Reflüsü olanların tüketmemesi gereken besinler
Reflü hastalığı dünya çapında giderek yaygınlaşan bir sağlık sorunudur. Değişen beslenme alışkanlıkları ve artan obezite gibi faktörler bu artışın ana sebepleri olarak sayılabilir. Reflü genellikle mideden ağza acı veya ekşi tat veren bir sıvı gelmesi olarak kendini gösterir. Bu nedenle halk arasında sıklıkla mide yanması ya da mide ekşimesi olarak da nitelendirilmektedir. Ancak her hastalıkta olduğu gibi reflü belirtileri kişiden kişiye değişir.
Gastroenteroloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Salih Boğa, günümüzde neredeyse herkeste görülen reflü sorunu ile ilgili merak edilenleri sizler için anlatıyor.
Sindirim süreci yiyeceklerin mideye girmesi ile başlar
Sindirim süreci, mideye giren yiyeceklerin mide sıvıları ile karışmasıyla başlar. Tıbbi adı kardia-özofagial sfinkter olan yemek borusunun alt ucunda bulunan dairesel kas, normal şartlarda mideden gelen asitin, sıvıların ve besinlerin yemek borusuna geri kaçmasını engelleyen bir kapak görevi görür.
Ancak bazı durumlarda bu kapak benzeri yapı çok sık açılıp kapanabilmekte ya da gevşeyip sürekli açık halde kalabilmektedir. Sonuç olarak, mide içeriği yemek borusuna kaçar ve bu duruma reflü denir. Reflü uzun süre tedavi edilmezse yemek borusu, yutak, ses telleri, dişler ve hatta akciğerlerde ciddi hasarlara neden olabilir. Sağlıksız beslenme ve yaşam alışkanlıkları reflü hastalığının en önemli sebeplerindendir.
Reflü hangi durumlarda ortaya çıkabilir?
Alkol ve sigara gibi zararlı alışkanlıklar reflüye neden olabilir ya da var olan reflüyü artırabilir. Aynı zamanda midenin boşalmasını engelleyen diğer sindirim sorunları da reflüyü tetikleyebilir. Bazı durumlarda mide fıtığı gibi anatomik anormallikler de reflü hastalığına neden olabilir. Hamilelik de reflüye neden olabilecek bir faktördür. Reflü, bir kadın hamilelik sırasında artan karın içi basıncı deneyimlediğinde ortaya çıkar ve bu da midede artan basınca yol açar.
Yemek sonrası ve geceleri reflü atakları daha sık görülür
Reflü belirtileri genellikle yemeklerden yarım saat sonra ve geceleri ortaya çıkar. En yaygın reflü semptomları mide ekşimesi, yanma ağrısı, geğirme, gaz, kusma, yutma güçlüğü, mide bulantısı ve ağızda acı bir tat olmasıdır. Ancak reflü belirtileri bunlarla sınırlı değildir. Zamanla mide içeriğinin yemek borusu ile sık sık çarpışması bu bölgedeki sinirlerin zarar görmesine neden olabilir. Bu sinirlerin hasar görmesi sonucunda göğüste ve boğazda çeşitli şikayetler ortaya çıkabilir hatta kalp hastalıklarını taklit edeb göğüs ağrısı ile hastalar hekime başvurabilir.
Çünkü reflü şikayetleri mide içeriğinin etkilediği bölgeye göre değişiklik göstermektedir. Bazı durumlarda, hastalar reflü sırasında kalp krizi geçirdiklerini düşünebilirler. En önemli nedeni mide içeriğinin geriye kaçmasına bağlı olarak göğüs bölgesinde oluşan baskı, yanma ve sıkışmadır. Bunların yanı sıra sırtın ortasında ağrı ya da göğüs ağrısı da reflü belirtilerinden biridir. Ancak uzmanlar, bu şikayetleri olan hastaların kalp krizi olasılığını dışlamak için önce bir kardiyoloji bölümünden tıbbi yardım almalarını önermektedir. Bunların yanı sıra asit reflü diş çürümelerine neden olabilir. Düzenli olarak ağza giren asidik mide içeriği dişlere zarar verebilir.
Reflü tanısı olan kişiler kızartmalardan ve baharatlı, soslu yiyeceklerden uzak durmalıdır
Reflü nedenleri arasında beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıkları ile anatomik bozukluklar başta gelebilir. Çoğu zaman, reflü olan kişiler, yaşam tarzı değişiklikleri yoluyla hastalıkla ilişkili semptomları yönetebilir. Reflü olan kişiler belirli besin gruplarından uzak durmalıdır. Aşırı yağlı, kızartma ve kavurma yöntemiyle pişirilmiş besinler, sakatatlar, pastırma, sucuk, sosis gibi işlenmiş gıdalardan kaçınmalıdır. Kereviz, lahana, karnabahar, mandalina, greyfurt, limon, portakal, kayısı hassasiyeti artırabilir. Bu konuda hastalar kendilerini gözlemlemelidir. Kuru baklagiller (nohut, mercimek, kuru fasulye) hassasiyeti artırabilir, kontrollü tüketilmelidir. Kahve, çay, asitli içecekler, çikolata, acılı baharatlar, turşu, sirke, soğan, sarımsak, limon tuzu, et suyu içeren besinler reflüyü artırdığı bilinen diğer besinlerdir.
Yağlar, reflünün en büyük düşmanlarından biridir. Bu nedenle reflü hastalarını az yağlı diyetle beslemek hastalık semptomlarını azaltabilir. Bunların yanı sıra obezite veya fazla kilolu olmak da reflüye yol açabilecek önemli sağlık sorunlarıdır. Reflü hastaları kilo verdiğinde şikayetleri büyük ölçüde azalır.
Reflü hastalığının tedavisi geciktirilmemelidir
Reflü hastalığı erken tedavi edilmezse uzun vadede yemek borusu kanseri gibi daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Reflü hastalığında tedavi ilaçla başlar. Bu ilaç gruplarından ilki mide asit üretimini azalttığı için şikayetler azalır. Başka bir ilaç gurubu ise sıklıkla şuruplardan oluşan antiasitlerdir. Bu şuruplar içildiğinde mide içeriğinin üzerinde dururlar, böylece tampon görevi görerek asitten önce yemek borusuna bu zararsız sıvılar çıkar ve bu da şikayetleri azaltır. Bununla birlikte, bu tedavilerin hiçbiri, gevşek mide kapakçıkları veya mide fıtıkları gibi anatomik reflü nedenlerini tedavi etmek için yeterli değildir.
Reflü tedavisinde endoskopik yöntemler
GERDX işlemi: GÖRH (gastroözofageal reflü hastalığı) olarak da bilinen asit reflü tedavisinde kullanılan, mide asidinin ve yiyeceklerin midenizden yemek borusuna geri kaçtığı durumlarda yüz güldürücü sonuçları olan endoskopik bir tedavi yöntemidir. GERDX işlemi, adını kullanılan dikiş atıcı endoskopik aparattan alır. Mide kapağına sağlam ve stabil iki küçük dikiş koyarak mide kapak gevşekliğini, dolayısıyla da reflüyü gidermekte kullanılmaktadır.
Gerdx endoskopik reflü tedavisi, endoskopik cerrahi gibi cerrahi kesi gerektirmeyen minimal invaziv bir prosedürdür. Ameliyat süresi yaklaşık 20-45 dakika sürer ve hastanın hastanede kalış süresi normalde 1 gün kadardır ve hasta hızlı bir şekilde konforlu bir hayata geçiş yapabilir.
İşlemi sırasında endoskopik görüntüleme yapılır ve mide kapağına endoskopik yolla 1 veya 2 dikiş atılarak işlem tamamlanır. İşlem sedasyon altında yapılır.
Anti reflü mukozektomi (ARM) işlemi
Antireflü mukozal rezeksiyon (ARM), asit reflü hastalığının endoskopik bir tedavisidir. Bu tedavi sonucunda midenin girişinde yer alan ve doğal bir bariyer görevi gören anatomik yapı (sıklıkla "mide kapakçığı " olarak adlandırılır) sıkılaştırılır ve eski haline getirilir.
Antireflü mukozal rezeksiyon ileri teknikler kullanan, cerrahi olmayan tamamen endoskopik bir prosedürdür. İşlem sırasında ve sonrasında herhangi bir ağrı olmayacaktır. ARM işlemi ile yüzeyel olarak doku alınan mide kapakçığı bölgesi kısa sürede ağrısız olarak iyileşir ve lokal olarak büzülme ve sıkılaşma sağlar. Bu da reflüye karşı yeni ve etkin bir bariyer oluşmasını sağlar. Bu tedavi cerrahi bir prosedürden daha kısadır ve iyileşme süresi oldukça hızlıdır. Hastalar işlem günü yemek yemeye başlayabilir ve hastanede yatmadan evlerine dönebilirler. .
Endoskopik işlemden önce hastaya az miktarda anestezi verilir ve hasta uyutulur. Tedavi sırasında endoskopik bir cihazla boğazdan girilir. Yaklaşık 15-20 dakikalık bu işlem ile hastaların yıllar süren reflü şikayetlerinden kurtulabilmeleri ve yan etki olasılığının ehil ellerde sıfıra yakın olması, günümüzde bu tedavi yönteminin popülerliğini artırmıştır.