Şirin SeverSosyal medyadan çıkmak ya da asla çık(a)mamak!

HABERİ PAYLAŞ

Sosyal medyadan çıkmak ya da asla çık(a)mamak!

İşte bütün mesele bu! Sosyal medya sayesinde akıl sağlığımızı kaybetmek üzereyiz ama onsuz da yapamıyoruz. Tek zaman geçirme aracımız çünkü! Artık ne sinemaya gitmek, ne kitap okumak, ne muhabbet…

Eski yaşam alışkanlıklarımızı toptan kaybettik ama terk edemiyoruz kendisini. Toksik sevgililer gibiyiz! Hayattaki en büyük kolaylığımız da aynı yer çünkü! Bilgi ve öğrenme amaçlı kullanıldığında şahane ve öğretici ama daha çok bizi körelten, delirten, gereksiz şeylere özendiren, mutsuz hissettiren, yüzeyselleştiren tarafı ciddi sorun. Niye girdim bu konuya şimdi? Geçen gün okuduğum bazı yazılar nedeniyle.

Haberin Devamı

Profesör Daron Acemoğlu diyordu ki bir yazısında; “Sosyal medya hakikati de, insani ilişkileri de bitiriyor. İnsanlar artık birbirleriyle konuşmuyor, birbirini eğlendiriyor! Fikir değil, görsel alışverişte bulunuyorlar. Oysa bizi hayvanlardan ayıran en temel özellik içinde bulunduğumuz topluluktan öğrenme ve başkalarını gözleyerek deneyim biriktirme konusundaki ileri kabiliyetimiz…” Buyrun size tespit gibi tespit!

‘Medya maymunu’ dediğimiz bazı kişilerin hesaplarını milyonların takip etmesi başka nasıl açıklanabilir? Peki ya, o saçma videolara düşmemiz? Koca koca adamların TikTok eşliğinde delirmesi? Kimse kendini eğlendirmeyen, şaşırtmayan, büyülemeyen hesabı takip etmek istemiyor artık. Arkadaşlıklar, ilişkiler, hatta işler bile takipçi sayısı üzerinden kuruluyor.

Yalan yanlış bilgiler yayanları, ‘nasılsa klavyeden sallamak kolay’ deyip insanların ayarlarıyla oynayanları, hadsizce hesap soranları saymıyorum bile. Oralar daha uzun ve hastalıklı mevzular, benim de yerim dar. İşin daha da beter ve tehlikeli yanı var; o da şu: Doğal olan kıymetsizleşiyor. Şimdi biraz oralara girelim…

Filtre tuzağından kurtulsak yeter!

Sosyal medyanın en kötü yanı ayarlarımızla oynanması. Herkes mutlu, herkes zengin, herkes tatilde, herkes aşık, herkes çok fazla ‘bir şey’. Ama gerçek başka; kimse göründüğü gibi değil! Yapılan fotoşoplar, düzeltmeler, filtreler insanları normal hallerinden nefret eder hale getirmiş durumda maalesef. Ama bu böyle gitmez. Gitmemeli. Sanırım gitmeyecek de!

Haberin Devamı

Filtre yapan sayısız aplikasyondan sonra, doğal halini kullanmanı sağlayan aplikasyonlar trend olmak üzere. Tam adlarını bilmiyorum ama yeni kuşaktan dinlediğim şu; sana bildirim geldiği an, o an neredeysen, ne yapıyorsan, kimleysen önemli değil, anında fotoğrafını çekip koyman. Filtre yapmana müsaade etmiyor sistem.

Bizim kuşak filtreden vazgeçmese de, gençler en doğal halleriyle görünmenin dayanılmaz çekiciliğine kendini kaptırmış durumda. E ‘düzeni değiştirecek olan gençler’, demiyor muyuz hep? İngiltere’deki bir güzellik yarışmasına makyajsız katılan Melisa Raouf’un ezberleri bozması da bu yeni akımın habercisi bence. Yarışmanın 94 yıllık tarihinde bir ilkmiş onun yaptığı.

Sosyal medyadan çıkmak ya da asla çık(a)mamak

Yarı finale herhangi bir kozmetik ürün kullanmadan katılan Melisa Raouf; bu seçimi kadınlara doğal görünmeleri için ilham vermek adına yaptığını söyledi ve büyük tartışma yarattı ama 17 Ekim’deki finale seçilmeyi başardı. Foto’şok’la kendini kaybeden bizim kuşağın onu kaale alacağını pek sanmam ama gençlere örnek olsun yeter. Çaba, çabadır sonuçta.

Haberin Devamı

Biz o gece ne yaşadık?!

Hemen söyleyeyim: Son yılların en şahane gecesini yaşadık! Küçükçiftlik Park’ta ‘Yeni Bi’ Fest’ adıyla yapılan gazino gecesinden bahsediyorum. Pandemiden önce düzenli olarak yapılan bu gazino gecelerine daha önce hiç katılmamıştım, dolayısıyla bir ilki yaşadım ve müptelası oldum diyebilirim. Uzun zamandır ellerinde kadehler, bu kadar coşkuyla, tek yürek eğlenen bir kalabalık görmemiştim. Tarkan İzmir’de insanlara ne yaşattıysa, benzerini o gece o parkta biz de yaşadık resmen.

Uçsuz bucaksız bir park alanına, bembeyaz örtülü yüzlerce masa dizilmişti, çiçek gibi ortamdı. Herkes masa numaralarıyla yerini buldu. Mezeler, servis, hizmet, o kalabalıkta hiç mi aksamaz ya? İnanın aksamadı. O kadar başarılı bir organizasyondu ki, emeği geçen herkese tebrikler. Gecenin starı Kenan Doğulu, assolisti ise dünyalar tatlısı Emel Sayın’dı. Önce Kenan çıktı sahneye, herkes ilk şarkıda ayaktaydı zaten. ‘O kadar coşkudan sonra Emel Sayın ne yapabilir ki?’ dedik ama kalabalık iyice coştu.

Herkes sahnenin önüne yığıldı ve şarkıları hep bir ağızdan söylemeye başladı. Büyüleyiciydi. Yüzlerce kişiyi buluşturan gecede tek dileğimiz, ‘bu muhabbet ve neşe hep olsun hayatımızda’ şeklindeydi. Yani tam Kenan Doğulu’nun şarkı sözlerini değiştirip söylediği gibi, “Bir yerlerde şenlik olsa, sebeplensek eğlensek, felekten bir gece çalsak, her yerde festivaller olsa, eğlensek, ne var bunda?”

İSTANBUL YELKEN AÇIYOR

İstanbul’da sanat patlaması var diyoruz yaa.. Sergiler, etkinlikler, fuarlar derken bir başka güzelik de Boğaz’da yaşanacak. 22-25 Eylül tarihleri arasında ‘İstanbul Yelken açıyor’ sloganıyla Bosphorus Cup başlıyor. Türkiye’nin dünyaya ihraç ettiği en büyük spor organizasyonlarından biri olan Bosphorus Cup’ta bu yıl, 10 farklı ülkeden toplam 400 yabancı sporcu yarışacak ve bu yarış, 21. kez İstanbul’un tüm güzelliklerini dünyaya tanıtacak.

Organizasyonun mimarı Orhan Gorbon ile geçen gün Swissotel The Bosphorus’ta buluştuk, bize olayın detaylarını anlattı. Neden Swissotel derseniz, Accor grup markalarından biri olan Swissotel de bu yarışın sponsorlarından biri. Grubun All-Accor Live Limitless programı, Miles&Smiles, Jumbo ise diğer ana sponsorlar. Yarışın ilk etabı, 23 Eylül Cuma günü Adalar’dan start alacak, Kalamış’ta sona erecek.

Sosyal medyadan çıkmak ya da asla çık(a)mamak

Adını İstanbul boğazından alan organizasyonun Boğaz Yarışı etabı ise 24 Eylül cumartesi düzenlenecek. Tersane İstanbul ev sahipliğinde yapılacak yarışlarda, yelkenliler hiçbir motor gücü olmadan sadece rüzgar enerjisiyle aynı anda Boğaz’da ‘fora’ diyecek. Demem o ki, bu tarihlerde Boğaz çevresinde olursanız, eşsiz görüntüler izleyeceksiniz. Sakın kaçırmayın.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder