Blockchain, kripto paralar, bitcoin… Bunların hepsi bir yerlerden kulağınıza çalınmıştır. Yaşadığımız dijital çağda artık bankada sıra bekleme kavramı gitgide azalmış, tüm bankacılık işlemleri artık tamamen akıllı telefonlarımız üzerinden gerçekleştirilebilir hale gelmiş olduğu hepimizin malumu. İşte tam bu noktada sizler için yepyeni bir deneyimle tanıştım.
Bildiğiniz üzere finans sektörü, çağımızın en önemli ve hassas sektörlerinden biri.
Gittikçe daha fazla kişi ve kurum günlük finansal işlerini fizikselden dijitale taşıdıkça, finans sektörü sürekli olarak iş akışlarını basitleştirmek ve güvenliği artırmak için uygulanabilecek uygun ve güvenli teknolojilere yönelme zorunluluğunu hissediyor.
İşte tam bu noktada blok zinciri ve web3 teknolojisine dayalı yepyeni bir finans deneyimi hayatımıza giriş yaptı.
Blok zinciri teknolojisinden ilham alan, DeFi olarak bilinen Merkeziyetsiz Finans, aracılara olan ihtiyacı tamamen ortadan kaldırırken finansı merkezi olmayan bir şekilde yönetmenin devrim niteliğindeki yollarından biri haline getirmenin yepyeni bir yolu olarak karşımıza çıkıyor.
Merkeziyetsiz finans (DeFi), insanlara bankalar, borsalar veya aracı kurumlar gibi üçüncü taraflar olmadan ticaret, borçlanma, borç verme, vb. finansal işlemler gerçekleştirme gücü veren çok çeşitli yazılım protokolleri ve araçları ifade eden yeni çağın finans merkezi diyebiliriz.
Çevrimiçi dolandırıcılığı tespit etmenize yardımcı olacak basit ipuçları
Kimse dolandırıcılığa karşı bağışıklığa sahip değil. Dolandırıcılar yöntemlerini sürekli olarak en son trendlere ve akımlara uyacak şekilde değiştirir, güvende olmayan alanlarımızı hedef alır ve en iyi bilenen güvenlik önlemlerini bile aşmayı başarırlar.
Bugün bu yazıyı yazmamdaki amaç, genç ve yaşlı herkesin bir kısa mesajı, aramayı veya çevrimiçi dolandırıcılığı nasıl tespit edeceği ve bundan sonra ne yapması gerektiği konusunda bilgi tazelemesine ve en yeni önlemlerden haberdar olmasını sağlayacak bir rehber niteliğinde sunmak.
Dolandırıcıların kendileri ve yöntemleri çok hızlı değiştiğinden, otomatik aramalar için hassas bir durumdayken sahte umut dağıtan sözcüklere hazırlıksız yakalanmamak için en son tekniklerin ve konuların neler olduğunu takip etmek oldukça önemli.
Aile üyelerinizi “bilgilendirin”
Hayatınızdaki insanların dolandırıcılığı nasıl tanıyacağını veya bunlara nasıl yanıt vereceğini bildiğini asla düşünmeyin. İnternet hakkında en çok bilgi sahibi olduğunu varsaydığımız gençler bile çoğu durumda savunmasız kalabiliyorlar.
Aile üyelerinizin, şüpheli bir mesajı veya telefon görüşmesini kontrol etmek için her zaman size danışabilecekleri konusunda içlerini rahatlatmalısınız. Bir dolandırıcılığa “düşme” ile ilgili çok fazla utanç ve mahcubiyet durumu vardır, ancak bu tür bir aldatma diğer suçlar gibidir ve asla mağdurun hatası değildir.
Bir yabancının, çocuğunuzun odasının penceresinin önüne park ettiğini ve içeriyi gözetlediğini hayal edin. Son derece tedirgin edici olan bu davranış, dijital ekosistemde her gün oluyor.
Mobil uygulamalar, sosyal medya araçları, oyunlar ve daha fazlası…
Mobil uygulamalar sizleri büyük şaşkınlığa uğratabilecek bir ölçekte çocukları gözetliyor. Amerika’da dolandırıcılık ve dijital istismar üzerine çalışmalar yapan yazılım şirketi Pixalate tarafından yeni ve büyük bir araştırma gündeme geldi.
Bu araştırma, çocuklar tarafından kullanılması muhtemel en popüler 1000 iPhone uygulamasının üçte ikisinden fazlasının kişisel verileri toplayarak reklam endüstrisi ile paylaştığını ortaya koydu. Keza Android’te bulunan popüler çocuk uygulamalarının da yüzde 79’u aynı şeyi yapıyor.
Angry Birds 2, Candy Crush, Saga gibi oyunların yanı sıra boyama ve sayısal zekayı geliştirmeyi hedefleyen diğer uygulamalar da inanılmaz veriler depoluyor. Çocukların genel lokasyonlarını ve diğer tanımlayıcı bilgilerini alıyorlar. Bu verileri ilgi alanlarını takip edebilecek, ne satın almak isteyebileceklerini öngörebilen yapay zekâ teknolojilerine satıyorlar.
Apple ve Google uygulama mağazaları bu konuda nasıl bir önem alıyor?
Araştırmalar, birçok çocuğun verileri bazı benzersiz ve zararlı şekillerde kötüye kullanıma açık olduğunu gösteriyor. Nitekim birçok çocuğun reklamları içerikten ayırt edemediğini ve izleme teknolojisinin pazarlamacıların genç beyinleri mikro hedeflemesine olarak tanıdığını gösteriyor.
Bir türlü tam olarak atlattık diyemediğimiz pandemi krizi yeni iş fırsatları doğurdu. Bunun yanı sıra dünyadaki yüz binlerce çalışan uzaktan ve hibrit çalışma modelini deneyimleme fırsatı buldu. Aslında senelerdir gündemde olan bir konu uzaktan çalışma modeli. Bazı şirket yöneticileri buna sıcak bakmıyor olsa da trafikte geçirilen süreleri de göz önünde bulundurduğumuzda bu yeni nesil modeller yöneticilerin de tercihi oldu.
Uzaktan çalışma modeline sıcak bakanlar da var, ofis ortamı dışında çalışmak istemeyenler de. Haliyle bu ayrışma, hibrit modelin daha baskın olmasına neden oldu diyebiliriz.
Peki uzaktan çalışma modelini benimseyenler, bulundukları ülkede ya da şehirde olmak yerine bambaşka coğrafyalarda çalışmak isterlerse durum ne olur?
Dünyadaki birçok ülke bu durum karşısında farkındalık yaşamış olmalı ki hayatımıza geçtiğimiz aylarda yeni bir vize türü girdi: Nomad Vize. Yani dijital göçebe vizesi.
Ben de bu vize türüyle yakın bir arkadaşımın bana “Ben Norveç’e gidiyorum, dijital göçmen vizesi aldım.” demesiyle tanışmış oldum. Arkadaşım bir yazılım mühendisi ve dünyanın birçok yerinde çalışmayı hayatının parçası haline getiren bir gezgin. Bugüne dek turist vizesi ile ülkeleri keşfederken dijital göçebe vizesiyle tanışıyor ve “İşte bu benim ihtiyacım olan vize türü!” diyerek vizesini alıyor. Tüm şartları yerine getirdiğinizde Norveç’e süresiz vize alınabildiğini de belirteyim.
Web 3.0’dan başlayarak NFT ve Metaverse dünyasını konuşmadığımız bir gün bile kalmadı desek yeridir. Artık son tüketiciye ulaşmak isteyen markalar, iletişimlerini “Yeni Dünya” olarak nitelendirdiğim web 3.0 araçları üzerinde gerçekleştiriyor.
Geçtiğimiz gün ilk kez bir saç bakım markası ile perakende satış yapan bir mağazanın NFT platformunda online gerçekleştirdiği basın davetine katıldım. Oculus gözlüğümü taktım, platformda kullanacağım avatarı oluşturdum, ses kontrolü yaptım ve e-posta adresime gelen yörüngeleri izleyerek etkinlik alanına giriş yapmayı başardım.
Nasıl fiziksel bir etkinlikte sizi yönlendiren karşılama personelleri varsa, Metaverse evreninde de teknik problemleri çözmek için marka tarafından konumlandırılmış sanal asistanlar vardı.
Kendi kendime dedim ki,
Evet, bu iş gerçekten olmaya başladı.
Benimle birlikte ortalama 25 – 30 kişi etkinliğe online olarak katılmıştı. Tabii bazıları bilgisayar ortamından etkinliğe katılırken bazı kişiler de benim gibi bir sanal gerçeklik gözlüğü ile oradaydı.
Saat 10:30 gibi etkinlik başladı. Nasıl fiziksel bir etkinlik alanında sahneye çıkan marka temsilcileri varsa, bu evrende de aynı senaryo geçerli oldu. Sanal sahneye sırasıyla Unilever Türkiye Kıdemli Saç Bakım Kategori Müdürü
Dünyayı keşfetme, farklı kültürleri deneyimleme fikrinin kulağa ne kadar heyecan verici geldiğini söylememe gerek yok. Özellikle, herkesin birer içerik üreticisi olduğu bu günlerde sosyal medya üzerinden paylaşılan içerikler merak duygusunu oldukça fazla tetikliyor.Peki dünyayı keşfetmek, binlerce kilometre ötede yaşayan toplumları ve kültürleri tanımak gerçekten zor mu?
Gezgin misiniz, turist mi?
Uçak biletleri pahalı, döviz kurları yüksek, dünyada ekonomik krizin faturası her geçen gün ağırlaşıyor. Bu şartları göz önünde bulundurduğumuzda dünyayı keşfetmek imkansıza yakın gibi görünüyor olabilir. Aslında öyle değil. Dünyayı keşfetmek için kendinize şu soruyu sormanız gerekiyor: Gezgin miyim yoksa turist mi?
Konforlu bir tatil mi istiyorum, yoksa konforu bir kenara bırakarak keşfetmek istediğim ülkedeki herhangi bir vatandaş gibi mi yaşamak istiyorum? Bir gezgin olarak seyahat etmekle başka bir ülkede tatil yapmak arasında bir uçurum kadar fark var.
Bugün ve önümüzdeki günlerde dünyayı çok az parayla seyahat eden, seyahat giderlerini bileklik satarak ve sosyal medyadan gelir elde eden, konaklamayı CouchSurfing gibi platformlar aracılığıyla ücretsiz bir şekilde gerçekleştiren içerik üreticilerini, kısaca YouTuberları tanıyacağız.
18 yaşındaki Halil, bileklik satarak dünyayı geziyor
Halil Kaptan henüz 18 yaşında. Dünyayı gezmeye Asya’dan başlamaya karar verdiğinde cebinde sadece 70 dolar vardı. Gürcistan’ı, Azerbaycan’ı, Hindistan’ı, Sri Lanka’yı, Malezya’yı keşfetti. Şimdi ise yeni rotası Tayland…
Bugüne dek birçok farklı ortak çalışma ve etkinlik alanını deneyimleme fırsatı buldum. Biliyorsunuz son yılların en popüler konularından biri co-working. Pandemi ile birlikte uzaktan veya hibrit çalışma modeli daha çok benimsenmişken şu sıralar bu model biraz daha farklılaşmaya ve yaygınlaşmaya başladı.
Sizleri goodspaces ile tanıştırmak istedim.
10 Şubat Perşembe günü 42 Maslak’ta kapılarını açan goodspaces kendini sanat, teknoloji ve sürdürülebilirliği odağına alan markaların bir araya geldiği bir platform olarak tanımlıyor. Kurucuları ise A46 Organizasyon’un kurucusu Selim Demir ve Effect BCW kurucusu Gonca Karakaş.
Goodspaces’in henüz resmi açılışı olmadan WWF, UNDP, Yuvam Dünya gibi sivil toplum örgütlerine gönüllü destek vermeye başladığını da hatırlatayım. Dijital dönüşüme merhaba diyen bu oluşumun güçlü de bir etkinlik takvimi duyuruldu.
10-13 Mart tarihleri arasında düzenlenmesi planlanan Metaverse Days; dijital iletişim çağında hayatın tüm noktalarına dokunmayı ve yeni farkındalıklar yaratmayı hedefliyor. Bu etkinlikte; NFT sergileri, dijital sanat konserleri, metaverse sohbetleri ve daha fazlası yer alıyor. Mart ayında kadınlar günü temalı ve Nisan’da da çocuk etkinlikleri olmak üzere dijital dönüşümün en iyi örneklerinin görüleceği çalışmalar planlanıyor.
Düşünsenize, bugüne dek gerçekleştirilen bütün etkinlikleri ve lansmanları bir kenara bırakıyorsunuz ve sanal bir evrende fiziksel bir etkinlik gerçekleştirmeniz bile mümkün oluyor. Bu sayede hem dijitalin gücüyle bütün dünyaya sesinizi duyurabiliyorsunuz hem de insanlığın fiziksel olarak bir araya gelme alışkanlığını beslemiş oluyorsunuz.
Ben şahsen metaverse ile gerçekleştirilen bir online etkinliğin sonunda, yaşadığım deneyimi etkinlik sonrası fiziksel olarak da konuşmak isterim. Sıcak bir kahveyi yudumlarken ve sohbet ederken gerçekten birinin gözlerinin içine bakmanın verdiği his hiçbir zaman değişmez. İşte tam bu noktada her iki evrende de gerçek zamanlı bulunabilmek çok değerli.
Geçen ay ABD, Las Vegas’ta yapılan CES 2022 fuarı ancak bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz teknolojilerin bir bir gerçekleşmeye başladığının kanıtı gibiydi. En ilgi çeken ürünlerden biri de California merkezli Türk şirketi CY Vision’ın otomotiv sektörüne yönelik tasarladığı 3D Artırılmış Gerçeklik Ön Cam Yansıtma teknolojisi 3D AR-HUD oldu.
Metaverse’ü oluşturan 90 şirketten biri olan şirketin CEO’su Orkun Oğuz’a bu yeni teknolojinin otomobillerde ne gibi değişiklikler yaratacağını ve sürüş deneyiminin yeni boyutlarını sordum.
Şirketin kuruluş hikayesinden kısaca bahsedebilir misiniz?
Prof. Dr. Hakan Ürey ve Prof. Dr. Göksen Yaralıoğlu ile beraber üç kurucu ortak olarak birbirimizi İzmir Fen Lisesi yıllarından beri tanıyoruz. Prof. Dr. Hakan Ürey’in Koç Üniversite’nde geliştirdiği AR görüntüleme teknolojisi belirli bir aşamaya gelince şirketimizi ABD’de Silikon Vadisi’nde önce Vestel Ventures ve Intel Capital sonrasında Koç Holding, IFC, Revo Capital gibi önemli şirket ve VC’lerden destek alarak kurduk ve büyüttük.
CES 2022 fuarında geliştirdiğiniz 3D Artırılmış Gerçeklik AR-HUD (3D Augmented Reality Head-Up Displays) teknolojisini tanıttınız. Bu teknoloji nedir ve sağladığı faydalar nelerdir?
3D AR-HUD her türlü hava koşulunda ve mesafede sürücüye en geniş görüş açısını veren ve gerçek anlamda derinlik ve üç boyutlu görüntü ile artırılmış gerçeklik deneyimi sunan bir teknoloji.
Araç içinde sürücünün ön camdan baktığında navigasyon, trafik uyarıları ya da yolla ilgili tüm bilgileri yol üstünde sanal olarak görmesini sağlıyoruz. Bu şekilde telefon ya da gösterge ekranlarına ya da AR gözlüğe ihtiyaç kalmadan sürücüler ihtiyaçları olan tüm bilgilere gözlerini yoldan ayırmadan ulaşabiliyorlar.