- Her bayram ‘tatil mi/ev mi?’ kararsızlığı olurdu. Ben de canhıraş kalabalıklara girmeyi hiç istemez, evi tercih ederdim. Ama aklım da kalırdı. İlk kez ikilemde kalmadım, iyi geldi..
- Yakınlarım, arkadaşlarımla dipdibe olsaydım diye ilk kez hüzünlendim biraz. Yalnızlık her zaman o kadar da iyi, o kadar havalı değilmiş, onu idrak ettim. Bu farkındalık iyi geldi…
- Her bayram mail kutumu dolduran, her ürünü bayramla ilişkilendiren o saçma sapan bültenler gelmedi. O mailleri temizlememek, buna mesai harcamamak çok iyi geldi...
- ‘Bi taneden bir şey olmaz’ diyerek baklavalar börekler ikram edecek kimselerin olmaması da iyi geldi…
- Amaaaa… Yan sitede oturan arkadaştan gelen bir dilim çilekli tart, en çok da düşünülmek çok çok iyi geldi..
- Nihayet konsantre olup yeniden kitap okumaya başlamak çok iyi geldi…
- Cem Adrian’ın Instagram canlı yayın konseri iyi geldi…
- Mahsun Kırmızıgül’ün bayram şekeri kıvamında, eski klipleri ve danslarıyla dalga geçmesi iyi geldi. “Bir nesle nasıl kötü dans edilir öğretmişim” demesi şahaneydi. Belli ki o da evde sıkılmış, arşivlere dalınca da gerçeklerle yüzleşmiş. Hadi hayırlısı.
- Herkesin bahsettiği ‘Melikşah ve Bartu’lu canlı yayınlara baktım, baktım, bir daha baktım ve hiçbir şey anlamadım. Anlamamak da nasıl iyi geldi, anlatamam!!
- İbrahim Tatlıses’in Kanal D’deki bayram konserini ‘Bir daha ne zaman Açıkhava’da konser izleriz’, ‘Bir daha belki de hiç İbrahim Tatlıses konseri izleyemeyiz’ diye diye izledim. Üzüldüm ama yine de iyi geldi..
- Karantinanın sonunda biraz delirdim, o da iyi geldi. Çünkü deliye her gün bayram diye düşündüm, pek sevindim...
Koronafobi oldum, net!
Bayram sebebiyle eş dostla bolca konuşuluyor malum... E evdeyiz, hapisteyiz diye konu açtıkça konu açtım ben de! Ağzımın payını da aldım. Kime sorsam, “Tatil mi? Bu yıl düşünmüyoruz” dedi. “Konserler temmuzda başlayacakmış” dedim, “Hatta Bodrum’da canlı müzik mekanları da, gece kulüpleri de gün sayıyor” dedim; “Ne konseri ya, gidilir mi?” diye azar işittim. “Lokanta ve kafeleri özlemedik mi ya?” dedim, “Valla evimizde güzel güzel yiyip içiyoruz, hem lezzetli hem daha ucuz” dediler.
Anladım ki biz bu ev işine iyice sarmışız, fena alışmışız! Zaten İngiltere merkezli araştırma kuruluşu Ipsos Mori ortaya koymuştu. Toplumda nurtopu gibi yeni bir korku var diye; koronafobi. Bir araştırmaya göre; İnsanların yüzde 67’si artık konser gibi sosyal etkinliklere katılmak istemiyor. Yüzde 61 toplu taşıma kullanmaktan kaygılanıyor. Yüzde 61 lokanta ve kafelere gitmek istemiyor.
Yüzde 43 mağazalardan alışveriş yapmak istemiyor. Yüzde 33 arkadaşları ve akrabaları ile ev dışında görüşmek istemiyor. Özleriz, sıkılırız, nasıl olsa sosyal hayata karışırız sanıyordum ama öyle değil. Ben bile evden çıkmamak için türlü bahaneler uydurup, dışarıdaki işleri erteliyorsam koronafobim var demektir.
Sıranı bekle kardeşim!
Uçuşların başlayacağı anons edilir edilmez; yeni uçuş kuralları da açıklandı. En sevdiğim, sıkı sıkı sarılmamız gereken kuralı buradan da bir kez daha duyurmayı görev biliyorum: Bundan böyle uçaktan inerken sıra numaramızın anons edilmesini bekleyeceğiz sevgili ve çok değerli yolcular!
Duydunuz mu? Uçak tekerleği yere değer değmez, ikaz ışıklarının sönmesini bile beklemeden yerinden fırlayanlar size diyorum?!! Hele de pencere kenarında oturan, ısrarla ortadaki ve koridordaki yolcuyu da yerinden kaldırıp ayakta dikilmeyi marifet sayan yolcular, huuuu?
Bundan sonra önden arkaya doğru, sıra numarası anons edilerek inilecek uçaktan. Yani paşa paşa yerinizde oturacaksınız, numaranız anons edilince ineceksiniz. Türk insanının uçaktan inme anksiyetesine doktorlar falan bir çare bulamadı madem; korona sayesinde bitsin bu çile Allahım. Hadi şimdi de yerinizden fırlayın da görelim sizi.
Astrolojiye geçtiysek eğer...
Yılbaşından önce çıktıkları bir televizyon programında söyledikleri gerçek olunca, birkaç astrolog çok konuşulur oldu malum... ‘Salgın olacak, eğlence yerleri ve restoranlar kapanacak’ gibi pek çok açıklamaları vardı. ‘Nasıl bildiler yaaa’ diye efsane oldular resmen. Dün aynı kadro bir kez daha ekrandaydı.
Akslar, gezegenler bana bir şey ifade etmedi ama söylediklerinin özeti şuydu: Yakında krizler, skandallar, savaş ihtimalleri, mülteci krizleri vs bizi bekliyor. Korona etkisini kaybediyor diye ufak mutluluklarımız vardı, yine içim şişti; kapattım. Sonra sosyal medyada “astroloji bilim değildir” tartışması başladı. Bu da normalleşmeye başladığımız anlamına geliyor sanırım. Teşekkürler astroloji.
Pet mezarlığı
Arkadaşım kedisini kaybedince öğrenmiş, Tekirdağ’da bir pet mezarlığı varmış meğer. O sosyal medya hesabından paylaşınca öğrendim ben de... Ölen hayvanınızı (ki pet sahipleri onlara çocuklarımız diyor) tabuta koyup kefene sarıyorlar, gömme işlemini yapıp size tüm aşamaları videoya çekip ya da fotoğraflayıp gönderiyorlar.
Gözü gibi baktığı çocuklarını herhangi bir yere vermeyi içine sindiremeyenlere duyurulur. Ziyarete de gidebiliyorsunuz. Güzel bir girişim değil mi?