Dünyaca ünlü fayı örnek gösterip çözümü açıkladı: Bunu Türkiye'de yapabiliriz!
Türkiye, Kahramanmaraş merkezli peş peşe meydana gelen yıkıcı depremlerin ardından yaralarını sarmaya çalışırken, gözler beklenen Marmara depremine çevrildi. Marmara’da her an 7.0 ile 7.6 arasında deprem üretme potansiyeli bulunan 4 fay parçası olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Cenk Yaltırak, depreme karşı alınması gereken tedbirleri anlattı. Amerika'da bulunan San Andreas Fayı'nın üzerinde uygulanan ve son teknolojilerin kullanıldığı proje hakkında bilgi veren Prof. Dr. Yaltırak, deprem uzmanlarının kafaları karıştıran birbirinden farklı açıklamalarının sebebine de açıklık getirdi.
Elif Bayram / Posta.com.tr - Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Cenk Yaltırak, her eve kurulacak basit bir sistemle beklenen depremlerde binaların ne ölçüde etkileneceğinin ortaya çıkabileceğini söyledi. Prof. Dr. Yaltırak, “Zaman varken Türkiye yeni teknolojilerle hızla yenilenebilir” diyerek, depreme hazırlık noktasında nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlattı.
Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen depremler sonrası, bölgedeki artçı sarsıntılar devam ediyor. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Cenk Yaltırak, deprem tehlike haritalarına dikkat çekerek, “Deprem tehlike haritaları yanlış olursa bunlar üzerine kurgulanmış deprem yönetmeliği ve çalışılan senaryolar da yanlış olur” dedi.
Aktif fay haritasına dayalı oluşturulan tehlike haritasının önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Cenk Yaltırak, “Mevcut tehlike haritası, depremlerin binaları sarsacağı ivmeyi, eşit uzaklığa dayalı standart olarak öneriyor. Bu ivmelere göre de binalar tasarlanıyor. Eğer giriş veriniz yanlış olursa, yönetmelikte belirttiğiniz tasarım değerleri de yanlış olur. Girdinin doğru olması demek, fayların her birinin teker teker tanımlanıp üretebilecekleri en büyük depremin hesaplanması ve deprem periyotlarının tahmin edilebiliyor olması demek. Her fayın kendine has bir deprem üretme ömrü var. Tüm faylar için bu tür çalışmalar yapılmalı ki, buna bağlı olarak tehlike ve risk haritaları da doğru olsun, binalar ona göre tasarlansın” diye konuştu.
"YENİ DEĞERLERE GÖRE BİNALAR TASARLANMALI"
Prof. Dr. Yaltırak, risk haritası yapılırken nelere dikkat etmek gerektiğini örnekler üzerinden anlattı:
Savunduğum şey şu; şu an kullanılan bu tür genelleştirilmiş ve basitleştirilmiş bir tehlike haritası yerine, her fayın üretebileceği en büyük depremi ve en son depreminden bugüne kadar geçen zamanın hesaplanması ve tekrarlanma periyodunun bulunması gerekiyor. Bunlar bulunduktan sonra oradan tehlike, tehlikeden de risk haritasının yapılması gerekiyor. Bu hesaplanmış yeni değerlere göre de binalar tasarlanmalı ya da mevcut binalar denetlenmeli.
Prof. Dr. Cenk Yaltırak
Risk haritası yaparken fayın etrafında başka fayların da olabileceğini dikkate almak gerektiğini belirten Prof. Dr. Yaltırak, “Eğer bir fay parçası kırılmışsa ve 7.0 büyüklüğünde bir deprem üretmişse o fayın periyodu dolmadan 7.0 büyüklüğünde bir deprem üretmez. Bu da uzun bir zaman dilimine karşılık gelir ama bu durum şu demek değil; bu fayın etrafında başka faylar var. Küçük küçük bir sürü fay var, onlar kırılmamış, onlar deprem üretmez demek değil. Onlar da deprem üretebilir. O faylar da bu hesabın içine katılarak ona göre risk haritaları yapılmalıdır” dedi.
“KIRILMAYACAK FAYLARDA TEHLİKE VAR”
Belirlenen haritalara göre kaynakların kullanıldığını ifade eden Prof. Dr. Yaltırak, çalışmaların nasıl olması gerektiğini anlattı:
Örneğin hastanede bir odadaki 20 kişinin hepsine kan tahlili yapıyorsunuz. Buna göre de onlara ilaç veriyorsunuz. Halbuki biz diyoruz ki; bunların bir kısmı hasta değil, bir kısmı ağır hasta, bir kısmı da hasta olmak üzere. Yani demek ki biz hangilerine tedbir alacağız? Hiç hasta olmayanlara tedbir almamız gerekmiyor. Bu durum haritalar için de geçerli. Şu an ki haritaya göre, depremden 200 yıl daha yıkılmayacak yerlerde, kırılmayacak faylarda tehlike olduğu görülüyor. Bu da ekonomik kaynakların har vurup harman savrulmasına, kentlerin kentsel dönüşüm adında çok hızlı ve inorganik şekilde gelişmesine neden oluyor.
“FAY HARİTASI ÇOK BASİTLEŞTİRİLMİŞ”
Risk haritalarının girdisi ve deprem tekrarlanma aralığının önemine dikkat çeken Prof. Dr. Yaltırak, “Şu anda fay haritası çok genel basitleştirilmiş bir şekilde tehlike haritasına dönüştürülmüş vaziyette. Halbuki öyle değil. Yani kıpkırmızı bir şey görüyorsunuz. Halbuki o kırmızılığın önemli bir bölümü Kuzey Anadolu fayı için şu anda sarı ya da beyaz olması lazım. Çünkü bu durum bizim gücümüzü, olanaklarımızı öncelikli olarak nereye aktaracağımızı gösterecek” diye konuştu.
Depremlerden sonra gözlerin yıkılan binalara çevrildiğini ifade eden Prof. Dr. Cenk Yaltırak, yapılması gerekenleri şöyle özetledi:
Yapılması gereken şey deprem haritalarının, tehlike haritalarının gerçek bir fay haritasına dayanması. Eskisi gerçek değil mi? 20 yıl öncesinin teknolojisiyle, yaklaşık 50 metre hatayla faylar konuluyordu. Bir de gözlemsel hatalar var. Gördük ki son depremde, 150 m ile 3 km arasında fayın yeri başka bir yerde. Yani demek ki siz eski haritaya göre yapılaşma yapsanız, fay koruma zonu ilan etseniz bugün o zonların hepsi işlevsizdi. Orada da boşu boşuna evleri yıkmıştınız, yerleşimi yasaklamıştınız. Bu çok yanlış olurdu.
“TÜRKİYE YENİ TEKNOLOJİLERLE HIZLA YENİLENEBİLİR”
Depremin gününü ve zamanını bilmeye çalışmaktansa zaman varken önlemler alınması gerektiğini belirten Prof. Dr. Cenk Yaltırak “Hala önümüzde az da olsa zaman varken, Türkiye yeni teknolojilerle hızla yenilenebilir. Güncel bir örnek üzerinden gidersek, deprem oldu yüzey kırığı oluştu. Bütün araştırmacılar fayı araştırmaya gitti. Bu sırada biz de laboratuvarda 30 cm çözünürlüklü uydu görüntüleriyle, arazi modelleriyle fayı haritaladık. Şimdi perşembe günü deprem bölgesine gidiyoruz. Uydu görüntüleri üzerinden çalıştığımız fayı daha noktasal ölçekte inceleyeceğiz. Çünkü nereye gideceğimizi şimdiden biliyoruz. Hangi yoldan gideceğimizi biliyoruz. Elimizdeki teknolojik imkanları ve veriyi mümkün olduğunca güncel olarak kullanıyoruz” ifadelerini kullandı.
“BU UYGULAMAYI TÜRKİYE İÇİN YAPABİLİRİZ”
Prof. Dr. Cenk Yaltırak, bir sistemle depremde binanın ne ölçüde etkileneceğinin ortaya çıkabileceğini söyledi. Teknolojik anlamda önerilerde bulundu:
Klasik ivme ölçerler, kuvvetli yer hareketlerini ölçerler. Amerika'da San Andreas Fay Hattı'nda USGS (ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu) 1.000’in üzerinde kuvvetli yer hareketi istasyonu kurmuş ve bunu işletiyor. Bunlara Google'da katılmış. Google da demiş ki, ben bir uygulama yazayım. Bu uygulamayı yükleyenler bu sistemlerden gelen verilere erişebilsin. Bu sistemin çalışması için sismometre ağına yani şu anda Kandilli'nin ya da AFAD'ın bulunduğu ağa benzer bir ağla bunlara uyarı gönderelim. O uyarıdan sonra bu aletler herhangi bir deprem olduğunda çalışsın. Onun için bir uygulama yapıldı. Biz de bu uygulamayı Türkiye için yapabiliriz. Yani bunu bizim için Google yapamaz. Bunu Türkiye’de birilerinin yapması lazım.
Prof. Dr. Cenk Yaltırak, depremlerde ivme ölçer sisteminin nasıl çalıştığını anlattı:
Örneğin biliyorsunuz Silivri’de 2019’da 5.7 büyüklüğünde bir deprem oldu. Bu deprem olduğunda Marmara Bölgesi'nde bu ivme ölçer sistemi olsaydı, 5.7 depremden alacakları veriyle bütün Marmara Bölgesi’ndeki her bir bina için 7.4 ya da 7.6 bir depremde bu binaların nasıl davranacağını simüle edilerek öngörebilirdi. Bu ivme ölçer sistemi kurulursa, mesela Marmara’da olacak herhangi bir depremde (5.0-6.0 arasında ya da daha da küçük olabilir) bu depremler sırasında bina ölçeğinde, o binanın daha büyük depremlerde nasıl tepki vereceği öngörülebilir. İvme ölçer sistemi bu şekilde çalışıyor.
“AİLELER DEPREM SONRASINDA BULUŞACAKLARI BİR YER BELİRLEMELİ”
Deprem dışında kendi kontrolümüzün altında olan durumlara da yoğunlaşmak gerektiğini belirten Prof. Dr. Yaltırak, “Diyelim ki iş yeriniz Maltepe’de ama Şişli’de oturuyorsunuz. Bu riskli bir tercih. Bu durumda depremde evinize ulaşamama ihtimaliniz var. Burada ev-iş arasındaki ilişki, yürüyüş mesafesi aslında oldukça önemli. Örneğin biz Avrupa yakasında oturuyoruz, eşim bu nedenle Asya yakasındaki herhangi bir iş teklifine sıcak bakamadı. Ancak herkes bunu yapabilecek güce, imkana sahip olmayabilir. Aileler deprem sonrasında buluşacakları bir yer belirlemeli. Bizim için o yer evimiz. Eğer mümkünse iş, ev, çocukların okulları arasındaki mesafeyi olabildiğince yakın tutmak gerekiyor, koşulları zorlamakta fayda var” şeklinde konuştu.
“DEPREM NE ZAMAN OLACAK DİYEREK VAKİT KAYBEDİYORUZ”
Son dönemde herkesin “Deprem ne zaman olacak?” sorusunu merak ettiğini belirten Prof. Dr. Yaltırak, “Depremin ne zaman olacağını biz de bilmiyoruz. Bugün de olabilir yarın da. Ama her geçen gün deprem ne zaman olacak diyerek zaman kaybediyoruz. Bu durum insanlara erteleme şansı veriyor. Yani diyoruz ki, nasıl olsa 2050’de olacak. O zaman 2050’ye kadar rahatız, kim öle kim kala. Ya da işte yarın mı olacak deniliyor. O zaman da tarih çok yakın, yarın olacaksa hiçbir şey yapamayacağız düşüncesiyle hareket ediliyor. Bu iki düşünce de çok riskli. İnsanların hayatı bu kadar değersiz değil” dedi.
“BÜTÜN İSTANBUL’U YIKAMAYIZ”
Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Cenk Yaltırak depremle ilgili araştırmalarını anlattı ve yapılması gerekenlere dikkat çekti:
Bu konuyla ilgili yıllardır ortaya koyduğumuz çalışmalar, şu şekilde: Marmara’da şu anda 7.0 ile 7.6 arasında 4 tane fay parçası deprem üretme potansiyeline sahip. Bugün de olsa aynı büyüklükte deprem üretecekler yarın da, 10 yıl sonra da, 20 yıl sonra da… Yani demek ki artık biz bunların herhangi bir an kırılıp bu depremi üreteceğini biliyorsak yapılması gereken şeyler, ilk önce hangi evlerin öncelikle ele alınması gerektiğini senaryolaştırmamız lazım. Bütün İstanbul’u yıkamayız. İstanbul’u tamamen yıkarak deprem sorununu çözemeyiz. Zaten bu kadar mühendis, usta, beton ve demir yok. Yani öncelikle acil olanları tespit etmek gerekiyor. Bunun için de doğru bir fay haritası gerekiyor.
“TEK FAYI DA MODELLEDİM”
Fay ve ivme modelleriyle ilgili farklı çalışmalar yaptığını belirten Prof. Dr. Yaltırak, “Burada önemli olan kimin fay haritası doğru konusu değil. Ben diğer araştırmacıların fay haritalarıyla ilgili de modeller yaptım. Tek fayı da modelledim. Tek fay olarak modellediğimiz senaryoya göre, Anadolu yakasında neredeyse hiçbir yıkıcı etki olmuyor. Şimdi ben burada bir hata, eksik görüyorsam söylememeli miyim? Evet, bazı hocalar yapmış diyerek, eski tüm çalışmaları kabul edip, zaten çalışılmış benim araştırma yapmama gerek yok mu diyeyim? Dükkânı kapatıp gideyim mi, emekli mi olayım, balık tutayım falan mı demeliyim? Bilim böyle ilerlemez” diye konuştu.
Deprem uzmanlarının farklı açıklamalarının bilimsel tartışmalara dayanması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Cenk Yaltırak, bu konuya da açıklık getirdi:
20 yıl önce yapılmış bir araştırmanın eksik olduğunu, hatalı olduğunu söylüyorum. İnsanlar bunu bir karşıtlık ya da rekabet olarak algılıyorlar. Aslında öyle bir şey yok. Bir tanesi 2001 model bir araba, bir tanesi 2023 model bir araba. Bu durum birincisini değersiz kılmıyor ama eski kılıyor. Yeni bilgi, yeni donanım ve yeni teknolojilerle yeni işler yapmak lazım. Eski işleri devam ettirseydik dünyada bilim ilerlemezdi. Bilim gelişiyor, değişiyor yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Bu duruma uyum sağlamak lazım. Yoksa bazı sorunlarla karşılaştığımız zaman, bu son depremlerde olduğu gibi şaşırmamamız gerekiyor. Ben şaşırmadım maalesef, üzücü ama biz bunu yıllardır söylüyoruz.
- Savunma Sanayii Başkanı Görgün: Türkiye, ilk defa bir AB ve NATO üyesi ülkeye askeri gemi ihracat sözleşmesi imzaladı
- Asgari ücret için Bakan Işıkhan 3. toplantıyı işaret etti: Önümüzdeki hafta sonuçlandırmayı planlıyoruz
- Deprem konutları hızla yükseliyor! Bakan Kurum: İhalesi yapılmamış hiçbir iş kalmayacak
- Asgari ücret maratonu! 3. toplantı tarihi belli oldu
- Bakan Kacır açıkladı: 49 projeye 187 milyon lira destek