İstanbulspor, genelde büyük takımlar karşısında sıklıkla uygulanan taktiği devreye almış. Kapan, kontratak bulursan çık, topu kullanmak için de hiiiiç acele etme. Sarı görene kadar topu oyuna sokma. Güzel plan. Ama bir dakika! İstanbulspor baktı ki; Galatasaray ne zaman gelse defansı bomboş kalıyor. Mahalle maçlarındaki gibi ‘defansa gelin laaaa!’ diye bağıran da yok! Bu defa İstanbulspor da başladı oynamaya.
Futbolda bir maç sonucu yapılan yorumların ne kadar kofti olduğunu gördük. Trabzon’a beş atınca lig sonuncusuna on atamıyorsun. Ya da bir maç önce döktüren Zaha’nın sonraki maçta her vurduğunun gol olamayacağı gibi. Hatta işi ciddiye almazsan böyle cezayı da keserler. Aynı dakikada İstanbulspor’un bir topu direkte patladı diğeri gol oldu. Galatasaray’dan bir tepki beklerken; beylerin monşer monşer pasları ve ‘biz büyük topçuyuz aaabi’ vuruşlarından bir sonuç çıkmadı. İki maç önce Abdülkerim’in neden olduğu penaltının neredeyse aynını bu defa Galatasaray kazandı. Üstelik ikinci golü yemişken.
Bu defa maçın başında devreye girmediği için eleştirilen VAR haklı şekilde devredeydi. Okan hocam Ndombele’yi yok saysak olmuyor mu? Dört gün önce işbaşı yapan Icardi oyuna girdiği andan itibaren golü koklamaya başladı. İki tane attı ama ilkinde ofsayta bakması için VAR orta hakemi çağırdı. Yarı otomatik ofsayt sistemi vardı, ne oldu ona! O kadar tantanayla lansmanlar yapıldı filan. Ne iş? Sıkıntıya giren maçta Harry Potter Kerem kazanılan serbest vuruşta büyüsünü yaptı da stres azaldı. Artık çantada keklik takım ve kolay maç yok!