Kader gibi, uyarı gibi: bundan önceki depremin tam da yıldönümünde, üstelik de o günü anmak için yapılan deprem tatbikatından hemen sonra Meksika’da 7.1 şiddetinde bir deprem oluyor, yıkılan binalar ve şimdilik yüzlerce ölü var.
Her deprem haberi sonrası düşünüyoruz, beklenen İstanbul depremi bu büyüklükte olsa kaç kişi ölürdü? En az 500 bin kişinin ölmesi bekleniyor, yıkılacak binalar bile belli!
Binaların yıkılmasını önleyemedik ama deprem sonrası müdahale konusunda artık çok bilinçliyiz iddiası da büyük palavra.
Düşünün deprem sonrası bulunduğunuz binayı terketme şansınız olsa bile sokak güvenli değil: toplanılabilecek boş arazi, park, meydan yok! Her yer bina, her an biri üstünüze yıkılabilir.
Daha acıklısı yaralı kurtuldunuz diyelim, şehir içinde mahallelerde hastane kalmadı. Köprüler, ana yollar yıkılırsa, çevredeki hastanelere nasıl gidilecek, hatta havaalanları çökerse başka illerden, ülkelerden yardım gelse bile nasıl alacaksınız?
Bulunduğum ilçede Beyoğlu’nda hastane kalmadı!
Taksim Meydanı’nın betonuna kadar gidebilirsem ne âlâ, Mecidiyeköy’de, Levent’de yakalanırsak da herhalde bir AVM’ye gireriz! İstanbul’u yıkacak büyük deprem sonrası hayatta kalmak daha beter olabilir.
Nereye çadır yapılacak, nerede yaşanacak?
Sağlam kalan evlere zorla mı girilecek?
Yiyecek, hayatı devam ettirme sorunları nasıl aşılacak?
FETÖ’yle mücadele, hikaye, asıl güç kimde?
Avukat Celal Çelik, Ankara’dan, savcılığın talebi üzerine gözaltına alınıp getirildiği İstanbul’da bir haftadır sorgusuz sualsiz bekletiliyor.
Hangi iddiayla suçlandığını ne kendisi, ne de avukatları bilmiyor, çünkü savcılık bilgi vermiyor. Ama medyaya bilgi sızdırılıyor: mesela Digitürk üyeliğini iptal etmiş!
Suç bu olunca sorgu da yapılamıyor tabii. Celal Çelik’in suçu bundan ibaret olamaz.
Kendisi FETÖ’yle mücadele etmiş bir eski yargıç. Yargının FETÖ’ye teslim edilmesi referandumundan sonra da yargıçlıktan istifa edip avukatlık yapmaya başlamış, savundukları arasında, ne tesadüf, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da var!
Bu gözaltı, sadece onu değil, müvekkilini de hedef alıyor, sıra sana geliyor diye ona gözdağı veriliyor olmasın?
Bir avukatın gözaltına alınıp bekletilmesine, ne mensubu olduğu Ankara, ne tutulduğu İstanbul Barosundan, ne de Barolar Birliği’nden ses çıkarılmamasına şaşıyor, eleştiriyorum!
Kendisine meslektaşları Turgut Kazan ve İlhan Cihaner sahip çıkıp bir basın toplantısı yaptı. Medyada gördükleri bilgilerden Celal Çelik’in FETÖ’cülerle ilişkilendirilmesi suçlamalarına karşı çıktılar.
HSK Başkan Vekili Mehmet Yılmaz’ın da Çelik’in FETÖ’cülerle nasıl mücadele ettiğini çok iyi bildiğini söylüyorlar.
Zaten son zamanlarda kim FETÖ’cü diye suçlanıyorsa, bilin ki o aslında FETÖ’cülerle mücadele etmiş ve bunun için hedef haline gelmiştir.
FETÖ’yle gerçek mücadeleyi sulandıran ve yargıda hala çok etkin olduklarını gösteren de bu değil mi?
Yukarıdakiler, aşağıdakiler!
Yeni açıklanan Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ülkemiz, gelir dağılımı adaletsizliğinde rekorlar kırıyor. En zenginle en yoksul arasındaki fark iyice artmış. En zenginler tüm gelirin neredeyse yarısını alıyor, yoksullar, yardımlarla geçiniyor, halkın üçte biri et, tavuk, balık yiyemiyor.
Etrafımıza baktığımızda görüyoruz zaten, müteahhitler para kırıyor, lüks hayat yaşıyor, çiftçi ve emekli perişan, okullaşma geriliyor, çocuklar okula gitmek yerine tarlada sokakta çalışıyor.
Zaten okula gitseler ne olacak, doğru düzgün eğitim almıyor, çıkınca da işsiz kalıyor!
Türkiye böyle mi ilerliyor?
Bizi bunun için mi kıskanıyor Avrupa?
Duy da inanma!
21 Eylül 2017, Perşembe 05:00
Haberin Devamı