Evde geçen günleri saymayı bırakalı çok oldu. Belki 32'nci günüm, belki 35; artık tam olarak bilemiyorum.
Ne de güzel yavaşladım bu arada ama. Her şeye vakit bulup da, bir türlü onun için vakit bulamadığım ruhum sonsuz bir sükut içinde.
Sokağa çıkma yasağı var diye bebeğim de doğmaya çekiniyor sanırım. 40 hafta oldu, hala bir doğum başlangıcı emaresi yok. İçeride kalmaktan, huzurdan o da memnun.
Oturduğum sitede iki bina arasında yeşillikler içinde keyifli bir bahçe varmış meğer, daha önce göz ucuyla görmüş ama hiç oturmak için aşağı inmemiştim. Öyle de bir zamanım yoktu zaten. Cumartesi dahil, geç saatlere kadar çalışıp tek izin günüm olan pazar gününde uyumak, dışarıda kahvaltı etmek, market alışverişi, yalap şap bir ev temizliği, kirlilerin yıkanması, temizlerin ütülenmesi, ellere manikür, saçlara bakım gibi dünyevi işler arasında geçirirdim haftanın tek tatil gününü.
Oysa yaşamak bu değilmiş, ne güzelmiş sabah karanlıkta uyanıp güneşin doğuşunu izlemek.
Aşağıdaki bahçeye inip, kamelyalarda kahvaltı yaptık karı koca. Hiç acelemiz olmadan, bir yere yetişme derdimiz olmadan yavaş yavaş içtik çaylarımızı. Sonradan fark ettim ki, bizim sitede bir de basketbol sahası varmış. Onu bile görememişiz.
Şimdi yavaşladık ya, her şey çok farklı görünüyor artık gözüme.
Dünya salgından sonra asla eskisi gibi olmayacak
Güneş ışığına, sakinliğe, sessizliğe, kendine zaman ayırmaya, evde ekmek kokusu duymaya, okumaya ve üretmeye daha çok önem verecek insanoğlu. Suyun ve sabunun ne kadar önemli olduğunu daha iyi kavrayacak. Hayatta en önemli şeyin insan sağlığı olduğunu ve sevdiklerimize hayattayken değer vermek gerektiğini unutmayacak.
Aile olmak daha çok önem kazanacak salgın bittikten sonra. O kalabalık aile sofralarında yenen yemeklerin tadı bir başka olacak artık. Sevdiğine sarılmanın kıymeti bilinecek.
Toprağa dokunacak insanoğlu. Belki ekecek, belki sevecek. Çiftçiliğin değeri herkesçe takdir edilecek.
Uçaklarımız yeniden gökyüzünde süzüldüğünde, dünyanın bir ucundan diğer ucuna seyahat etmek daha çok keyif verecek artık insanlara.
Belki televizyonlar görgüsüzce 250 çift ayakkabısını ve birbirinin aynısı kıyafetleri istiflediği giysi dolabını gösteren ünlüler yerine, daha farklı daha doyurucu ve 'daha çok insana hitap eden' içerikler yayınlayacak artık.
İyiye ve güzele olan bakış açımız değişecek.
Daha güzel bir dünya mümkün gerçekten de. Çünkü yarın salgının karanlık yüzü dünyadan elini çektiğinde, hiçbirimiz dünkü kendimiz olmayacağız.