İlk yarım saat, ilk maçın benzeriydi. Yine baskı Galatasaray’dan, kapanmak Zalgiris’tendi. Galatasaray yine son paslarda doğru tercih, Zalgiris ise kontratak peşindeydi. Bu maçın ilk maçtan farkı saha, saat, seyirci ve zemin farkıydı. Oyun kilitlendiğinde ilk maçın ‘çilingir’i yine ortaya çıktı. Ama ne çıkış! İlk maçın öyküsünü iki asisti ile yeniden yazan Mertens; Kerem’in kornerden gelen topuna ‘Puşkaşlık’ vurdu.
Bu gol bu sezon kesin adaylar arasında yer alacaktır. İlk yarıda göze çarpan eksiklik ‘bitirici eleman’dı. Ne yalan söyleyeyim gözler Icardi’yi aradı. İkinci yarı da ilk maçtaki gibiydi. Zalgiris yine geldi ama bu kez golü bulamadı. Tamam rakip zayıf mayıf ama Avrupa arenasında defansta bu kadar boşluk, sonraki maçlarda çok can sıkar. Burada sorunun kaynağı defans değil, orta alanda kaybedilen toplar oldu. Yunus ve Kerem’e naçizane bir önerim olsun; gençler o son çalımı atmayın. Siz ‘bir çalım daha’ derken pozisyon da kaçıyor tadımız da...
O son çalım yerine pas verin yıldızınız parlasın! Boey bıraktığı yerin daha da üstünde bir performansla devam ediyor. Oliveira’da da aynı verimsizlik. Angelino nokta atışı transferi olmuş. Açıkçası Torreira’nın eksikliğinin bu kadar hissedileceğini tahmin etmemiştim. Önemli olan turu geçmek ama bu kadar verimsiz olunca Ljubljana maçlarının kolay geçmeyeceğini düşünüyorum. Her maç bir çilingir beklemek yerine kapılar daha rahat açılmalı. Bu kapıların anahtarları da Icardi ve Torreira’da gibi görünüyor.