Bir kadın, aynada kendi suretine bakarken ne görür? Belki de toplumun ona yıllarca yüklediği ağırlıkları... Onu şekillendiren, ne yazık ki kendi arzuları ya da hayalleri değildir çoğu zaman. Kadın, güzelliğin mutlak bir gerçeklik olduğunu sanır. Oysa bu güzellik dedikleri, bir yanılsamadan ibarettir.
KADIN AYNADA TOPLUMUN ONA YÜKLEDİĞİ AĞIRLIKLARI GÖRÜR
Kadın, ne denli çaba gösterirse göstersin, toplumun bakışlarından kaçamaz. O bakışlar ki her defasında süzülür kadının üzerinden; önce yüzünde, sonra bedeninde gezinir. Ne kadar ince hesaplanmış olursa olsun, bir yargı saklıdır o bakışlarda. Güzel mi, çirkin mi? Oysa kadın, sadece bakılmak için mi vardır? Hayır. Fakat her gün yeniden, sanki tek varoluş nedeni dış görünüşüne mahkummuş gibi, bu yargının boyunduruğuna çekilir. Bir kadın, aynada kendi suretine bakarken ne görür? Belki de toplumun ona yıllarca yüklediği ağırlıkları... Onu şekillendiren, ne yazık ki kendi arzuları ya da hayalleri değildir çoğu zaman. Kadın, güzelliğin mutlak bir gerçeklik olduğunu sanır. Oysa bu güzellik dedikleri, bir yanılsamadan ibarettir. Güzel ve çirkin... Bu iki kelime, insana ne kadar da az şey ifade eder. Zira insanın ruhunu bu dar kalıplara sıkıştırmak, yaşadığımız dünyanın asıl zenginliğine ihanet değil midir?
SİBER DÜNYA DAHA DA ACIMASIZ
Siber dünyanın soğuk yüzünde, bu acımasız yargılar daha da derinleşir. Ekranın ardında saklanan insanlar, kadınların her bir fotoğrafını, her bir ifadesini didik didik eder. Yüzlerce, binlerce yorum yağar; “Güzel değilsin”, “Bu kıyafet sana yakışmamış”, “Kilo almışsın”... Sanki kadın, insan olmanın ötesine geçmiş bir nesneymiş gibi, herkesin beğenisine sunulmuşçasına yargılanır. Kimdir bu insanlar? Hayatında belki hiç karşılaşmadığı, hiç tanımadığı yüzler... Ama o kadın, her bir sözcüğün içinde kendini bulur, yeniden şekillenir. Bir hançer gibi batar bu sözler kalbine, derin bir yaraya dönüşür. Gözyaşları, sessiz bir nehir gibi içinden akar; kimse bilmez, kimse görmez. Oysa kadın, bunlardan ibaret değildir. Bir derinliği, bir inceliği, bir ruhu vardır ki bu kabuk dediğimiz bedenden çok daha fazlasını ifade eder. Güzellik, ona yüklenen bir zorunluluk değil, belki de onu anlamaya çalışanların ne kadar sığ olduğunu gösteren bir aynadır. Kadın, o aynaya bakmazsa ne olur? Toplum ona başka bir gözle bakmayı öğrenir mi?
EN KOLAYI DIŞ GÖRÜNÜŞ ÜZERİNDEN HÜKÜM VERMEK
Belki de asıl mesele budur. Kadınların sadece görünüşleriyle değil, varlıklarıyla, düşünceleriyle, yetenekleriyle hatırlanmaları gerek. Ancak bu gerçeği kabul etmek o kadar zor gelir ki insanlara, onlara kolay gelen şey, dış görünüş üzerinden hüküm vermektir. Ve kadın, bu hükümlerin sessiz kurbanı olur. Bir gün, belki de kadın aynada kendine bakıp, toplumun bakışlarından kurtulduğunda, o gerçek özgürlüğü bulacak. Ama o gün gelene kadar, kadınlar sessizce, belki de yalnızca kendi içlerinde, bu amansız mücadeleyi sürdürecekler. Tıpkı bir fırtınanın ortasındaki ağaç gibi; kökleri güçlü ama yaprakları dökülen...