yeni kararlar alınır. Hoş, takvim yaprağı değişince hop diye kimsenin hayatı değişmez ama olsun; bir yerden başlamak lazım, o coşkuya teslim olmak, kendini gaza getirmek lazım. Üstelik 2020 bize öyle dersler verdi, öyle sarstı, öyle sınadı ki… En başta sağlığımızla, sonra inandıklarımızla, ailemiz, arkadaşlarımız, sevgililerimiz, sosyal hayatımızla sınandık.
Kolay değildi, alıştığımız ne varsa değişti, alışmadıklarımız karşımıza dikildi. Öğrenmeye çabaladık, oldurmaya çalıştık, dayanmaya çalıştık. Zordu ama yaptık. Kimimiz de havlu attık. Olsun, tekrar başlamak için varız hayatta. Yine yaparız. Her düşüşte ‘yeni bir ben’ yaratmak için kalkmıyor muyuz ayağa? Evet, yeni yılda sihirli bir değnek değmiş gibi her şey değişmeyecek ama bu takvim değişikliğini başlangıç yapalım. Size söylüyorum ama ‘kızım sen anla’ hesabı bunlar.
Buraya not düşüyorum ki, söz vermiş olayım, unutmayayım. Bugüne dek beni okuyan, fikirlerini paylaşan, edepli şekilde eleştiren, beğendiğinde alkışlayan ya da beğenmeyen, iki satır notla yüreğimi ısıtan tüm okuyucularımın yeni yılını kutluyorum; sağlık, huzur, mutluluk, başarı diliyorum ve kişisel muhasebemi aşağıya tane tane yazıyorum...
Bana yeni bir ‘Ben’ lazım
Kaç kişi yeni yılda aldığı kararları uyguluyor tartışılır ama bilimsel araştırmalar yeni yıl kararları alan insanların; almayanlara göre hedeflerini gerçekleştirme konusunda 10 kat daha başarılı olduğunu söylüyor. İşte gaza gelmek için bir neden daha! O zaman ben 1 Ocak itibarıyla başlıyorum:
- Bu sene bazı şeyleri o kadar çok oldurmaya çalıştım ki.. Bazen ne yapsan olmaz ya, o yüzden zorlamamaya, akışa teslim olmaya karar verdim.
- İyi hissettiklerimle daha çok vakit geçirmeye, onları daha çok dinlemeye karar verdim. Ama bana gerçek duygularını anlatabilen, içini döken, rol yapmayan, savunmaya geçmeyenlere!
- İlk pandemi dönemi gayet formdaydım, ikinci pandemi dönemi maalesef kilo aldım. Artık yürüyüşlere, formda kalmaya, üç beyaza mesafeli davranmaya karar verdim. Bakın, elimdeki son böreğim!
- Kitap sayfalarını tekrar çevirmeye, izlemek istediklerimi bekletmemeye, öğrenmeye, bilgilenmeye karar verdim.
- Yeni bir hobim olmasına karar verdim. İlk işim tavlada ustalaşmak olsun, sonrası gelir nasılsa.
- ‘Mutlu olsam artık’ diye beklememeye karar verdim... Hangi andaysam onun tadını çıkarmak mutluluk zaten!
- Bazen ne hissettiğimizi unutmamız, neyi hak ettiğimize odaklanmamız gerekir. Doğru yere odaklanma kararı verdim.
- Ölmeden önce görmem gereken yerler listem var; şu huzursuzluk biter bitmez her yıl bir bilet almaya karar verdim.
- Kendime daha çok bakacağım; hem içime, hem dışıma! Maskeyse maske, kremse krem, artık böyle.
- Kırılsam da, incinsem de hayal etmekten, inanmaktan vazgeçmeyeceğim. Aşka inanmaya devam edeceğim. ‘Aşkı kim kaybetmişki sen bulacaksın’ demeyin; kalbini açarsan belki de olur. Çok mu ütopik geldi bunlar? Başlamak, başarmanın yarısıdır derler; unutmamaya karar verdim.
Kayak sezonu açıldı ama nasıl?
Kayak sezonu başladı... Hafta sonları uygulanan karantina da eklenince, dağ otellerine akın başladı. Uçaklar da, dağ otelleri de full maşallah. Ben de geçtiğimiz haftasonu Palandöken’deki Sway Hotels’deydim. Açıkçası güvenli tatil için ellerinden gelen her şeyi yapmıştı otel yönetimi; ateş ölçümleri, dezenfektanlar, açık büfelerde paravanlar, ‘maske şart’ uyarıları…
Eskisi gibi ateş başında eğlenceler, DJ’li partiler de yoktu tabii. Yani her şey olması gerektiği gibiydi, dört dörtlüktü. Fakat kaymaya gidenlere de, otel yönetimlerine de sürpriz oldu; hafta sonları sokağa çıkma yasağı pistler için de geçerliymiş! Ani bir kararla otellere yazı gelince, müşteriler mağdur oldu tabii. Pazar günü kaymak yasaklandı otelde.
Bazı tatilciler, otel rezervasyonlarını iptal ederek geri döndü, kimi de bu işe bir anlam veremedi: ‘Kayak son derece bireysel bir spor, tek başımıza açık havada kayıyoruz, ne alaka?!” diye söylendi durdu. Oysa işin ince bir ayrıntısı var; bir yazıyla anlatayım...
Telesiyejlerde tehlike var
New York Times’ta yer alan habere göre; Fransa da kayak pistlerindeki telesiyej ve teleferikleri koronavirüsü yayabileceği endişesiyle kapattı. Fransız hükümetinin bu kararının ardında zor ve acılı bir ders var aslında. Geçen şubat ayında Avrupa’da virüsün yayılmaya başlama noktası olarak Alpler gösteriliyor.
“Soğukta kayak kaymaya çıktığınızda, ilk olarak burnunuz akar” diyor Fransa’nın ünlü kayak merkezi Chamonix’de çalışan dağ rehberi: “Ve ne yaparsınız? Burnunuzu eldivenle silersiniz. Ardından teleferik-telesiyej sırasına girersiniz, oralarda bir şeylere dokunursunuz. Kayak liftlerine binmek ve inmek pek de hijyenik değil yani...” Durum böyle. Dahası, geçen haftalarda, dağda kayak sezonu açıldı diye verilen partiler de sosyal medyada yer alınca; insanlar tepki gösterdi.
Bu da yasağın uygulanmasına neden oldu. Şimdi Fransız Alpleri’nde herkes 7 Ocak’ı bekliyor. Çünkü o tarihte, şartlar uygun olursa kayak lift’leri yeniden açılacak. Bizde ise hafta içi kaymak serbest ama hafta sonu karantinası ne zaman biterse, o zaman hafta sonu da kayılacak.