Ülkemizin en önemli iş insanlarından rahmetli Sakıp Sabancı, ‘’Sahip olduğum servetimi yanımda çalışan zeki adamlara ödediğim büyük paralara borçluyum’’ demişti.
Bu sözün anlamı büyük, çünkü öncelikle iş dünyasında ucuza eleman çalıştırmanın ekonomik bir durum olmadığını işverenlerin kabul etmesi gerekiyor.
Bir eleman işe alınırken sıklıkla iş verenin mantığı ‘’az paraya en nitelikli işi yapacak elemanı bulmak’’ yönünde olabilir.
Bu plan kısa vadede iş verene ekonomik fayda sağlasa da, uzun dönemde maddi ve manevi anlamda kendini iyi hissetmeyen bir eleman, çalıştığı kuruma fayda sağlamayacaktır.
Kendi vasıflarına göre düşük bütçeli işleri kabul eden personeller, sıklıkla mecburiyetten ya da boş kalmamak adına kabul etseler de, çoğu zaman buradaki mesailerinden arta kalan zamanları daha iyi bir işi bulmak için harcıyorlar. Bu da iş veren için zaman ve iş kaybı anlamına geliyor.
Tek motivasyon para değil
Elbette çalışan bir elemanın tek motivasyon kaynağı para değil.
İş verenler maaşın gününde yatmasını çoğu zaman olumlu bir adım olarak görse de, bu zaten yapılması gereken bir zorunluluk.
Yani maaşınızı gününde alıyor olmanız kurumunuza bir artı puan kazandırmaz.
Maaşın yanında sigorta primlerin elemanın hak ettiği tutarda ödenerek, kişinin sosyal haklarından yana da kendisini güvende hissetmesi sağlanmalı.
Maaşın yüksek olmasının, sosyal haklar olmadıkça bir anlamı olmaz.
Huzurlu bir çalışma ortamı,
zihinsel performansı yüksek elemanlar
Çalışanlara görevlerini yerine getirebilecekleri rahat ve huzurlu bir ortam sağlamak, iş verenin görevlerinden biri.
Sosyal hak ya da maaşlarından yana kendilerini mutlu hisseden elemanlar sözlü tacize, mobing ve yasal çalışma sürelerinin aşılmış olmasından dolayı iş değiştirebiliyor.
Çalışma ortamında çok dillendirilmese de, iş verenin çalışanlarına karşı kullandığı üslup hem kurumsal kimliği hem de ekibin çalışması hakkında ipuçları verebilir.
Kaba, itici ve küfürlü ya da sürekli emir kipiyle konuşan, stres yönetimi olmayan patronların sık eleman değiştirdiklerini görürüz.
Her yeni başlayan eleman kurum için zaman kaybı ve iş gücü yoksunluğudur.
İş yerinde maksimum performans gösterebilecek elemanlar, zihnen kaliteli bir dinlenmeye ve rahatlığa ulaşarak mesaiye başlayan kişilerdir.
Dolayısıyla geç çalışma saatleri ya da yoğun iş yükü ve stresi sebebiyle, bir önceki günün zihinsel ve fiziksel yorgunluğunu atamamış kişileri, yeteneklerini yeterince kullanamaz.
Burada önemli olan şu: Uzun saatler çalışmak yerine. kaliteli ve verimli çalışmak işin uzun seyirli ve daha yüksek performanslı olmasını sağlar.
İşi işte bırakmak
Bir hafta sonu tatilinden sonra işi özlemek ne kadar güzel bir duygudur aslında. Ancak işi özlemek için kişinin şu 3 önemli etkenlere sahip olması gerekiyor:
1- İşini severek yapması
2- Haftanın son mesai gününden sonra, dinlenebileceği ve kişisel ihtiyaçlarını giderebileceği rahat bir tatil zamanı olması
3- İşi işte bırakabilmesi.
Hafta sonu sürekli çalan bir telefonunuz, mesaj kutunuza yanıtlanması gereken sorular ya da e-postanıza düşen mailler varsa 'işi işte bırakmak’ mümkün olmayabilir.
Eğer tatil gününüz sadece pazardan ibaretse (ve özellikle de kişisel bakımı ve ev temizlik ve düzeni için zamana ihtiyacınız varsa) tatil gününüz dinlenmek yerine yorgunlukla geçebilir.
Bu da hem pazartesi sendromu yaşamanıza neden olur, hem de yeni haftaya başlarken tam kapasite çalışamayabilirsiniz.
Hafta sonu ya da tatil günü, çalışan herkes için hayata daha rahatlamış şekilde devam edebileceği, güç toplayabileceği, mesai arkadaşlarını ve keyifli çalışma ortamını özleyeceği bir ara olmalı.
Yetenekli, performası yüksek ve verimli bir personelin bir kurumda uzun süre çalışması için kendini zinde ve iyi hissetmesi önemli bir unsur.
Çünkü bitmek bilmeyen iş yükü ve bunun yanında geçmeyen bir zihinsel yorgunluk, çalışanın kurumla olan bağlarını azaltmasına ve işini daha özensiz yapmasına sebep olabilir.
Ekip ruhu
Her kurum ya da iş veren, kendisi için en nitelikli ve yetenekli kişilerden oluşan bir ekip kurmayı hayal eder.
Bu ekibi kurarken kişisel yeteneklere ve doğru iş tanımlarına dikkat etmesi, hem maksimum performans hem de yetenekli bir personelin uzun süreli çalışma olanağı ile doğru orantılıdır.
Çalışanlara yetenekleri doğrultusunda iş vermek hem performası yükseltir, hem de hata şansını minimalize eder.
Rakamlarla arası zayıf olan ve iş tanımı farklı olan bir personele muhasebe işleri verdiğinizde gelir-gider rakamlarınızda açık çıkması kaçınılmaz olur.
Ekip ruhunu korumak adına kurumsal olarak organizasyon ve partiler düzenlemek fazlaca 90’lardan kalma olsa da, hiçbir zaman kötü bir fikir değildir.
Ancak şunu unutmamak gerekir ki, işinden mutlu olmayan hiçbir vasıflı eleman, sadece kurumsal organizasyonlar için işe devam etmez.
Bu tip organizasyonlar ekip içi iletişimi kuvvetlendirerek takım çalışmasını destekler.
İyi bir elemanı, doğru ve yeteneklerine uygun bir şekilde uzun yıllar kurumunuza fayda sağlayacak şekilde çalıştırmak için tek bir nedenin geçerli olmadığını, bütün yazdıklarımızın bir zincirin halkası gibi birbirine bağlı olduğunu unutmamak gerekir.