Mukadderat, yani kader... Olayların önceden ve değişmeyecek biçimde düzenlendiğine inanılan ezeli takdir. Bizim topraklarda körü körüne inanılan şey, alın yazısı. Bizim topraklar demişken hemen sorayım size... Kocası ölen bir kadın ne yapar? Ya ‘dul kadın’ yaftasıyla çocuklarına adar kendini ya da tekrar evlendirilir. ‘Hayır ya, ne münasebet’ demeyin...
Her şey bizim ya da etrafımızdaki insanların yaşadığı gibi olmuyor. Anadolu’da, küçük yerlerde, kadınların ikinci sınıf sayıldığı ailelerde böyle maalesef. Ancak ve ancak kadın isterse değiştirebiliyor bu yazgıyı. İşte bu yıl üç Altın Portakal kazanan ‘Mukadderat’ filmi tam da bunu anlatıyor. 40 yıllık eşini kaybeden 70 yaşındaki Sultan’ın (Nur Sürer) yalnız kalacağını düşünerek koca araması ama sonunda kendini bulması hikayesi özetle. Kocası öldükten iki gün sonra, kahvaltı masasında öylece, “Ben evlenmek istiyom” diyor.
O tatlı aksanıyla evet, aynen böyle diyor. Çocuklar şok! “Anne ne diyorsun, babamı daha dün gömdük!” dediklerinde hem gülüyorsunuz hem de düşünüyorsunuz ister istemez: Sizin anneniz böyle dese, ne yapardınız? Baba dese şaşırmayız ama anne deyince, ‘delirdi’ gözüyle bakmaz mıyız? Ama Sultan ısrarlı; “Hastaydı mastaydı ama her sabah kocamın nefesini duyarak uyanıyodum, şimdi yatakta nasıl uyuycem? Karışmayın bana, evlencem ben” diyor, başka şey demiyor. Soruyor soruşturuyor, buluyor birilerini.
Hiç oyalanmadan da “Benle evlensene” diyor kafasına yatana. Dile düşüyor tabii, kahvehanede bile konuşmaya başlıyorlar ‘Sultan’ı. Ama ‘elalem’i dinlemeyen bir kadın Sultan. Herkesi susturması, ‘sana ne’ diyebilmesi bile aslında içinde bir devrimci yattığını gösteriyor ama işte, doğduğun yer/doğduğun ev kaderindir ya... O da öyle görmüş, ille de başında bir kocası olmalıdır. Bir gün arkadaşından aldığı öğüt onu kendine getiriyor. “İkinci baharını yaşamak için bir erkeğe ihtiyacın yok” diyen ses kafasına yatıyor.
Vazgeçiyor kocadan. Bahçesindeki ürünleri pazarda satmaya başlıyor, evini pansiyon yapıyor ve yeniden başlıyor her şeye. Kocasının kaybıyla kendini buluyor, kendiyle tanışıyor. Sıradan bir hikaye, nasıl da tatlı anlatılmış. Gülümseten, ‘Aferin kız Sultan’ dedirten, su gibi akan şahane bir film. Nur Sürer’in şahane oyunculuğu da filme çok şey katmış. 2024 Altın Portakal Film Festivali’nde ‘En iyi Film’, ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ve ‘En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ ödülü olmak üzere 3 Altın Portakal kazanması boşuna değil yani. Filmi, annesinden ilhamla Erdi Işık kaleme almış, ‘Camdaki Kız’ dizisinden tanıdığımız Nadim Güç yönetmiş. Aslıhan Gürbüz ve Osman Sonant da Sultan’ın çocuklarını oynamış. Belli yaş üstündeki kadınların hikayelerinin yazılması çok güzel, bunun ödüle değer görülmesi daha da güzel. Mutlaka izleyin.
‘ERKEKLİĞİMDEN UTANIYORUM’
Konuya kadınlardan girmişken devam edeyim... Altın Kelebek ödül töreninde çok güzel ödül konuşmaları yapıldı malum, Demet Evgar da onlardan biriydi. Ama bir erkeğin kadınlara sahip çıkması beni daha da etkiliyor. Çünkü erkeklerin daha çok konuşması, hemcinslerini etkilemesi, onları uyarması ve duyarlılık göstermesi çok önemli. Törenin sunucusu Cem Davran gibi. Narin’in fotoğrafından sonra şöyle bir konuşma yaptı Davran: “Umutsuzluğum artıyor. Erkekliğimden utanıyorum böyle şeyler gördükçe. Çünkü halledemiyoruz bu meseleyi. Çocuklarımıza, kadınlarımıza, genç kızlarımıza sahip çıkamıyoruz. Oysa beni annem böyle yetiştirmedi. Benim iki oğlum var; biri 27, biri 32 yaşında. Konuşmaya başladıkları ilk günden itibaren öğrettiğim ilk şey şudur; asla ama asla kabalık yapmayacaksınız kız arkadaşınıza, sevgilinize, eşinize, kimseye! Ama bazı annelerin yanından bazı adamlar çıktı ve beni erkekliğimden utanır hale getirdi. Düzelelim lütfen. Kızlarımıza, Narin’lerimize sahip çıkalım...” Şahane bir konuşma. Evet aileler de sorumlu bu vahşetten/şiddetten. Eğitim aileden başlamalı ama bu hastalıklı toplum yapısında biraz geç kalmışız gibi geliyor bana da. Yani yazın beni de o ‘umutsuz olanlar’ listesine.
İŞTE BİZE BÖYLESİ LAZIM!
Oyuncu Mert Fırat, toplumsal cinsiyet eşitliğine dikkat çekmek için pembe pardesü ve takım giyerek poz vermiş. Bizde pembe cıss’tır bilirsiniz, ‘kız mısın’ diyen kıt zekalar hala var maalesef. O yüzden baştan aşağıya pembe giymek az şey değil. Peki ne hissetti pembeler içinde? Cevap vermiş Fırat: “Tam bir kız babası gibi hissediyorum.” İşte budur, bize böyle babalardan lazım.
Üsküdar’da okuyan 4. sınıf öğrencisi Kaan Erdem Erol, okul başkanlığı için başlattığı seçim kampanyasında yıldız futbolcu Mesut Özil’i okula getirme sözü vermiş. Bravo ona, getirmeyi de başarmış. Görüntüleri izledim, nasıl şeker, gururla tutmuş Özil’in elinden, dolaşıyor okulda. Helal olsun Kaan Başkan’a, siyasete girsin oy verelim!
Devlet Opera ve Balesi; Anadolu Opera ve Bale Festivali kapsamında ilk kez Şırnak’a giderek aryalar seslendirmiş. Bin kişilik salonu dolduran Şırnaklı vatandaşlar da, sanatçılara zılgıtlarla sevgi gösterisinde bulunmuş. Aryalara karşı zılgıtlar, şahane değil mi ya? İşte kültür mozaiği dediğin budur, kaynaşmazsan ne anlamı var ki mozaiğin falan?