Şirin SeverSanatçılar için de bir yol bulunmalı

HABERİ PAYLAŞ

Sanatçılar için de bir yol bulunmalı

Tuhaf bir normalleşme ama adı öyle ya, biz de öyle diyelim... Normalleşmenin ilk günü Yeniköy-Sarıyer hattında her zamanki yürüyüşümü yapıyorum. Göz ucuyla da mekanlara bakıyorum tabii. Bütün kafeler dolu, cıvıl cıvıl. Sahildeki balıkçılar tıklım tıklım. Yeniden balık kokuları, ızgara kokuları yükselmiş. İnsanlar içkisini içiyor, denize karşı dalıyor, özlem gideriyor. Garsonlar nasıl heyecanlı, nasıl hevesle işlerini yapıyor. Nasıl özlemiş herkes bu doğal olanı ama kıymetini sonradan anladığı özgürlüğü.

Haberin Devamı

Dile kolay, 14 Nisan’da masada servise kapanan yeme içme yerleri, 48 gün sonra ilk siparişlerini aldı. Öte yandan buruk bir sevinç bu... ‘Saat 21.00’e kadar izin’ kimseye yetmiyor. İşinden çıkıp yemeğe koşa koşa yetişecek müşteriyi de geçin; mekanların belini doğrultabilmesi için çare değil. İnsanlar iflasın eşiğinde. “Ama ya hastalık?” diyeceksiniz şimdi… O da bir anlam ifade etmiyor ki! Cami açılışları, şampiyonluk kutlamaları, özel geceler derken insanlar hıncahınç bir arada.

Toplu taşımayla işe gidip geliyor, kapalı mekanlarda içiçe çalışıyor ama açık havada saat 21.00’e kadar oturabiliyor. Bu mudur? Tiyatro/sinema salonunda maskeli mesafeli oturunca bulaşıyor bir de öyle mi?!! Yani insan kıyaslayınca hesap pek tutmuyor açıkçası. Bir kez daha düşünülsün; sanatçıların, müzisyenlerin seslerine kulak verilsin, bir yol bulunsun. İYİ Parti dün grup toplantısında MÜYORBİR Başkanı Burhan Şeşen’i dinlemiş mesela... İktidar da dinlese sanatçıları, belki bir çözüm bulunurdu. Neden olmasın?

Sonunda, nihayet!

Yurt dışından gelenlere aşı ve test zorunluluğu getirilmiş nihayet. Bu kadar aydır bütün ülkelerin uyguladığı şeyi neden biz yapmadık acaba? Dünyanın dört bir köşesinden turistler, ellerini kollarını sallaya sallaya ülkemize girdi ama olan bize oldu, biz evlere kapandık günlerce!

Neyse bundan sonra Türkiye’ye yapılacak yurt dışı uçuş seferlerinde; yolculardan seyahat tarihlerinden 14 gün önce aşı olduğuna dair belge veya varıştan önceki 72 saat içinde yapılmış PCR testinin negatif sonucunu ibraz etme zorunululuğu getirildi. Geç olsun güç olmasın diyelim, ne diyelim? Mesela pek çok dünya ülkesi gibi bu kararı daha erken alsaydık, çoktan bu bela hafiflemiş olacak, belki sahne sanatçıları da işlerini yapıyor olacaktı bugün. Yanlış mıyım?

Haberin Devamı

Pandemi aşk patlaması yaptı!

Yaz, pek coşkulu başladı. Yeni ilişki haberleri patladıkça patlıyor maşallah. Önce Sıla-İlker Kaleli aşkı belgelendi, ilanı aşklar edildi. Ardından Demet Özdemir-Oğuzhan Koç çifti tekne tatilinde ilişkilerini sere serpe gösterdi. Sarılmalı, öpüşmeli, eğlenceli ve mutlulardı. Ardından Özcan Deniz patlattı bombayı. İranlı bir modacı ile ilişkiye başladığını ilan etti, hem de ne ilanı aşk!

Can Yaman’ın İtalyan sevgilisi ile yaptığı tekne tatilindeki pozları ise düşman çatlatacak cinstendi. Derken İbrahim Kutluay’ın Edwina Sponza ile uzatmalı ilişkisini bitirdiği, şef İdil Yazar’la olduğu haberi yazıldı. Pandemi sebep oldu bu coşkuya, söyleyeyim ben!

Herkes birilerine sığınmak, sarılmak istiyor artık. Kimseyi ırgalamıyor yakalanmak falan, kimse umursamıyor bunu. Herkes salmış durumda. O yüzden daha çok duyarız biz yeni ilişki haberlerini. Çekirdeklerimi aldım bekliyorum valla. Aşk hep olsun zaten, moral versin, iyi gelsin.

Haberin Devamı

Bu nasıl bir coşkudur arkadaşlar?

Tam da duygular şelale demişken… Özcan Deniz ve yeni sevgilisinin birbirlerine yazdıkları neydi öyle? Sıla ve İlker Kaleli’yi bile solladılar, arşa çıktılar. Allahım nasıl ağdalı bir dildi o, offf?! Katar’da yaşayan Samar Dadgar’ın bir fotoğrafının altına Özcan Deniz şunları yazdı: “Tam ‘kaybettim’ dendiği zaman bulunansın. Vicdansın, baharsın, denizsin, kumsalsın. Küçük kalbinle koca dünyaya kafa tutansın.

Onca ‘yok’luğa nadide bir ‘var’sın...” Sevgilisi durur mu; o da coştukça coşmuş: “Gülüşüne dünyaları vermeye hazır olduğum, damarlarıma aşk pompalayan, karnımın içine asırlardır kelebekler ucuşturan.. Gözyaşlarımın, gamzemin, kahkahalarımın en güzel anlamı, nefesimi kesen adam.” Daha fazla yazamayacağım, böyle uzayıp gidiyor işte. Özcan Deniz’de belli ki eski eşi kızdırma, bir nanik çabası da var ama biri bana şu cümleleri yazsa utanırım ya!

Bu nasıl bir coşkudur arkadaşlar? Tamam aşkın coşkusudur muhakkak ama biraz sakin! Hele altı ay bir geçsin, o duygularda kalıyor musunuz bir bakın, ondan sonra bize de haber verirsiniz elbet. Yoksa o edilen sözlerin 3-5 ay sonra değiştiğine çok şahit olduk. Gündemi boşuna işgal etmeyelim yani.

Kızlar, ne şahanesiniz!

  • Gazetecilerin “Eşiniz kıyafetlerinize tepki veriyor mu?” sorusuna Gülşen’in “Evet çok tepki veriyor, benim güzel karım” diyor cevabı...
  • Deniz Çakır’ın SMA hastası küçük Deniz için 200 tane bileklik yapması ve aileye verip destek olması.
  • Beren Saat’in kafa karışıklığının nihayet geçmesi, yine romantikleşmesi… Eşi Kenan Doğulu’nun 47’nci yaşı için sosyal medyasında yayınladığı yazı öyle güzel, öyle romantik ve anlamlı ki. Yaptıkları şeyleri sıralayıp “Ben seni, bana ‘hayır’ demeyişlerin için sevdim en çok” demesi… Kaç kadın sevgilisi için bunu söyleyebilir? Gerçekten çok azı. O zaman bunu diyebilene ne mutlu!
Sıradaki haber yükleniyor...
holder