Serdar Ortaç, yıllar önce verdiği bir röportajda kumara nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “97 senesinde kumar oynamaya başladım. Orkestramdan davulcu Fuat adında bir arkadaşım vardı, at yarışını öğretti bana. Ben hep sonda kalıyordum. Sonra çok hırs yaptım, atı bıraktım, makinelere geçtim. Önce ruleti öğrendim, sonra pokeri...” Sonrası herkesin malumu; giderek büyüyen bir bağımlılık.
Yıllar içinde hep dinledik Ortaç’ın kayıplarını, pişmanlıklarını... Ne evler, ne paralar gitmiş ama değişen bir şey olmamış. Oturduğu ev dışında hiçbir şeyi kalmamış durumda. İnsan tanımasa da üzülüyor işte. Bu kez de yıllık 50 milyar dolarlık bir pazara ulaşan yasa dışı bahis batağına karıştı adı. Türkiye’nin diğer ünlü kumar bağımlısı Mehmet Ali Erbil ile birlikte, yasa dışı kumara teşvik ettikleri için gözaltına alındı. İkisi de ev hapsinde şu an. En azından, başlarını sokacakları birer evleri var diye sevinsinler. Çünkü bu öyle bir bela ki; o evleri de ellerinden gidebilirdi. Mehmet Ali Erbil’in en azından akıllı eşleri oldu zamanında, keza çocukları. Onu mümkün olduğunca koruyor, kol kanat geriyorlar. Bütün yatırımlarını da eski eşi Nergis Kumbasar’ın yönettiği söylenir. Ama Serdar Ortaç maalesef hep yalnız. Beğenin ya da beğenmeyin müziğiyle 90’lar popuna imza atmış, ortalığı kasıp kavurmuş bir şarkıcı, flaşlarla yaşayan bir adamdı. Yazık etti kendine. Yazılanları okuyorum da; “Eşi dostu yok mu?” diyenler var. Bir bağımlının herhangi birini dinleyecek noktada olduğunu mu sanıyorsunuz? Maalesef dinlemezler! Bakın mesela, bu ‘muhteşem ikili’nin başlarına neler neler geldi, ne hastalıklar, ne kayıplar yaşadılar ama bir şey değişmedi. Bence bu saatten sonra kamu spotu çekilsin ikisiyle de, filmleri yapılsın, pişmanlık dolu sözleri izletilsin herkese. En azından, belki yolun başındakileri etkilerler.
Kumar tedavi edilebilir mi?
Yeşilay’ın sitesine girip baktım, şöyle diyor: “Kumar bağımlılığı, kişinin kendisi üzerinde olduğu kadar toplumun temelini oluşturan aile kurumuna da önemli ölçüde zarar verdiği için bir halk sağlığı sorunudur. Bu rahatsızlığın tedavisi mümkündür. Patolojik kumar bağımlılığının tedavisinde sıklıkla madde bağımlılığı tedavisi modeli uygulandığından, bu kişiler madde bağımlılığı tedavi bölümlerine yönlendirilmelidir. Kişiye göre düzenlenen tedavi programıyla başarıya ulaşmak mümkündür. Bunun için ilk olarak kumar bağımlılığının (kumar oynayan kimse tarafından) patolojik bir rahatsızlık olduğunun kabul edilmesi zorunludur.” Bence Serdar Ortaç bunu kabullenmiş durumda. “Bu hayatta seni en çok üzen olay ne?” diye sorulduğunda anlatıyor zaten. “Ölümler, çok para kaybetmem, çok kumar oynamam beni mahvetti” diyor. Keşke birileri kol kanat gerse, yardım etse. Çünkü bunların hepsi, bazen de yalnızlıktan.
Amaçsızlık ve yalnızlık sorunu
Amerikan Psikiyatri Derneği de insanları kumar oynamaya yönelten en yaygın sebepleri şöyle sıralıyor:
* Heyecan arama /Eğlenme
* Aksiyon arayışında olma
* İstenmeyen duygu ve düşüncelerden kaçma
* İstenmeyen duyguları bastırma
* Sosyalleşme ihtiyacı
Yani konu dönüyor dolaşıyor, hayattaki amaçsızlığa ve yalnızlığa geliyor. Ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü’ne göre,
* Yılda yaklaşık 350 milyon kişi problemli kumar oynama davranışı sergiliyor. Amerikan Psikiyatri Derneği’ne göre de,
* Erkekler, kadınlara oranla kumar oynama davranışıyla daha erken yaşlarda tanışıyor.
* Kumar oynama bozukluğu olan kişilerin intihar düşünceleri geliştirmesi ya da intihar ile ilgili konuşmalar yapması olasıdır. Bu konuşmaları ciddiye almak ve kişiyi psikolojik destek almaya yönlendirmek son derece önemlidir.
Garson tokatlama aşaması!
Bakın, bir başka bağımlı da Nejat İşler... Ama o alkol bağımlısı. Kendini kaybedecek, ayakta duramayacak kadar içiyor. Vukuatlarına yenisi eklenmiş; Asmalımescit’te bir garsonu tokatlamış, sonra özür dilemek istemiş ama ayakta duramamış vs. Yine yazıyorlar, soruyorlar; “Hiç mi arkadaşı yok?” diye. Siz o vaziyette birinin söz dinlediğini nerde gördünüz a dostlar? Dinletemezsin, koluna girip götüremezsin, söz dinleyecek durumu geçmiştir artık. Üstelik agresiflikte de çıtayı aşmış halde olurlar genelde. İşin kötüsü de şu; Nejat İşler’in hiçbir şeyi umursamayacak kadar hayattan bıkmış olması. Bu donanımda bir adamı, bu kadar iyi bir oyuncuyu bu halde görmek ne acıklı. Kendine bunu yapmasa keşke.
‘Wandalizm’ çok doğru tanım
Wanda Nara ve Icardi ilişkisi için “Gördüğüm en toksik ilişki” demiştim, yanıltmıyorlar sağolsunlar. Kadın yeni sevgilisiyle yatakta sevişmesini sergiliyor milyonlara, buna rağmen Icardi aşkını haykırıyor. Kadın hiç utanmadan bu mesajları yayınlıyor falan. Icardi mental olarak bitik tabii; sakatlandı, oynadığı reklam kaldırıldı. Geçen gün ‘Bunun adı Wandalizm’ başlığını gördüm sosyal medyada, bayıldım. Bilgisizlik ve zevk için kamu mallarına ve sanat yapıtlarına zarar verilmesine ‘Vandalizm’ deniyorsa, Icardi’ye zarar verene de pekala ‘Wandalizm’ denilebilir. Çok yerinde. Benim anlamadığım tek şey var; bu kadar basit ve ucuz bir kadın, bir adamı kendine böyle nasıl bağlayabiliyor hâlâ? Bu bir hastalık mı, tıpta adı var mı, uzmanlar yazsın lütfen!