OHAL sürecinde çıkarılan KHK kapsamında 10 civarında televizyon kanalı kapatıldı… Aralarında, dünyada Kürtçe yayın yapan tek çocuk kanalı olan Zarok TV (Çocuk TV) de var. Kürtçe’nin farklı lehçelerinde yayın yapan kanalda; Şirinler, Sünger Bob, Adventure Time gibi çizgi filmlere Kürtçe dublaj yapılıyordu.
Üstelik kanal, bugüne kadar RTÜK’ten hiçbir uyarı almamıştı. Ama ‘bölücü, yıkıcı faaliyet yürüten ya da FETÖ’ye yardım eden’ ibareleriyle o da kapatıldı.
Çocuklara yayın yaparken bütün bunları nasıl becerdiler acaba?!! Enteresandır, bu kanallar için bir dönem ‘demokratik hak’, ‘açılım’ deniliyordu şimdi terör yaftası yapıştırılıyor. Hangi ara her şey bu kadar tepetaklak oldu, ipin ucu ne zaman kaçtı anlamak zor. Meraktayım ben...
Şirin Baba mı yoksa Sünger Bob mu bölücülük yaptı acaba? Çocukların kendi dillerinde çizgi film izlemesine bile tahammül edilmiyor artık... Ama HDP lideri Selahattin Demirtaş ‘niye Kürtçe konuşamıyor’ diye alay ediliyor.
Zor mu anlamak? İşte bu yapılanlar yüzünden! Bazı şeylerin gelişmesini, değişmesini beklerken, başa sarmak ne büyük zaman kaybı değil mi?
Mafya avukatı mı stajyer mi belli değil!
İkinci bölümünü izleyince daha de emin oldum; bu sezonun en konuşulacak, en merak edilen işi ‘İçerde’ dizisi olacak. Bana göre Türk dizi tarihinin en iyilerinden ‘Ezel’den izler taşıdığı için başarılı.
Evet yönetmeni aynı (Uluç Bayraktar) ama onun dışında heyecanıyla, ters köşeleriyle, sürprizli senaryosu ve flashback’leriyle çok iyi dizi. Bir kere Çağatay Ulusoy, genç bir oyuncu olarak diziyi sürükleyebiliyor. İmajını değiştirmiş, romantik jön gömleğini çıkarıp atmış.
Sert, psikopat karakterin ve rolünün hakkını veriyor. Mafya babası rolündeki Çetin Tekindor’u, Mustafa Uğurlu’yu da uzun zaman sonra izlemek çok keyifli. Ama dizide bir-iki inandırıcılık sorunu var… Bir kere stajyer avukat kıvamında görünen gencecik bir kız (Bensu Soral) nasıl koskoca mafya babasının avukatı olabilir?
İnandırıcı gelmiyor. Aras Bulut İynemli de organize şube komiseri olmak için fazla genç. Role oturtamıyorsun, o role inanmıyorsun. Ama dizide bir heyecan var, o da bütün bu eksileri görmemeni sağlıyor. Bu kış ‘İçeride’yiz belli ki. Not: Türkiye’de de kadın mafya avukatları var, incelenip bakılsa ya!
Karizma budur arkadaşlar!
Cambridge Dükü Prens William ve Düşesi Kate Middleton, Kanada’ya bir ziyaret gerçekleştirdiler. Bu ziyaretten akıllarda kalan tek kare ise işte buydu... Prenses Kate’in, Kanada’nın bir rock yıldızı kadar ilgi gören, yakışıklı başbakanı Justin Trudeau’nun karşındaki mahcup gülümsemesi!
Düşünün bir prensle evlisiniz ama yüzünüzde böyle utangaç, dişi bir gülümseme oluşuyor. İşte karizma budur arkadaşlar! Prensle evli bir kadına bile bunu yaptırabiliyor. Bu engel olunamayan mahcup gülümseme, sonra evde kavga çıkartmış mıdır orasını bilemem tabii!
Mehmet Erdem sahnesi iyiymiş
Piyasaya ilk çıktığında ‘yerli Leonard Cohen’ diyorlardı ona... Boğuk, güçlü ve hüzünlü bir sesi var çünkü. Sezen Aksu’nun ‘Hakim Bey’ şarkısını herkese marş gibi söylettirdi ama duygusal şarkıları da dikkat çekti. Müziğini, sesini yıllardır severek takip etsem de, Mehmet Erdem’i sahnede canlı dinlemedim hiç.
AHMET KAYA ŞARKILARI OLAY
Ritz Carlton Otel’deki Bleu Lounge’ta çıkacağını öğrenince ‘kaçmaz’ dedim. Zira sürekli sahne aldığı Jolly Joker kafası bana pek ters! Net söylüyorum, süper bir sahneydi.
Hüzünlü sesiyle her telden söyledi ama Ahmet Kaya şarkılarıyla seyirci çıldırdı, oteli inletti. Öyle ki ellerinde alışveriş poşetleriyle kaldıkları otele giren turistler bile kafa uzatıp terasa bakmaktan kendini alıkoyamadı. Ritz’de konserler sürecek. Kulağınızı dört açın ki kulaklarınızın pası silinsin.
Evet bırakın şu Türkçe’nin yakasını
Türk Dil Kurumu yeni bir karara imza atarak kurum ve kuruluş adlarının sonuna gelen kesme işaretini kaldırdı. Neden bilmiyoruz ama bundan sonra ‘Türkiye Büyük Millet Meclisine’, ‘Bakanlar Kurulunun’ ya da ‘Başbakanlığa’ şeklinde yazacağız, kesme işaretini zinhar kullanmayacağız!
Ama özel isimlerde durum aynı. Yani Ali’ye, Veli’ye diyeceğiz yine. Yıllarca elimde kırmızı kalem, gazetedeki editörlere bu imla kurallarını öğretmek için az kavga vermedim!
O yüzden kızgınım. Tarihçi ve yazar İlber Ortaylı da benim gibi kızmış belli ki... Dünkü köşesinde “Allah aşkına şu Türkçe’nin yakasını artık bırakın” diye veryansın ediyordu. Haklı. Yıllardır oturmuş, kimseye zararı olmayan bir kuralı niye bozuyorsunuz? Eski köye yeni adet niye? Canınız mı sıkılıyor? Ne yaşıyorsunuz da bir sabah kalkıp tüm kuralları yıkıyorsunuz? Memlekette sorun mu kalmadı arkadaş!
01 Ekim 2016, Cumartesi 16:00
Haberin Devamı