Son birkaç gündür bölgemizde yaşanan gelişmeler neyi işaret ediyor?
Bu adı konmamış bir 3. Dünya Savaşı değilse nedir?
Arap Baharı masalıyla başlayan ve bütün Ortadoğu’yu birbirine katan, kabağı Suriye’nin başına patlatan olaylar, bugün bölgede Amerikan ve Rus silahıyla Müslümanın Müslümanı öldürmesi, bitirene kadar yok etmesi!
Bu çağda 3. Dünya Savaşı ancak böyle olur. Süper güçlerin bölgesel itişmesi! İplerini elinde tutamadığı İran faktöründen rahatsız olan ABD, Katar üzerinden İran’ı karıştırdı.
Sıra kimde?
Titreyip gardımızı alalım: bizde!
Türkiye büyük devlet, bir kolunda ABD, bir kolunda Rusya, bir yandan Suud’la, bir yandan Katar’la kanka, bırak Arapların liderliğini, halifeliğe soyunmuş. Özüne bakarsan ne dostu var, ne arkası.
Katar’ın bir tek petrol ve gaz parası var, kapısı bile yok!
Zor durumdayız, çok!
Dönsün isteseler vatandaşlıktan atmazlar!
İçişleri Bakanlığı, başta Fethullah Gülen ve iki HDP’li milletvekili olmak üzere haklarında arama kararı olan bazı yurttaşları vatandaşlıktan çıkarmak için çalışma başlattı. Vatandaşlık bir hak mıdır? Evet. Devlet vatandaşına kızıyor ve onu o haktan mahrum etmek istiyor.
Peki.
Ama o vatandaşın suç işlediği iddia ediliyor ve kendisi yurt dışındaysa, arandığını bildiği halde dönmüyorsa, onu ben de seni tanımıyorum deyip vatandaşlıktan atmak, artık onların iadesini istemekten vazgeçmek değil mi?
Yani üstü örtülü bir af mı?
Ben bu küstüm al sana ceza tavrından bir şey anlamadım. Hatta bu idam meselesinin fazlaca gündeme getirilip zaten onları vermek istemeyen Batılı ülkelere gerekçe yaratılmış olmasından işkilleniyordum, şimdi hepten inanmaya başladım:
AKP, en başta Gülen’in iadesini istemiyor! HDP’lileri de zaten olabildiğince tutuklayıp, işte böyle yurtaşlıktan atıp meclisten temizleyerek muhalefetin bir kısmını eritiyor. Milletvekillikleri de bir iki düşürülürse ortaya bölgede seçim yapılmasını gerektiren bir durum bile çıkabilir.
Ama önceki gün, Gülen’in vatandaşlıktan niye çıkarılmak istendiği sorusuna AKP’li bir kadın milletvekili ekranda öyle bir cevap verdi ki:
Onunla aynı milliyeti taşımak istemiyorlarmış!
Duygusal bir durum yani!
Dinsin bu hasret, bu gözyaşları diye çağrılıyordu, çok değil birkaç yıl önce!
Şimdi tam da bunu merak ediyorum işte, aslında neden dönsün istemiyorlar?
Beni biri anladı, o da yanlış anladı!
Yazılarımda mizah ve ironi yapmayı seviyorum. Ne var ki mümkün olduğu kadar az yapıyorum, çünkü, maalesef, ciddiye alıyorlar. Sarkastik bir benzetme, kara mizah yaptığınızda amacınız, gülümsetirken düşündürmek, acı acı güldürmektir.
Gel gör ki bırak okuru, benimle aynı işi yapan, köşe yazan bir meslektaşım bile anlamamış da köşesinden parmak sallıyor. Londra’daki terör saldırısında İngilizlerin üç saldırgana karşı koymayıp onlarcasının yaralanmasını, kültürel farklılıkla açıklarken aslında bizim karşı koyuş biçimimizdeki “kahramanlığa” değil, uçaktaki silahlı korsanı alaşağı ettiğimiz örnekteki gibi, deli cesaretimize ve şiddet bağımlılığımıza dikkat çekiyordum.
Nitekim yazının yayınlandığı gün, metrobüs şöförüne tabanca çeken bir yolcuyu diğer yolcular derdest etmişti! Londra’da herkes telefonla polis çağırırdı.
Hangisi daha medeni, kararı size bırakıyorum.
08 Haziran 2017, Perşembe 05:00
Haberin Devamı