Banu Şen

14 Nisan 2025, Pazartesi 07:00

Kuzey Ege'nin yükselen yıldızı Aliağa

İzmir’in kuzey ilçelerinden Aliağa, Menemen’e bağlıyken 1982’de ilçe yapılmış. Eski yıllarda ana ekonomik faaliyet kolunun tarım olduğu ilçe, devlet ve özel sektör yatırımlarıyla sanayi ve liman kentine dönüşmüş. Dev sanayi tesisleriyle bilinen ilçe artık tam bir tarım, turizm ve tarih kenti… İşte bu yüzden Kuzey Ege’nin yükselen yıldızı olarak anılıyor. Geçen hafta bir araya geldiğimiz Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar, çizdikleri vizyona uygun, proje fabrikası gibi çalıştıklarını anlatarak ilçeyi şu cümlelerle özetliyor: “Aliağa, Türkiye ekonomisine önemli katkı sağlıyor. Ülke ekonomisinin lokomotiflerinden. Rafineri, petrokimya, demir çelik sektöründe ilk üçteyiz. 10 milyon metrekarelik organize sanayimiz var ve değişik firmaları barındırıyoruz. Bunun yanında 16 tane limanımız var, yoğun şekilde çalışıyorlar. Şu an Türkiye’de ihracatta da birinci sıraya yükseldik, ithalatta ise ilk beşteyiz. Önümüzdeki 5 yılda bölgenin en büyük liman şehri olarak transit taşımacılıkta da Pire Limanı’nı geçmeyi hedefliyoruz. Tüm bunların yanında turizme katkı koyacak Aliağa’nın farklı tarihi değerleri de var.”

YOLCU İSKELESİ İLE TURİZM HAMLESİ

Başkan Acar, 2014’te ilçeyi “İzmir’e gidilen değil İzmir’den gelinen kent” yapma çabasıyla başlattıkları çalışmaların sonuç verdiğini söylüyor. İlçeyi Kuzey Ege’de turizmin öncü şehirlerinden biri haline dönüştürecek Aliağa Yolcu İskelesi’nin yüzde 80’ini tamamladıklarını da ekliyor: “Projeyi bu yıl mayıs sonunda tamamlamayı hedefliyoruz. Aliağa ile Ege Adalarını birbirine bağlayacak iskele, kentin sosyal yaşamına zenginlik, bölge ekonomisine de değer katacak. İskelenin açılmasıyla Midilli’ye Aliağa’dan geliş gidişler de başlamış olacak. Yolcu İskelesi’nin dışında Yat Limanı projesinin de teknik hazırlıkları tamamlandı, yakında çalışmaları başlayacak.”

SOSYAL TESİSLERE ŞEHİR DIŞINDAN DA İLGİ BÜYÜK

Sağlıktan spora, kültürden sanata ve sosyal yaşama kadar birçok tesisi hayata geçirdiklerini de aktaran Başkan Acar, “Güzelhisar Sosyal Tesisleri, Hacıömerli Gryneion Mesire Alanı, AliaPark Atla Terapi Merkezi, Aliağa Gençlik Merkezi, Aliakent Fast Food, Kaleiçi Coffe gibi tesislerimiz vatandaşların sosyal hayatına renk katan yerler. Tesisler, sadece Aliağalıların değil İzmir halkının da kısa sürede dikkatini çekti” diyor. Aliağa’da bizim de vakit geçirdiğimiz, Güzelhisar Sosyal Tesisleri; manzarası, mahallenin tarihi dokusuna uygun inşa edilen taş bina restoranı, doğanın içinde ahşap yürüyüş yolları, kamelyaları, çocuk oyun grupları, peyzaj düzenlemesi ile ziyaretçilerine tertemiz havada sosyalleşme imkanı sağlıyor. DoğaPark alanındaki Kaleiçi Coffee ise özellikle gençler ve kahve tutkunlarının vazgeçilmez mekanlarından.

ÜRETİMDE BEREKET ÜRETİCİYE DESTEK

07 Nisan 2025, Pazartesi 07:00

Ege'nin lezzetli, şifalı ve sürdürülebilir şölenleri

Aslında bugün konuştuğumuz çoğu şeyin sırrı doğada saklı… Sağlıklı yaşam, sürdürülebilirlik, çevresel sürdürülebilirlik… Arasına sıkıştığımız beton binalardan biraz kafamızı kaldırıp, kendimizi dışına attığımızda doğa tüm cömertliği ile karşılıyor bizi ve sonsuz hazinelerini hala her şeye rağmen herkese eşit sunuyor. Baharla birlikte yeniden canlanan doğaya baktığımız bugünler ise müjdeci gibi aslında. Yağmurların ardından yeşile bürünen topraktan adeta hayat yeniden fışkırıyor. Türlü türlü otlar, bitkiler, çiçekler, çiçeklenen meyve ağaçları… Hayatı, hayatın devam ettiğini müjdeliyor.

YENİLEBİLİR OTLAR ARTIK DÜNYADA BİR AKIM

Doğanın bu cömertliği insanoğlunun mutfak kültürüne ilham, sağlıkta dertlerine derman ve şifa olmuş. Sanayi ve teknolojinin gelişmesi ile sırtımızı doğaya uzun yıllar dönsek de günümüzde artık yeniden insanoğlu yüzünü doğaya dönüyor. Örneğin sağlıklı yaşamın sırrı olarak dünyada ot kültürü yükseliyor. Buna “plant-based” yani bitki temelli mutfak akımı deniyor. Bu akım, son yıllarda hem çevresel sürdürülebilirlik hem de sağlık nedenleriyle giderek daha popüler hale geldi. İnsanlar, hayvansal ürünlerin tüketimini azaltarak hatta tamamen ortadan kaldırarak bitki bazlı beslenmeye başladı. Bitki bazlı beslenmenin, dünyanın sırrındaki yükü azalttığına dair bilimsel çalışmalar da öne çıkıyor. Araştırmalar bu beslenme şeklinin kalp hastalığı, diyabet ve bazı kanser türleri riskini azaltabileceğini gösteriyor.

ANADOLU’NUN ŞİFA VE KÜLTÜR HAZİNESİ

Ot deyip geçmeyin. Doğada yenilebilir otları bir dere kenarından, dağların yamacından toplamak, mutfakta saatlerce ayıklayıp yıkamak, türlerine göre pişirip sofraya hazırlamak başlı başına bir terapi aslında. Kimilerine göre otlar yabani bitki gibi görünse de hayatın ta kendisi. Dünyada bu akım başlaya dursun Anadolu’da yüzyıllardır süren kültür hazinesi, şifa ve sürdürülebilirlik örneği otlar… Ebegümecinden ısırgana, acı ottan, kuzukulağına, sarmaşıktan acı filize…

FESTİVALLER MİRASI YAŞATIYOR

Gastronomi ve kültür turizmi öne çıktıkça Türkiye’de de yenilebilir otlara dair festivaller düzenlenmeye başladı. Aslında festivalden ziyade kültür buluşması da diyebiliriz. Bu festivaller, yerel halkın ve ziyaretçilerin doğadan topladıkları otları tanımaları, bu otlarla yapılan geleneksel yemekleri tatmaları, bölgenin kültürel mirasını deneyimlemeleri için önemli fırsatlar sunuyor. Her biri hem yöresel mutfağı hem de bölgenin zengin bitki örtüsünü tanıtmak açısından önemli. Sahip olduğu iklim ve coğrafi koşullar nedeniyle oldukça önemli potansiyele sahip, mutfak kültürü ota dayanan Ege Bölgesi, festivallere evsahipliği yapıyor.

31 Mart 2025, Pazartesi 07:00

Her köşesi cennetim bir başkadır benim memleketim

Türkiye, doğudan batıya, güneyden kuzeye her köşesiyle dünyada az bulunan turizm potansiyeline sahip. Deniz, kum, güneş üçlüsünün çok ötesinde; tarih, kültür, gastronomi ve doğa sporlarıyla da dünyadaki turizm cennetlerinin başında geliyor.

Her şehir, her bölge bir değil birkaç özelliğiyle öne çıkıyor. Şehirler mutfaklarıyla, rotalarıyla sadece yerli değil dünyanın birçok ülkesinden milyonları ağırlıyor, hayran bırakıyor. Yaz, bahar ve kış rotaları 4 mevsim çeşitlilik sunuyor.

Nemrut’tan Çanakkale’ye, Gaziantep’ten İzmir’e, Konya’dan Kars’a Ordu’ya, Muğla’dan Diyarbakır’a Erzurum’a kadar her şehir kimi zaman günübirlik kimi zaman da birkaç gün bile yetmeyen; tarih, kültür, gastronomi ve doğa turizmiyle ev sahipliği yapıyor, unutulmaz deneyimler yaşatıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yanı sıra; yerel yönetimler ve bazı STK’lar da yeni turizm projeleri geliştirerek potansiyeli büyütmeyi, tanıtımlarla daha bilinir olmayı hedefliyor.

HER ADIMDA TARİH

UNESCO’nun 2014’te Çanakkale ve Gelibolu 1. Dünya Savaşı alanlarını Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alması ve hemen ardından tarihi, kültürel ve doğal değerlerini geleceğe aktarmak misyonuyla Çanakkale Savaşları Tarihi Alan Başkanlığı’nın kurulması maneviyat yüklü bu topraklar için adeta bir milat oldu diyebiliriz. Her adımda 110 yıl öncesine ait bir kalıntı gözünüze ilişebilir. Tüm bunlar Çanakkale Tarihi Alanı’nı muharebe mahalleri ile çok iyi korunmuş bir Açık Hava Müzesi’ne dönüştürüyor. Bulunan her parçanın Çanakkale Ruhu taşıdığı kesin ve bu nedenle koruma altına alınarak gelecek nesillere aktarılması sağlanıyor. İşte tam bu noktada Alan Başkanlığı bünyesinde faaliyetlerini sürdüren müzeler devreye giriyor. Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi, Namazgah Tabyası Müzesi, Anadolu Hamidiye Tabyası Çanakkale Savaşları Tarih Müzesi, Bigalı Atatürk Evi ve Müzesi, Alçıtepe 1915 Siper ve Hilal-i Ahmer Hastanesi Canladırma Alanları, Kilitbahir Kale Müzesi, Seddülbahir Kalesi, Bigalı Kalesi ve Çanakkale Savaşları Mobil Müzesi, tarih tutkunlarına farklı bir deneyim sunuyor.

24 Mart 2025, Pazartesi 07:00

Sürdürülebilir gelecek için yeşil sanayi yeşil OSB

Çevresel sürdürülebilirlik kavramı, her alanda olduğu gibi sanayide de giderek daha fazla önem kazanıyor. ‘Yeşil OSB’ kavramı ise sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen ve sanayiye yeni standart kazandıran proje olarak öne çıkıyor. Çevre dostu ve sürdürülebilir üretim prensiplerine dayalı olarak planlanan ve yönetilen sanayi bölgeleri; Yeşil OSB olarak adlandırılıyor. “Yeşil OSB”lerle endüstriyel faaliyetlerin çevresel etkilerinin en aza indirilmesi ve doğal kaynakların korunması hedefleniyor. Sanayi bölgeleri yüksek enerji tüketimi ve üretim faaliyetleri sebebiyle büyük miktarda karbon ayak izi oluşturuyor. 2016’da Paris Anlaşması bu etkileri en aza indirmek amacıyla imzalandı ve Türkiye de 175 ülkeyle birlikte bu anlaşmada yer aldı. Bu kapsamda yeşil dönüşüm hedefinin en önemli ayaklarından biri de ‘Yeşil OSB’ olmak. Faaliyetlerin hem ulusal hem uluslararası düzenlemelere uyumlu hâle getirilmesi yeşil OSB sertifikası almanın ilk adımı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından 4 başlıkta 40 farklı kriter belirlenirken şu ana kadar Türkiye’deki toplam 408 OSB’den 17’si ‘Yeşil OSB’ unvanına sahip olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

17 OSB’YE SERTİFİKA

Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK) Başkanı Memiş Kütükcü, “Organize sanayi bölgelerimizi Avrupa Yeşil Mutabakatı’na hazırlamak ve çevre dostu üretim süreçlerine geçişlerini desteklemek amacıyla eğitimler, seminerler ve bilgilendirme toplantıları düzenliyoruz. Yeşil Dönüşüm ve Sürdürülebilirlik İhtisas Kurulumuz ve Yeşil Dönüşüm ve Sürdürülebilirlik Merkezimiz ile organize sanayi bölgelerimizin ve katılımcı sanayicilerimizin bu dönüşüm sürecini daha etkili bir şekilde takip edebileceğiz. Organize sanayi bölgelerimizi sürdürülebilir geleceğe taşıyoruz” diyor. Kütükcü, Yeşil OSB olmak için gerekli süreci şöyle anlatıyor: “Yeşil OSB Belgesi almak için; OSB’deki atık sularının tümünün arıtılıyor olması, OSB’de enerji üretim kaynağı olarak kömür kullanımının olmaması, OSB’nin en az temel seviye Sıfır Atık Belgesine sahip olması gibi ön kriterler var. Bu ön kriterlerden sonra OSB’lerin, ekonomik, sosyal, yönetimsel ve çevresel performans göstergeleri inceleniyor. Belirlenen 4 başlıktaki 40 farklı kriteri yerine getiren OSB’lerimiz Yeşil OSB Belgesi’ni alabiliyor. Bugüne kadar bu kriterleri yerine getiren 17 OSB’miz Yeşil OSB Belgesi almaya hak kazandı.”

ÇEVRE VE DOĞA HASSASİYETİ

Türkiye’nin en yeşil ve en çevreci organize sanayi bölgesi amacı ile faaliyetlerini sürdüren Antalya Organize Sanayi Bölgesi de TSE’den Yeşil OSB belgesini aldı. Antalya OSB Başkanı Hasanali Gönen, çevre ve doğa için birçok örnek projeyi hayata geçirdiklerini anlatıyor. Başkan Gönen, “Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan aldığımız ‘En Temiz ve En Çevreci OSB Ödülleri’nin yanı sıra Solar Çamur Kurutma Tesisi ile Akdeniz Üniversitesi’nden aldığımız ‘Çevre Hizmet Ödülü’ çevre ve doğa hassasiyetimizi göstermiştik. TSE’den aldığımız Yeşil OSB Belgesi ile de Türkiye’nin en yeşil ve en çevreci OSB’si olduğumuzu bir kez daha kanıtlamış olduk” diyerek yeşil uygulamaları her alanda sürdüreceklerini söylüyor.

2023’TE ÇALIŞMALAR BAŞLADI

Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu’nun (OSBÜK) Haziran 2024’te Genel Kurulu’nda Yeşil OSB Sertifikası almaya hak kazanan OSB’lerin belgeleri verilmişti. Törende Bursa’nın 3 OSB’si Yeşil OSB belgelerini aldı. Bursa OSB, Demirtaş OSB ve Nilüfer OSB bu konuda yaptığı çalışmalar sonucu değerlendirilerek Yeşil OSB statüsüne kavuşmuş oldu. Bursa’da konuya öncülük eden Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi (DOSAB) Yönetim Kurulu Başkanı Levent Eski, “2023’te hızla başladığımız çalışmaların sonucu olarak 2024’te belgemizi aldık. DOSAB’ın farkını ortaya koyan yatırımlarından birisi olan Atıksu Arıtma ve Endüstriyel Atıksu Geri Kazanım Tesisimiz ile ilgili iyileştirme ve geliştirme projelerimiz devam ediyor. Mart sonunda montaj ve devreye alma işleri tamamlanmış olacak. Yatırımı Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda Dünya Bankası Kredisi ile gerçekleştiriyoruz. Bu alanda Türkiye’nin ilk ve en büyük tesisi için 2021’de 176 milyon TL yatırım yaptık. Bir yılda arıttığı suyun 4 milyon metreküpe yakın kısmını yeniden üretime sokarak, yeraltı su kaynaklarını koruyor, çevreci ve sürdürülebilir üretim ile Yeşil OSB olarak öne çıkıyoruz” diyor.

17 Mart 2025, Pazartesi 07:00

Ramazan bereketi gönül sofralarında

Ramazan ayı; birlik, beraberlik ve dayanışmanın en yoğun hissedildiği zamanların başında geliyor… Toplumdaki sosyal bağları güçlendiren bu dönemde sahip olunan imkanları, ihtiyacı olanlarla paylaşmanın anlamı da bir başka… Ramazan ayında; toplumsal dayanışmanın en güzel örnekleri sergileniyor, gelenekler yaşatılırken “gönül sofraları’nda da bereket artıyor.

ÇÖLYAK HASTALARINA GLUTENSİZ KOLİ

Dr. Faruk Özlü başkanlığındaki Düzce Belediyesi, ihtiyaç sahibi ailelere sunduğu sıcak yemek hizmetine Ramazan ayında da devam ediyor. Hijyenik şartlarda hazırlanıp paketlenen iftar yemekleri şehrin dört bir yanındaki ihtiyaç sahiplerinin evlerine kadar ulaştırılıyor. Belediyenin sosyal tesislerinde hem uygun bütçeli hem de lezzetli yemeklerle vatandaşların iftar yapması sağlanıyor. Çölyak hastalarının hayatını kolaylaştırmak içinse glutensiz gıda kolileri hazırlanarak belediye ekipleri tarafından evlerine kadar teslim ediliyor.

GIDA YARDIMLARI

Ramazan’a özel çalışmalar yaptıklarını belirten Konya Büyükşehir Belediyesi Başkanı Uğur İbrahim Altay, şunları aktarıyor: “2 bin 800 üniversite öğrencimizle iftar sofrasında buluşuyoruz. Ayrıca ihtiyaç sahibi 5 bin ailemize sıcak iftar yemeği ve soğuk gıda yardımı yapılıyor. Yine 11 bin 200 ailemiz için 41 milyon 500 bin lira Sosyal Kart desteği veriyoruz. 12 bin 323 öğrencimize ise 9 milyon 404 bin lira eğitim yardımı gerçekleştireceğiz. Bereketimiz bol olsun.”

‘ÇAT KAPI’ GÖNÜLLERE DOKUNUYOR

İftar sofralarında her gün 10 bin kişiyi buluşturduklarını belirten Afyonkarahisar Belediye Başkan Burcu Köksal, Ramazan’a özel başlatılan “Çat Kapı” projesi ile ilgili bilgi veriyor: “İhtiyaç sahiplerinin kapısı çalınarak Ramazan kolisi, erzak ve et ürünleri, çocuklara ise oyuncak hediye ediliyor. Ayrıca farklı noktalarda kurulan yemek dağıtım alanlarında iftara yetişemeyenlere de sıcak yemek ulaştırılıyor.”

10 Mart 2025, Pazartesi 07:00

Tarımda sürdürülebilirlik için kadın emeği

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tarımsal üretimin ve kırsal kalkınmanın temelinde kadınlar yer alıyor; tarım büyük ölçüde kadınların emeği üzerinde yükseliyor. Ekonominin büyümesi, üretimin çeşitlendirilmesi, sağlıklı ve güvenli gıda temini için alın teri dökerek tarladan soframıza en güzel ürünü gönderen tarımsal iş gücünün en önemli kaynağını kadınlar oluşturuyor. Toprağın bereketinin üretime, üretimin ise zenginliğe dönüşmesi için bin bir emekle çalışan kadınlarımız; tarım, hayvancılık, arıcılık ve balıkçılık gibi farklı alanlarda önemli rol üstleniyor. Kadın çiftçiler, tohumdan hasada, gıda işlemeden pazarlamaya kadar tarımsal sürecin her aşamasında etkin rol oynarken bu alandaki bilgileri ve becerileri, toplumların gıda güvenliği ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasında hayati önem taşıyor. Kadınların tarımdaki rolü, sadece üretimle sınırlı kalmayıp aynı zamanda tarım topluluklarının sosyal ve ekonomik yapılarını güçlendirmede de kritik bir etkiye sahip.

BAKANLIKTAN KOOPERATİFLEŞME DESTEĞİ

Bu kapsamda Tarım ve Orman Bakanlığı da kadın çiftçilere proje, eğitim-yayım çalışmaları, kooperatifçilik, girdi temini, girişimcilik, tarımsal yenilikler gibi konularda destek veriyor. Kadın çiftçiler İl Özel İdare Projeleri ile desteklenerek, bölgesel kalkınmaya katkıda bulunmalarınra imkan tanınıyor. “Kadın Çiftçiler Tarımsal Yayım Projesi” ile yeniliklerden haberdar olmaları sağlanıyor. Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı’nda girişimci kadınlara pozitif ayrımcılık yapılıyor, ayrıca örgütlenerek kooperatifleşmeleri için de destekler veriliyor.

BİNLERCE KADIN ÇİFTÇİYE MİLYONLUK HİBE

Özellikle son yıllarda kadınların emeğini üretime çeviren kadın kooperatifleri, kooperatifçilik destekleniyor. Türkiye’de halihazırda 161 tarımsal faaliyet yapan kadın koopertifi bulunuyor. Tarım ve Orman Bakanlığı verdiği desteklerde bu kooperatiflere ayrıcalık uyguluyor ve çeşitli avantajlar sağlıyor. Bu sene uygulamaya geçen hayvancılık ve su ürünleri sektörlerinde desteklemelerinde kadınlara ilave olarak destek verilecek. Kırsal kalkınma anlamında önemli programlardan TKDK-IPARD projelerinde de kadınlara pozitif ayrımcılık yapılıyor. 2011’den itibaren IPARD-I ve II kapsamında; 318 kooperatif projesine toplam 747.1 milyon lira hibe desteği verildi, bu kapsamda 1.5 milyar lira tutarında yatırım kazandırıldı. Kooperatifleri destekleyen önemli bir proje de ‘Anadoludakiler’… 2023’te yola çıkan proje bir sürdürülebilirlik örneği aynı zamanda…

İPEKBÖCEKÇİLİĞİNDEN BESİCİLİĞE

Tarım ve Orman Bakanlığı rakamlarına göre; 8 bin 97 kadın üreticimize çoban, tiftik, düve alımı, ipekböcekçiliği ve arıcılık alanında 103 milyon 35 bin 147 TL tutarında destekleme ödemesi yapılmış. Geçen yıl başlatılan Tarımsal Üretim Planlaması ve Yeni Destekleme Modeli kapsamında kadın üreticilerimize arılı kovan, büyükbaş, küçükbaş, ipekböceği, çiğ süt, besilik sığır ve tiftik desteklemeleri hayata geçirilmiş. IPARD Programı kapsamında 6 bin 585 projeye 520 milyon euro, Uzman Eller Projesi kapsamında 808 projeye 142 milyon TL, Genç Çiftçi Projesi kapsamında 28 bin 783 projeye 863.4 milyon TL, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında bin 507 kadın yatırımcı projesine 231 milyon TL hibe sağlanmış. Devlet ve bakanlık desteklerinin dışında belediyeler, ticaret borsaları, sanayi odaları ve organize sanayi bölgeleri, bazı tarım stk’ları da kadın çiftçi projelerini destekliyor.