Gastronomi yüzyılın yükselen değeri artık... Sağlıklı yemek, atıksız mutfak, organik ve doğal ürünler, sürdürülebilir kaynaklarla oluşturulan menüler derken; hiçbir şey eskisi gibi değil. Gastronomi başlı başına bir ekonomi, hatta etkili bir diplomasi aracı. Sadece turizmi geliştirmekle kalmıyor, insanlar arası ilişkileri, ülkeler arası ilişkileri de değiştiriyor, geliştiriyor. Tüm bu yazdıklarımın ispatı var üstelik! Geçen hafta Slovenya, Hırvatistan, Karadağ ve İrlanda’nın büyükelçileri Kayseri’de, yemek yemek için buluştu. Evet yemek için!
Bu, tam olarak bir gastronomi buluşmasıydı. Slovenya’yı Türkiye’de tanıtmak, iki ülkeyi yakınlaştırmak ve ikili ekonomik ilişkileri kültürel olarak da desteklemek adına buluşuldu. Neden, nasıl derseniz onu da hemen anlatayım: Genç şeflerin dahil olduğu, 16 Avrupa ülkesinde 180’i Michelin yıldızlı olmak üzere tam 350 restoranın yer aldığı JRE isimli, yüksek bir gastronomi oluşumu var...
Kayseri’de üretim yapan Vinolus şaraplarının kurucusu, başarılı iş kadını Oluş Molu ile el ele verip Türkiye’deki ilk organizasyonu yaptılar. Molu’nun Sunolus Boutuque isimli otelinde gerçekleşti bu organizasyon. Slovenya Büyükelçisi Primož Šeligo, Hırvatistan Büyükelçisi Hrvoje Cvitanovic, Karadağ Büyükelçisi Perisa Kastratovic ve İrlanda Büyükelçisi Sonya McGuinness ve iki ülkeden iş insanları, turizmciler ve gazetecilerin katıldığı gecede; yemekleri de Michelin yıldızlı Slovak şef Jorg Zupan yaptı.
Vizyoner ve öncü bir kadın
Notlara gelince:
- Şef Jorg Zupan, kendi malzemelerini organik Vinolus ürünleriyle buluşturarak leziz bir tadım menüsü oluşturdu.
- Özellikle şefin sebze yemeklerine bayıldım ama Kayseri’de meşhur olan güvercin dolması benlik değildi! Öğrendim ki, güvercin yemek Kayseri çiftliklerinde yaygınmış ve bunun için özel olarak güvercin yetiştiriliyormuş.
- Yabancı konukların, bir gün önce Kayseri’deki tarihi ve turistik mekanları gezmelerinin ardından yedikleri Kayseri mantısı, Kayseri yağlamasına bayılmaları gecenin konusuydu.
- Aynı masada oturduğum İrlanda Büyükelçisi Sonya McGuinness; o kadar pozitif, o kadar tatlı bir kadın ki bayıldım! Türkiye’ye de son derece hakimler karı koca olarak. Tarkan’ı tanıyorlar, Netflix’teki ‘Bir Başkadır’, ‘Atiye’ ve ‘Kulüp’ dizilerini izlemişler, en çok da midye dolmaya bayılıyorlar.
- Bir sonraki buluşma Slovenya’da, yine bir butik otelde. Bu kez Türkiye’den bir şef, Türk yemekleri yapacak.
- Bu buluşmaya ev sahipliği yapan Oluş Molu’yu tebrik etmek lazım. Kayseri’de tarımın gelişmesi ve modernleşmesine katkıları olan bir aileye mensup. Bu mirası da 2 bin 500 dönümlük arazisinde yaşatmaya devam ediyor. Organik tarımı Kayseri’de başlatan Molu, arazi içindeki Sunolus Boutique Otel’i de işletiyor. Böyle vizyoner insanlar artarak çoğalsa keşke.
Gucci Ailesi’nde neler olmuş öyle?!
…and the Oscar goes to Lady Gaga!! Bence bu yıl Oscar’larda bu cümleyi duyacağız. En iyi kadın oyuncu ödülü, Ladya Gaga’nın olacak. ‘House of Gucci’ (Gucci Ailesi) filmini izlerken, her sahnede bunu gördüm. İtayan moda devi Gucci’de yaşanan aile krizlerini anlatan filmde; Lady Gaga müthiş bir iş çıkarmış. Al Pacino, Adam Driver gibi diğer oyuncular, dönem müzikleri, dönemin Gucci’leri sayesinde; film tam bir görsel şölene dönüşmüş. Ridley Scott imzalı ‘House of Gucci’yi izledikçe, ‘Onca olana rağmen iyi ayakta kalmış bu marka’ diyorsunuz!! O derece entrika var hikayede.
***
Her şey, 1978’de Gucci’nin genç üyesi Maurizio Gucci’nin, bir partide Patrizia Reggiani ile tanışmasıyla başlıyor. Israrla hayatına girmek isteyen bu kadına bağlanıyor Maurizio. Babası, kadının servet peşinde olduğunun farkında ama oğluna söz geçiremiyor. Evleniyorlar.
Babanın ölmesi ile de, gelinin dalavereleri, manipülasyonları iyice artıyor. Bir noktadan sonra hırstan gözleri dönmüş karısından soğuyan Mr.Gucci, başkasıyla yaşamaya başlayınca da, karısının tuttuğu tetikçiler tarafından öldürülüyor. Markanın tüm çalkantılara rağmen ayakta kalmasının sebebi ise, Maurizio’nun ölmeden önce Tom Ford’la anlaşarak markayı yenilemesi ve bir Fransız grupla anlaşmasıydı.
Dolasıyla Maurizio öldüğünde, marka yönetiminde aileden hiç kimse kalmamıştı. Bütün olanlar kitap uyarlaması ve gerçek. Ancak aile, bütün aile sırları ortalığa saçıldığı için filmden oldukça rahatsız! Basının ‘kara dul’ dediği ve 2016’da cezaevinden çıkan Patrizia Reggiani ise, Gucci soyadını kullanmaya devam etmesini “Hâlâ bir Gucci gibi hissediyorum, hatta aralarında en Gucci benim” diye anlatıyor. Tabii herkesin aklında aynı soru var: Patrizia kocası Maurizio’ya mı aşıktı, Gucci’ye mi? Film bir aile dramını anlatsa da; çok çok eğlenceli ve çok izlenesi. Kaçırmayın derim.
Anlayan var mı?
- Amerika Detroit’te lisede katliam yaparak 4 öğrenciyi öldüren Ethan Crumbley’e ailesi Noel hediyesi olarak silah hediye etmiş. Neden bir aile çocuğuna gerçek silah hediye eder, anlayan var mı?
- İstanbul Beylikdüzü’ndeki bir düğünde damada takı olarak pompalı tüfek takıldı hani. Kırmızı kurdele ile bağlanan tüfek, damadın boynuna takılmış. Niye mesela, anlayan var mı?