Dün güne Nusret’in yeni fotoğrafıyla başladım... Dünya Kupası’nda herkesten rol çalan, ait olmadığı yerlerde bulunmak konusunda bir dünya markası haline gelen Nusret; bu kez de 6’lı Masa’nın iki lideri Meral Akşener ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun özel görüşmesindeydi tüm ‘sevimliliğiyle’. O kadar güldüm ki, günüm aydınlandı resmen. Fotoğraf tabii ki fotoşoptu ama böyle bir kare gerçekten olsa, ‘yok canım olmamıştır öyle şey’ diyebilir misiniz? Ben diyemezdim! Kendisine ait olmayan bir kupaya dokunmak, Messi’yi darlamak, ait olmadığı yerlerde etkileşim almak adına çırpınan bir karakter, o masada olsa, bakın yemin ederim şaşırmazdım. Hatta Nusret’in yeni hedefi bu olmalı, etkileşim almaya devam etmek istiyorsa tabii! Masanın tadı ‘tuzu’ olurdu kesinlikle! İşin şakası bir yana, sosyal medyadaki bu zekaya şapka çıkarıyorum. Yapan kimse, ellerine sağlık demek istiyorum.
Boğaz yalılarının yemek kültürü kitapta toplandı
İstanbul Boğazı ve eşsiz güzelliği diye bir gerçek var… Ama sadece eşsiz güzelliği değil bugünkü yazıya konu olan. Özel statüsü, geçmişten gelen kültürü, yalıları, yemekleri de dahil. İşte tam da bu nedenlerle var İstanbul Boğazı Belediyeler Birliği. Boğaz’a kıyısı olan belediyelerin birlikte çalışmalar yaptığı bir birlik bu.
Dönem başkanı da Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen. Dün özel bir projenin tanıtımını yaptı Belediyeler Birliği Dönem Başkanı olarak. Üsküdar’da denize nazır, şahane mekanları Nevmekan’da, Boğaziçi’nin yemek ve kültürel birikimini bir eserde topladıklarının müjdesini verdi. Ödüllü şef Ömür Akkor ve Zennup Pınar Çakmakcı tarafından kaleme alınan ‘Boğaziçi’nin Lezzetleri’ isimli bu kitapta; İstanbul Boğazı’ndaki yalı ve malikanelerin yemek kültürü ilk kez gün yüzüne çıkarıldı.
Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan eserde; balıkların avlanma tarzlarından hangi ayda hangi balığın tüketileceğine, Boğaziçi balıklarının özel tariflerine kadar özgün bilgiler yer alıyor. Çalışmanın bir yemek kitabı olmaktan öte olduğunun altını çizen Başkan Türkmen; “Bu kitap aslında bir tarih kitabı, bir sosyolojik eser, İstanbul’un zenginliğini gösteren önemli bir kaynaktır” diyerek şunları söyledi: “Boğaziçi, İstanbul bizlere Allah’ın bir lütfu.
Boğaz’ın kendine has kültürü, yaşam tarzı ve zenginliği var. Bu zenginliği gün yüzüne çıkarma adına önemli bir çalışmadır bu kitap...” Kitabın tanıtımını büyük bir masa üzerinde şef Zennup Pınar Çakmakçı ile yapan Ömür Akkor ise Boğaz’daki ilginç yemek adetlerini anlattı. İşte ‘Boğaziçi’nin Lezzetleri’ kitabında da yer alan o ilginç hikayelerden ikisi…
‘Patlıcan Yangınları’
“İstanbul’da bir devrin sonunu işaret eden, ahşap yapı geleneğimizin nice ustalık eserini, o ahşap yapıların içlerindeki nice kıymetli eşyayı, nice el yazması kitap ve nice başkaca kıymetli kültür eserlerini yok eden yangınlardan da bahsetmeliyiz… İstanbul’un geleneksel yapı kültürünün tümden değişmesine yol açan bu yangınlara ‘patlıcan yangınları’ da denilir.
Bunun sebebi patlıcan mevsimi gelip havalar ısındığında, patlıcan közlerken sıçrayan ateşin bu yangınlara yol açtığının rivayet edilmesidir. Çıkan yangınlar evlerin ahşaptan ve birbirine yakın olması sebebiyle kolayca büyüyebiliyordu. Bu yangınların en büyükleri 1766 Bahçekapı ve Galata, 1870 Pera yangınları idi. Nice güzelim Boğaziçi yalısı da yangına kurban gitmiştir.. 19. yüzyılın son çeyreğinde İstanbul’da ayda ortalama sekiz yangın çıkıyordu.
Bu önü alınamayan durum yeni meslek gruplarına ihtiyaç duyulmasına sebep oldu. Yangın söndürmeye giden tulumbacılar ile Galata ve Beyazıt kulelerinde yangın gözleyen köşklülerin arasına katılmak, bir dönem İstanbullu gençler arasında popüler olmuştu. Ali Rıza Bey, çocuklar ve gençlerin bu uğurda evlerini okullarını terk etmeyi göze aldıklarını yazar...”
Meşhur ‘Beykoz Paçası’
“Osmanlı zamanında büyükçe bir mezbaha ve orada kesilen hayvanların derilerini işleyen tabakhanenin yer aldığı Beykoz’da, iki ayrı iş kolu oluşur zamanla. Bunlardan biri deri kullanılarak üretilen ayakkabılardır. Beykoz Kundura Fabrikası eski tabakhane binası üzerine kurulur. Kesimhaneden temin edilerek pişirilen paça çorbasını yapan aşçı dükkânları da İshakağa Çeşmesi etrafında konumlanmıştı.
Üzerine çırpılmış yumurta dökülen bir paça tiridi olan Beykoz Paçası çok meşhur olmuştu. Beykoz paçası yemek için Beykoz’a gidilirdi. Reşat Ekrem Koçu, o vakitler Beykoz’a gitmenin küçük bir seyahat anlamına geldiğini söyleyerek ‘geçen asrın şöhreti’ dediği paça yemeğini över ve artık eskisi kadar popüler olmamasına dertlenir.
Osmanlı mutfağında önemli bir yeri olan paçadan; paça çorbası, paça böreği, paça yahnisi, paça dondurması, paça tiridi, terbiyeli paça, paça dolması, paça pilakisi gibi çeşitli yemekler yapılırdı. En çok koyun paçası tercih edilir, kuzu, keçi ve dana paçası da yenilirdi...”
Bu bilgilerle ne yaparsanız yapın!
- Toplumdaki depresif ruh hali giderek artıyor; hatta bu hal yılbaşı gündemine de sirayet etti. IPSOS’un araştırmasına göre; toplumun yarıya yakın kısmı “yeni yıl için hiçbir heyecan duymuyorum” diyor. Bu yılbaşında sevdiklerine hediye alacakların oranı ise sadece yüzde 12. O zaman iyi yıllar Türkiye!
- Türkiye’de ithal edilen çiğ kahvede son 10 yılda rekor artış var. 2011 yılında 17 bin ton olan çiğ kahve ithalatı, 2022’de 70 bin tona dayandı. Üçüncü nesil kahveciler pazarı tetiklese de, taht hâlâ Türk kahvesinin. Pazarın yüzde 70’i Türk kahvesinin! İçer miyiz birer kahve o zaman?
- TÜİK verilerine göre üniversiteli kız öğrenci sayısı erkekleri geçti. 2021-2022 öğretim yılı itibariyle; 18-22 yaş aralığında yüksek öğretime erişim oranları erkeklerde yüzde 40.3, kadınlarda yüzde 49.2. Bravo kızlar kızlar, kim tutar sizi?
- Yeni yıla girerken nüfusun son halinden de bahsedelim… TÜİK rakamlarına göre; 2021 yıl nüfusumuz tam 84 milyon 680 bin 273 kişi. Erkek ve kadın nüfusu eşitlenmiş, 0-14 yaş grubunda kişi sayısı azalmış, yaşlı nüfus ise artmış durumda. Buyrun, bu bilgiyle ne yaparsanız yapın.