- Ben hiç şaşırmadım!
İki yıl önce Batman’da tabancayla intihar eden ve hayatını kaybeden İpek Er’in, kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu iddia ettiği uzman çavuş Musa Orhan, bir süre sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış; o dönem sosyal medya ayağa kalkmıştı hani… Ezgi Mola da tepki gösterenlerden biriydi.
Musa Orhan’ın avukatı da, Mola’nın paylaşımları için suç duyurusunda bulunmuştu. Uzlaşmadır, itirazdır derken dava neticeye bağlandı: Ezgi Mola’ya hakaret suçu işlediği kanaatiyle 87 gün adli para cezası karşılığı 6 bin 960 lira para cezası verildi. Bir tecavüz sanığına duyulan öfke cezalandırıldı yine.
Oysa Mola da herkes gibi tecavüzcülere, tecavüzcülerin korunmasına, bu ülkede tacizin/ tacavüzün bitmemesine isyanlardaydı artık. Kadınların öfkesiydi bu, anlamamakta ısrar ettiler. ‘Adaletiniz batsın’ demekten başka söz bırakmadılar yine.
- Peki sıradaki habere şaşırdık mı?
Haber dün POSTA’nın manşetindeydi… Adana’da bir kadın evinde defalarca alıkonulup işkence görüyor, kolu kırılıyor, cinsel tacize uğruyor, kadın şikayetçi olmasına rağmen adam serbest bırakılıyor. Çıkıyor, yine kadını darp ediyor. Bir manyağın tutuklanması için daha ne yapması gerekiyor ya? Sonra kadınlar bu adamlara laf edince; ‘hakaret etmiş oluyor’ öyle mi? Üzücü ama artık şaşırmıyoruz bile!
- Aa, bir de şu mevzu var…
Ayasofya’da ziyaretçilerin kapıdan parça koparıp yediği iddiasından sonra duvarları kazıyanlar türemiş bu kez! Duvarın parçalarını poşetlere doldurup götürüyorlar! Tövbe tövbe, bu neyin kafasıdır arkadaş? İtiraf edeyim, buna biraz şaşırdım ama!
TAŞKENT’İN YILDIZI ‘STELLA’
Hafta sonu Özbekistan’ın başkenti Taşkent’teydim... Hayatımda ilk kez gittiğim bu şehirden değişik duygularla döndüm. Hem bize çok benziyorlar, hem farklılar. O yüzden şaşırdığım şeyler de oldu, etkilendiğim bazı noktalar da. Yazıya da, en etkilendiğim şeyle başlamak istiyorum; bir anıtla! Taşkent yakınlarında açılan ‘Yeni Özbekistan Parkı’nın tam ortasında göğe yükselen bir anıt bu; adı Stella.
Özbekçe’de yıldız ve heykel anlamına gelen bu anıt, Özbekistan’ın 3 bin yıllık tarihinin ve bağımsızlığının sembolü. 60 metre yüksekliğinde. Anıtın önü, arkası, dört bir tarafı hikayelerle dolu. Çevresinde de müthiş bir park. Nasıl emek, nasıl bir işçilik şaşırırsınız. Anıtın ön kısmında Timur İmparatorluğu’nun kurucusu Emir Timur’un türbesinden esinlenerek yapılan mavi kubbe, kubbenin alt kısmında ise 3 bin yıllık Özbek tarihini anlatan rölyef duvar bulunuyor.
Üzerinde, bu topraklarda kurulan devletler ve büyük şahsiyetler... El-Biruni’nin kaleme aldığı Ay’ın Hareketleri de var, tarihi İpek Yolu’ndan kripto paralara kadar müthiş semboller de. Anıtın en tepe noktasında ise bir zümrüd-ü anka kuşu yer alıyor, diğer adıyla huma kuşu. Mutluluğu ve özgürlüğü simgeleyen bu kuş, Özbekistan’ın devlet armasında da yer alan bir sembol.
Tam bir ‘Çılgın Türkler’ projesi
Gelelim işin bizi ilgilendiren kısmına… Stella isimli bu şaheser, tam bir Çılgın Türkler projesi! Evet, taşından ışıklandırmasına her şey Türk malı, mühendisinden işçisine emeği geçen herkes Türk! Eserin sahibi de Sinan Turaman. 3 bin yıllık bir ülke tarihini, rölyeflerle anlatmayı başaran, müthiş yaratıcı bir beyin. Miniatürk ve Vialand gibi temaparklar yapan Turaman, kısa süre önce de 15 Temmuz ve Yassıada müzelerini hayata geçiren isim.
Taşkent’teki anıtı yapan firma ise; müze, temapark ve şehir mimarisi sektöründe faaliyet gösteren Outdoor Factory. Stella anıtını da insanüstü bir çaba göstererek yapmışlar çünkü Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, anıtın bağımsızlık gününe yetiştirilmesini isteyince 64 günde bitirmişler. Türkiye’den 85 TIR ve 14 uçakla malzemeler taşınmış.
1000’in üzerinde çalışanla 47 gün tasarım ve projelendirilmesi yapılan eser, 64 günde tamamlanmış. Turaman’la Taşkent’te yemekte tanıştım ve hikayeyi kendisinden dinledim. Özbek tarihçilerden aldığı bilgiler ışığında bu tasarımı yaptığını anlattı. Bu anıt çok beğenilince; Özbekistan’ın diğer 12 vilayetine de anıt yapması için teklif almış.
Şu ara harıl harıl çizim yapıyor o yüzden. Ama kesin olan diğer bir projesi var ki, dünyanın üçüncü büyük Aquapark’ını da Taşkent’e Turaman yapacak. Çizimlerinden bazılarını gösterdi, gerçekten zihnisinir ve şehre değer katan muazzam fikirler. Bence şöyle diyebiliriz; Sinan Turaman bu ülkenin hikayesini yeniden yazıyor.
ÖZBEK PİLAVI YEMEDEN OLMAZ
Kısa bir yazı yetmez ama biraz da Taşkent’ten bahsedeyim…
- En dikkat çeken yanı, müzecilik konusunda aşmış bir şehir. Öyle müzeler, öyle anıtlar var ki hayran kalırsınız. Bir de çok yeşil bir şehir, çok büyük çok yeşil parkları var. En önemlisi de tertemiz bir şehir. En etkileyici yanı da bu.
- Şehirde Rus kültürü hakim, Özbek Türkçesi’nden sonra ikinci dil Rusça. Özbekçe Türkçe’ye benziyor ama aslında değil, anlamak çok zor.
- Chorsu dedikleri bir yemek pazarları var, inanılmaz!!! Özbek pilavından Özbek mantısına her şey açıkta satılıyor. Yemenizi tavsiye etmem ama ‘mutlaka görülmesi gereken yerler’ listelerinde bile var çok otantik.
- Hemen yanında et ve baharatçılar çarşısı... Etler sakatatlar havada uçuşuyor. At etinin, bu ülkede özel yeri var, ekleyeyim.
- Her yemeğin yanında çay içiliyor mutlaka; siyah ya da yeşil çay. Kebap çok tüketiliyor, bir de malum Özbek pilavı. Koca kazanlarda, 4 saat pamuk yağında pişiriliyor, ki pamuk yağı da çok meşhur. Pişince üzerine dana ya da at eti konuluyor isteğe göre.