Şoray Uzun

14 Nisan 2025, Pazartesi 07:00

Bahar geç geldi

Trabzonspor, Rize ile oynadığı son 4 lig maçının tamamında yenilmiş. Geçen hafta da Fenerbahçe’ye farklı kaybetti. Tam kazanıp taraftarla barışma maçı. Ayarlasan olmaz yani. Rakip Rize, bu maçı da istediğini bir 10 dakika gösterir gibi oldu ama cılız ataklarından elleri boş döndü. Zubkov’un ilk golü rakibin gardını düşürdü ama ne düşüş! Rize defansı tuz ruhu gibi dağldı. Ozan bir parça daha dikkatli olabilse fark hemen ikiye çıkacaktı ama o kafayı kalecinin üstüne vurdu. Sonra yine Zubkov. Bu defa gelişine harika vurdu.

Trabzon havayı bulmuşken İlhan Palut iki oyuncusunu birden değiştirmek durumunda kaldı ama bu değişiklikler oyuna bir denge getirmedi. Rakibin büyük defans boşlukları Zubkov’a hattrick şansı da verdi ama Ukraynalı, kaleciyle karşı karşıya kaçırdı. İkinci yarı boyunca iki farklı skorun getirdiği rahatlığı gördük Trabzon’da. Banza’nın kafa golü maçı o dakika bitirecekti ama ofsayttaydı. 70’te Uğurcan topu Yureçka’nın ayaklarından alıp Rize’nin maça ortak olma isteğini ortadan kaldırdı. 77’de rakip 10 kişi kalınca da maç orada bitmiş oldu. Draguş’u geldiği Antep’te oynarken büyük potansiyel olarak görüyordum. Trabzon’a gelmesine de sevinmiştim. Hala sıçrama yapmasını bekliyorum, o kendi kendini sakatlıyor. Nwakaeme’nin adam geçebilmesi çok değerli ama artık yeni Nwakaemeler, yeni Yattaralar bulmak lazım. Rize Trabzon maçları eskiden bu yana bölge halkı için önemlidir. Trabzon Karadeniz derbisini kazandı ve seyircisi ile buzları eritti. Trabzon’a bahar geldi ama geç geldi.

13 Nisan 2025, Pazar 07:00

Kepazelik

Maçtan önce, Beşiktaş Divan Kurulu’nda dün yaşanan hadisenin; Mehmet Şamil ve Fuat Balkan beylerin, Baba Hakkıların, Süleyman Sebaların başkanlık yaptığı kulübe hiç yakışmadığını söylemeliyim. Ülkemizin en büyük, en saygın ve köklü kulübünde iç hesaplaşmalar böyle halledilmez. Halledilmemeli. Bulunduğunuz konuma göre davranmakta zorlanıyorsunuz bunu yapabilecek çok kıymetli (Mesela Ahmet Ürkmezgil gibi) Beşiktaşlılar var. Bu sezon için lig gitti, kupa gitti, Avrupa gitti. Ancak önümüzdeki sezon Avrupa ihtimali devam ediyor. Elde kalan tek hedef. Bir de galibiyet serisine bağlayıp taraftarı bir parça mutlu etmek. İlla bir hedef belirlemeye bile ihtiyaç yok bence. Bu taraftar için oynayın! Luaj pak, o velkai im i bukur bre Rasica. Senden hala bir patlama değil, biraz kıpırdama bekliyoruz. İkinci yarı hem tempolu hem de daha pozisyon dolu başladı. 55’te Paulista direğe takıldı. Gedson’un Rafa’ya bir parça yardımı bile çok şeyi değiştirecek. Chamberlain’in burada biraz sorumluluk alması lazım. Geldiğinden bu yana bir Fener maçında oynadı o kadar. Beşiktaş’ta futbolcular seyirciye kulak verse sorun çözülecek aslında. Yusuf Sarı’nın ilk golüne bireysel başarı diyelim, ikinci golüne ne diyeceğiz? Sonrasında verilen pozisyonlara ne diyeceğiz? Kenarda, bir dönem adı Beşiktaş’la anılan Çağdaş Atan’ı görünce ‘Nasıl olurdu acaba?’ diye düşünmeden edemiyor insan. Sabah Divan Kurulu’nda, akşam sahada kepazelik. Allah taraftara sabırlar versin.

12 Nisan 2025, Cumartesi 07:00

Zorlu viraj

Arabanın en önemli parçalarından biridir viraj çubuğu. Bilenler bilir. Herkes aracı direksiyonun yönlendirdiğini düşünür ama viraj çubuğu, virajı dönerken savrulmayı ve devrilmeyi önler. Hayati bir parçadır yani. Samsun maçında Galatasaray’ın viraj çubuğu Torreira’ydı. Oyunun her iki yanını da çok dengeli oynadı. Araçlardan başladık oradan devam edelim; Yunus’un rot ayarları düzelmiş, ayakları sağa sola çekmiyor. Bir de topu ayağında çok tutmasa... Sallai sağ tekerin olmayan balansını yerine getirmiş. Lemina orta sahanın defansif vibrasyonunu (titreşim) toparlamış. Sanchez her zamanki gibi emniyet sübabı (Bu arada 2. kez baba olan Sanchez’i tebrik ederim). Barış ara ara teklese de yine motorun çift bıçaklı turbosu. Sara bu maç meme yapmış platin gibiydi, bir türlü ateşleme yapamadı. Abdülkerim krank mili gibi, dümdüz oynadı. Kutucu da kutusunda mı kalsaydı acaba? Geldiği takıma daha çok katkısı olurdu. Jakobs da eski yerinde Eren’i görünce şaşırmıştır. Yunus’un golü ‘maçı rahat rahat izlemek için’ yeterli değildi. Devre dönüşü Osimhen’in golü bu stresi bir parça kırdı. 2-0’dan sonra oyunun gazı kaçar gibi oldu. Galatasaray’ın puan kaybını bekleyenler Samsunspor’u ‘çok temaslı oynamadığı için’ eleştireceklerdir. Ne yapacaktı Samsun? Ağız burun dalacaktı mıydı? Ee dalınca da kartı yiyiyorsun. Gücü nispetinde oynadı Samsunspor. Artık herkes kendi işini görecek. Başkasından medet ummanın bir manası yok. Okan Buruk baktı ki takım Osimhen’e pas vermiyor, boşa yorulmasın bari deyip çıkardı. Değişen parçalar araca gerekli modifiyeyi sağlamadı. Zaten yol da şimdilik bitmişti. Bu virajda savrulmadı Galatasaray ama daha çok keskin viraj var.

03 Nisan 2025, Perşembe 07:00

Bitmeyen maç

Maç önü gazetemiz ‘Bir derbiden fazlası’ diye güzel bir başlık atmıştı. Öyle de oldu. Enteresan bir ilk yarı izledik. Galatasaray devreye 2-1 önde girdi ama Barış biraz dikkatli olabilseydi fark daha fazla olurdu. Son maçlardan farklı olarak Galatasaray ilk yarı topu iyi kullandı. İleride Osimhen denen bir tank Fenerbahçe defansını neredeyse tek başına dağıttı. Sara’nın kendini bulmuş olması da takımı adına fark yaratan bir etkendi. Devrenin uzatma dakikalarında Fenerbahçe’nin golü gerçek bir piyangoydu. Görüntüye göre pozisyon 3 santim ile ofsayt değil. Sisteme itiraz edecek halimiz yok ama biraz tuhaf bir pozisyondu. Bu gol soyunma odasına Fenerbahçe’nin moralli gitmesine sebep oldu. Bu golün ikinci yarıya olan etkisi merak konusuydu. Bir merak konusu da şuydu; Galatasaray mı iyiydi yoksa Fenerbahçe mi kötüydü? 

Lemina’nın sakatlanıp çıkması defans ile orta alan bağlantısını olumsuz etkiledi. Orta alan direnci bozulunca Fenerbahçe’nin ataklarını izledik. Galatasaray adına bu kadar kornerden bir sonuç alınamaması enteresandı. Barış’ın direkten dönen topu ise büyük şanssızlık. Son üç dakika kenarda olan kargaşa bu maça hiç yakışmadı. Oynamayan oyuncuların kırmızı kartlarına söyleyecek bir söz bulamıyorum. Esasında maç ilk yarı bitti. İkinci yarı ilk yarının çok altında kaldı. Son dakika maç uzatmaya gidiyordu, Sanchez kaleye giden topa inanılmaz bir röveşata ile müdahale etti. Pozisyonlar anlamında olmasa da mücadele olarak her anı heyecan dolu, olaylar nedeniyle bitmek bilmeyen maçı Galatasaray kazanıp yarı finale çıktı. Bu maç ligi etkilemez diye düşünüyorum. Sonuçta lig ayrı kupa ayrı. Galatasaray bay geçeceği haftayı büyük moralle geçirecektir. İki kulvarda neler yapabileceğini ise bekleyip göreceğiz.

30 Mart 2025, Pazar 07:00

Kol kırıldı yen içinde

Maçın en gergin adamı hakem Yasin Kol’du. Günlerdir süren tartışmalar onu germiş belli ki. Bu gerginliği uzun süre devam etti. Nihayetinde iyi maç yönettiğini söyleyemeyiz. Ev sahibi atak başladı. İlk isabetli şutta da golü buldu. Rafa Silva önce Sanchez’i peşine taktı sonra da Muslera’nın kapattığı köşeden topu iğne deliğinden geçirdi. Hangisine kızacaksın? Sağ kanatta Frankowski’nin çuvalladığı görüldü. Çok acemi ve çok sorumsuz bir kırmızı ile de böyle bir maçta takımını 10 kişi bıraktı. Barış da aldığı topları ezince oyunu rakip sahaya sağdan taşıma ihtimali ortadan kalktı. Takım sol kanattan gitmeyi düşünmeyince tek ihtimal olarak orta alan kaldı. Orada da haftalardır etkisiz Sara ve haftalardır aldığı topu hemen yanındaki arkadaşına vermekten başka bir şey yapmayan Torreira’nın bunu yapması zordu. Topu ileriye taşıma işini iyi yapan Lemina kenardaydı. Beşiktaşlılara sorsanız ‘kim oynamasın’ diye, Osimhen’le Lemina’yı sayarlardı herhalde. Seyirci aldırdı diye mi Lemina’ya tepkilisin Okan Buruk? Zaten 10 kişi kalmışsın. Rakip geldikçe geliyor. Ortalıkta görünmeyen Yunus ile Morata’dan ne bekliyorsun? Bozulan moralleri Torreira’nın uzaktan müthiş füzesi düzeltti ve devreye umutlu girdi Galatasaray. İkinci yarı yine Beşiktaş yüklendi, Okan Buruk izledi. Takım 10 kişi kaldıktan sonra kenardan yeni bir taktik, yeni bir plan gelmedi. Puan farkı azaldı. Galatasaray taraftarı için ‘buruk’ bir bayram olacak. Ama şampiyonluk savaşı devam ediyor. Yani; kol kırılacak yen içinde kalacak.

29 Mart 2025, Cumartesi 07:00

Hakem konuşmayalım!

En klasik tabirle derbilerin favorisi olmaz! Futbol tarihimiz bunun sayısız örnekleriyle doludur. Sadece ev sahibi takım biraz avantajlı varsayılır o kadar. Bu durum, kulüplerin taraftarı artık müşteri olarak görmesine rağmen pek değişmedi. Taraftar hala büyük bir itici güç. Hele ki İnönü Stadı’nda. Etkisinde kalırsanız eliniz ayağınıza dolaşır. İki takım da kazanmak istiyor. Hiçbir sonuç sürpriz olmayacak. Bu maçı önemli kılan; iki takım için de ‘sezonun maçı’ olması. Beşiktaş kötü giden sezonu, en azından bir Galatasaray galibiyeti ile tamamlamak istiyor. Galatasaray’ın ise şampiyonluk yolundaki en zor maçlarından biri. Hem Beşiktaş hem de Galatasaray başkanları aynı gün, hem rahmetli Süleyman Seba’nın hem de rahmetli Ali Sami Yen’in kabrini ziyaret eder. Bu güzelliği taraftarlar arasında uzunca bir süredir görmüyoruz. Oysa büyük bir futbol şöleni bu. Arife günü büyük bir futbol bayramı. TFF yaptığı hakem ataması ile iki kulübe birden en hafif tabirle saygısızlık etmiştir. Sadece bir kulübün isteği ile yabancı hakem getirilmiş olması eşitlik ilkesini zedelemiş, adalet ve güven duygusunu tartışmaya açmıştır. Hakemin başta psikoteknik olmak üzere bazı testleri geçememiş olması ciddi bir handikaptır. Adama ‘başka birini bulamadınız mı’ diye sorarlar. Hakemin maçın önüne geçmesini asla arzu etmem ama görünen o ki hakemi konuşacağı

22 Mart 2025, Cumartesi 07:00

Katula katula

Davut Güloğlu’nun çok güzel bir şarkısıdır: Katula Katula. Nakaratı ‘Ne oldi sana ne oldi boyle?’ şeklinde devam eder. Her takımdan bizim futbol taraftarlarına soruyorum; ne oldi sana ne oldi boyle? Pazar akşamı milli maçımız var biliyorsunuz değil mi? İlk maçı 1956’daki gibi 3-1 kazandık. Yoksa kendinizi yurt içi dandik tartışmalara fazla kaptırıp unuttunuz mu milli maçımızı? Hemen söyleyeyim, çok önemli bir karşılaşma ha! İki aşamalı. İlkini İstanbul’da Ali Sami Yen’de oynadık. Rövanşı deplasmanda oynayacağız. Play-off oynayacağız. Geçersek Uluslar Ligi’nde A Ligi’ne yükseleceğiz. Sınıf atlayacağız anlayacağınız. Sosyal medyaya bir baktım; bazılarının tek derdi, kendi tuttuğu takımının futbolcusu. Oynuyor mu? Oynamıyorsa onun yerine oynayan rakip (!) takım futbolcusunun formayı hak edip etmediğini tartışıyor. Formadan kasıt Ay-Yıldızlı milli formamız. Büyük çoğunluk milli takımı bırakmış, kendi tuttuğu takımın topçularının derdine düşmüş. Bazıları bir futbolcunun diğer arkadaşına bakışının fotoğrafını büyütüp üstüne iç seslendirme yapmış. Bir başka müptezel ilk 11’i bir takımımızın 11’i olarak gördüğünü yazmış. Bir başka hımbıl sempati duyduğunu sandığı takımın topçusunun sevmediği takımın topçusundan daha iyi performans gösterdiğini filan yazmış. Bu enteresan tipler sayesinde olay bir milli meseleden çıkmış, bu kutsal formanın fonda kaldığı bir takım senaryolar yazılır hale gelmiş.

HANGİ ARA BU HALE GELDİK?

Hangi ara bu hale geldik net hatırlamıyorum. Daha düne kadar adını sanını bilmediğimiz saygısız, terbiyesiz, kompleksli ama feci çıkarcı, konuşmaktan aciz cahil cühela tipler ne ara fikri merak edilen (!) tipler oldu? Bunların ayrıştırdığı taraftar kitleleri milli forma altında bile birleşemiyor. Yakın zamana kadar milli takımın özel bir yanı, insanları kaynaştıran bir tarafı vardı. Galatasaraylı Hasan’ın Brezilyalılara attığı çalım her takım taraftarı için gurur vasilesi, Beşiktaşlı İlhan Mansız’ın altın golü tüm ulus için büyük coşku vesilesiydi. Fenerbahçeli Rüştü’nün kurtarışlarını coşkuyla alkışlar, Trabzonsporlu Şenol Güneş’in getirdiği Dünya 3’üncülüğü ile gururlanırdık. Milli forma altındaki adamımızı geldiği takıma göre değerlendirmek aklımızın ucundan bile geçmezdi. Gelinen bu noktada; başarısızlıklarına kılıf arayan zengin ama doyumsuz, başarılarını hazmedemeyen zengin ama kompleksli, meşhur olmak için futbol kulüplerini kullanan zengin ama vizyonsuz yöneticilerin payı hiç de az değil. Bir kulübe yanlamış gazeteci pozlarındaki tiplerin yazdıkları ve (bunu pek düzgün yapamıyorlar ama) söylediklerinin payı da az değil.

YENİ NESLİN DE KUPASI OLMALI

Taraftarlıkta bağnazlığın dibine vurmuş, hayattaki mutsuzluğunu gönül verdiği futbol takımının başarıları ile unutmaya meyilli tiplerin bu yönetici ve gazeteci görünümlü tiplerden etkilememesi mümkün mü? Şimdi bir de yorumcu diye birtakım arkadaşlar ortaya çıktılar. Sosyal medyanın kolay ulaşılabilirliği sayesinde herkes her şeyi konuşuyor. Eskinin futbol konuşulan kahve muhabbetleri bile daha düzeyli, daha bilimseldi. Pazar akşamı milli maçımız var millet. O takımın alacağı sonuçlar her türlü taraftarlığın önünde. Geçersek A plus olacağız. Yok geçemezsek yerimizde saymaya devam ederiz. Burası Türkiye Cumhuriyeti. Takımı da Türk Milli Takımı! Bunun haricinde iş tutmaya çalışanların futbolumuza yaptığı tahribatın yanında elalem katula katula bir taraflarıyla gülüyor. Yeni neslin bir Avrupa, bir Dünya Kupası olmalı. Bu ülkenin takımı bir zamanlar üçüncüydü ama artık dünyanın bir numarası olmalı. Üzerinde tuttuğu takım forması, aklında hamaset, dilinde nefret olanlar az ötede... Milli Takım’ın maçı var!

21 Mart 2025, Cuma 07:00

Birlikte güzeliz

Tribünlerde on binlerce, ekran başında; Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı, Süryanisi, Ermenisi, Rumu.. Ay-yıldızın altında asırlardır ortak ülküsü bu ülke olan milyonlarca Türk Milli Takımı taraftarı... Rakip, 1956’da 3-1 yendiğimizi anlata anlata bitiremediğimiz Macarlar. Antalyalı Uğurcan’a bakınca ‘biz zor gol yeriz abicim’ diyorsun. Ancak kendi hatamızla olursa. Kaptanımız Almanya doğumlu, aslen Bayburtlu Hakan Çalhanoğlu. Kanat boğamız Rizeli Barış. Diğer kanat İzmitli Kerem. Kazanmamız gereken maça baskılı başladık. Konya Meramlı Abdülkerim’in uzun pasında iki Hollanda doğumlu, Elazığ’dan göç, Lahey doğumlu Oğuz’un asistinde; Haarlem doğumlu, aslen Afyon Emirdağlı Orkun Kökçü harika bir plase yaptı ve öne geçtik. Onlara ilk koşanlar da; İstanbul Kartallı Eren Elmalı ile aslen Afyon Dinar kökenli Kenan Yıldız oldu. Hemen ardından da Trabzonlu Samet ve anne Trabzon Maçka, baba Iğdırlı Kaan geldi kutlamaya. Sakatlanan Kaan’ın yerine Yozgatlı işçi babanın Viyana doğumlu oğlu Mert Müldür girdi. Bu çocukların mezheplerini kimse merak etmiyor mesela.

* * *

Bizim golden sonra Macarlar orta alanı çok çabuk geçmeye başladı. Biz hücumdayken kaptırdığımız toplar da başımıza iş açmaya başladı. Bir türlü uzaklaştıramadığımız top geldi kalemize gol oldu. Bu Macarlar temaslı oyunu biraz yanlış anlamış. Heriflerin her gelişi faul. Tamam oyun aksın da, bunların ki kaportacı dokunuşları. 68’de parlayan yıldızımız Oğuz harika kesti, Kerem omuz başıyla golü yazdı. Aynı Kerem kısa zaman sonra bu defa göğsüyle Ankara Ayaşlı İrfan Can’a asist yaptı. 3-1 Bu skor 1956’da güzeldi, günümüzde kesmiyor. Taraftarımız her gol sonrası gururla 10. Yıl Marşı’nı söyledi. Barış’ın hemşehrisi Can Uzun ve Adana kökenli Deniz Gül de sonradan büyük destek verdi. Skoru bulunca bizi takım biraz şova kaçtı. Bu durumda açıklarımız oldu ama rakibin bulduğu fırsatı İznikli İsmail Yüksek harika çıkardı. Yazının başlığı ‘Birlikte güçlüyüz’ de olabilirdi ama bazen güçlü olursun bazen güçsüz. İnişler çıkışlar olur hayatta. Ama biz böyle birlikte güzeliz. Hem de çok güzeliz.