Nisan ayında portakal çiçeklerinin enfes kokuları yayılmaya başladığı an, Adana’da Portakal Çiçeği Karnavalı vakti de gelmiş oluyor. 12 yıl boyunca Adana sokaklarında insan seli oluşturan karnaval; bu sene de coşku, enerji, hoşgörü ve eğlenceyle doluydu. Adana halkının sahiplendiği ve medeniyet dersi verdiği bu şahane karnavalın mimarı Ali Haydar Bozkurt ile karnaval ruhunu konuştuk...
Her yıl olduğu gibi, bu yıl da ‘Nisanda Adana’da’ydık. Hem de epey kalabalık bir basın ordusuyla. Dünyanın dört bir yanından gelenler de cabası. Geçtiğimiz hafta 12’ncisi yapılan Portakal Çiçeği Karnavalı’nın tadını çıkarmak için Adana’ya akın etti herkes. Çünkü başka bir coşku var bu karnavalda. Birlik, beraberlik ruhu hepimize iyi geliyor, eğleniyoruz, salıyoruz kendimizi. İyi de bu karnavalın sırrı ne? İşte onu da karnavalın mimarı Ali Haydar Bozkurt anlatsın istedim. Kendisi aslında otomotiv dünyasından başarılı bir iş insanı. Toyota, Lexus ve BYD’nin Türkiye distribütörü olan ALJ (Abdul Latif Jameel) grubunun İcra Kurulu Başkanı ve Toyota Türkiye CEO’su. Ama yetiştiği, büyüdüğü Adana’ya aşkı bambaşka. O yüzden tam 12 yıldır insanlara Adana’yı tanıtmak için canla başla bu işi üstleniyor. Ali Haydar Bozkurt, Karnaval Komite Başkanı olarak karşınızda.
Karnaval bizim için yine şahane geçti. Peki, sizin için nasıldı?
Geçen yıl deprem nedeniyle yapılamadı malum, o nedenle bu yıl en yüksek katılım gerçekleşti. Yabancı ülkelerden gelen de çoktu. Bu çok mutluluk verici çünkü artık karnavalın bir marka değeri olduğunu gösterir bu. Bizim en büyük hedefimiz, bu işi uluslararası hale getirmekti zaten. Kendiliğinden gelen yabancı TV kanallarıyla karşılaşıyoruz. Bu yıl 14 ülkenin büyükelçisi vardı karnavalda. Kendi ülkelerinden performans gösterileri ile katılmak istiyorlar üstelik.
Ne kadar insan geldi?
Emniyet birimlerinin verdiği rakamlara göre; Adana sokaklarında hafta sonu 1.5 milyon civarında insan vardı. Dolayısıyla yapılan harcamalar da 7-8 milyar TL’yi bulmuştur. Birçok esnafla konuştum... Kimi diyor ki, “6 aylık kiramı çıkardım”, kimi diyor ki “Bir ay boyunca yapmadığım satışı 2 günde yaptım.” Karnaval’ın yarattığı moral faydadan çok, bir de ekonomik fayda var.
Kilometrelerce süren bir kortej geçişi oldu, yollarda müthiş bir insan kalabalığı vardı. Gülümsediler, ‘hoş geldiniz’ dediler, alkışladılar. Şahaneydi. Peki, bilinen ‘Adanalı imajı’na ne oldu, ne yaşadık biz orada?
Bir kere ‘Adanalı imajı’ son yıllarda bazı diziler yüzünden oluşmuş, hatta egzajere edilmiş durumda. Bir de geçmiş yıllarda kolay habercilik yapan bazı yaklaşımlar yüzünden böyle oldu. Oysa öyle değil; çok modern bir yerdir Adana. Karnaval bu algıyı kırmaya başladı. “Burası Türkiye değil, Avrupa’da bir şehir gibi” diyor herkes.
Bu karnaval aslında bir medeniyet dersi bana göre. Siyaset yok, hoşgörü var, kimse kendini ön plana çıkarmıyor, içkisini içen içiyor, içmeyen içmiyor, taşkınlık yok. Müthiş medeni bir ortam...
Aynı şarkıya birlikte tempo tutup, birlikte dans edebiliyoruz... Yanındakinin dini inancına, hangi ülkeden, şehirden geldiğine bakmadan, siyasi kimliğini sormadan dans edebiliyor insanlar. Sokaklarda eğlenen insanları gördünüz. Birbirimizin üstüne basmaya çalışmadığımızda gerçek medeniyete ulaşıyoruz. Adana öyledir zaten, özgür ruhların başkenti.
SİYASET YOK, TİCARİ BEKLENTİ YOK...
BU KARNAVAL ADANA HALKININ!
Siz aslen Malatyalısınız. Adana’ya olan bu aşkınız nereden? Ayrıca Malatyalılar sitem etmiyor mu size?
Tatlı tatlı ediyorlar aslında ama anlıyorlar da! (Gülüyor) Ben Malatya’da doğdum, bütün köküm Malatyalı ama 40 günlükken Adana’ya taşınmışız. Bütün çocukluğumu, gençliğimi, üniversite dahil Adana’da yaşadım. İlk defa dizimi Adana’da yardım, ilk defa o sokaklarda aşık oldum. Portakal çiçeği kokusunu ilk fark etmem de ortaokul zamanlarıydı. Sarhoş eder o koku sizi. Ben hep o mevsimin gelmesini beklerdim. Sonra yıllar geçti. İstanbul’a gelmem gerekti ama hep insanlara anlattım, arkadaşlarımı nisanda davet ettim. Yurt dışından gelenleri Adana’ya götürürdüm. Sonra baktım tek tek nereye kadar
Ve dediniz ki “Karnaval yapayım”, öyle mi?
Bir sakura dönemi Japonya’dayken, dünyanın her yerinden oraya gelenleri gördüm ve “Biz neden Adana’da yapmıyoruz bunu?” dedim. Eve geldim, kağıdı kalemi aldım ve tepesine ‘Nisan’da Adana’da’ yazdım. Ertesi gün toplantıda şekillendi her şey. Sonra dedim ki, bunun ilkelerini koymazsak bu iş gevşemeye başlar. İlkeleri de şunlar olmalıydı; birincisi sahibi ben olmayacağım, Adana halkı olacak. İkincisi büyük bütçeli işler düşünmeyin, amatör grupları çağıralım. Kimsenin kimseden rol çalmayacağı bir sistem kurduk. Bu komitede olan hiç kimsenin siyasi ve ticari beklentisi olmayacaktı. Biz 12 yılda 5 vali, 5 emniyet müdürü, büyükşehirde de 3 belediye başkanı değiştirdik. Tüm belediye başkanları ve valilerimiz bize çok destek verdi, hep birlikte yaptık bu işi ama ilkelerimizi hiç bozmadık.
TÜM DÜNYADAN ÇOCUKLAR GELSİN
Türkiye’nin dört bir yanında festivaller yapılıyor. “Dünyanın her yerinden şefler getireceğiz, Gastronomi Festivali’ni uluslararası boyuta taşıyacağız” diyen diyene. Fakat çoğu başarılı olamıyor, neden?
Mesela herhangi bir ilçeden, ilden arıyorlar beni, “Biz film festivali yapmak istiyoruz, bize yardım eder misiniz?” diyorlar. Şunu soruyorum onlara, “Neden film festivali yapmak istiyorsunuz?” Diyorlar ki “Başka illerde var, bizde de olsun.” İçi boş yani! Diğer sorun da şu; bu işi sivil bir inisiyatif yaptığı zaman başarı geliyor. Bir marka sponsor olduğunda, iş o markanın oluyor, belediye aldığı zaman iş siyasileşiyor. Ancak tüm kurumlar sahip çıktığında, siyaset işin dışında kaldığında başarı geliyor.
Biri sizin kariyeriniz, biri gönül verdiğiniz bir iş. Hangisi daha ağır basıyor?
Karnaval! Şöyle söyleyeyim; işimi de en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum ama bunu başka biri de yapabilir. 22 yıldır bu kurumda çalışıyorum; işleri büyütmüş olabilirim evet ama ben bu işi sıfırdan dizayn etmedim! Ama karnaval fikrini ben yarattım. Bir fikir yaratıyorsun, o fikri geliştiriyorsun, insanları ikna ediyorsun, çok zor bir şey. İlk karnavalı yaparken ömrümden ömür gitmişti, korteje kimse katılacak mı bilmiyorduk. Köşeyi bir döndük; 20-30 bin kişi! İkinci sene 120bin kişi sadece kortejde yürüdük. Bu işin heyecanı bambaşka. Bakın para da verseniz, bir sanatçıyı ikna edemezsiniz. Ama sanatçı dostlarımız o heyecanı gördükleri için bizi gönülden destekliyor.
Nereye varacak bu iş?
12 yılda sürekli bir şeyler ekliyoruz, daha da ekleyeceğiz. Önümüzdeki yıldan itibaren hayalimiz, dünyanın dört bir yanından çocukları davet etmek.