Hakan Çelik

27 Mart 2025, Perşembe 07:00

Tarihten günümüze dayanışma sembolü

Darülaceze Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze sosyal dayanışmanın, yardımseverlik ve iyiliğin en önemli merkezlerinden biri oldu. Kurum, 1895 yılında padişah II. Abdülhamid’in fermanı üzerine Okmeydanı’nda 27 bin metrekarelik bir alan üzerine kuruldu.

Bir idare binası, sekiz aceze dairesi, çocuk yuvası, revir, hastane, cami, kilise, sinagog, iş ocakları, aş ocağı, fırın, hamam, çamaşırhane, gasilhane, berberhane, hemşire ve bakıcılar için personel lojmanları gibi üniteleriyle âdeta kendi kendine yeten mini bir şehir görünümünde.

Burada yüzyıldan beri din, mezhep, dil, ırk, sınıf ve cinsiyet farkı gözetmeksizin bakıma muhtaç, kimsesiz, yaşlı ve engelli insanlarla sokağa terk edilmiş 0-6 yaş arası çocuklar ücretsiz olarak her türlü ihtiyaçları karşılanacak şekilde barındırılıyor.

Okmeydanı’nda İstanbul’un en merkezi semtlerinden birinde yer alan Darülaceze’nin önünden mutlaka geçmişsinizdir.

Günümüzde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı olan kurum mülhak bütçe ile yönetilmekte. Darülaceze’nin gelirleri, hayırseverlerin bağışları, zekât, adak, kurban bağışı ve gayrimenkul hibeleriyle bunlardan alınan kira bedelleri ve belediye katkısından oluşuyor.

Birçok defa gerek iftar etkinlikleri gerekse sair günlerde ziyaret amaçlı gittiğim bir yer Darülaceze.

 

Bu kez de Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin’in iftar davetiyle Darülaceze’nin İstanbul Havalimanı yakınındaki yeni yerleşkesine gittim. Darülaceze’nin çok etkileyici bir atmosferi vardır, kapıdan girdiğiniz andan itibaren sizi etkisi altına alır. Arnavutköy Belediyesi’ne bağlı Yassıören beldesindeki yeni yerleşkede de aynı duyguyu hissettim. Bütünüyle yeni bir yerleşim alanı olarak tasarlanmış. Gelişmiş altyapı özellikleriyle her türlü ihtiyacı karşılayacak bir yaşam alanı oluşturulmuş. Modern yapılar Osmanlı-Selçuklu mimari dokunuşuyla daha sıcak ve sempatik bir görünüm kazanmış. Neredeyse 1.5 yıl gibi rekor sayılabilecek bir hızla tamamlanmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yapım sürecini bizzat takibinin ciddi rolü var.

25 Mart 2025, Salı 07:00

Zor kazandıklarımızı kolay kaybetmeyelim

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla birlikte Türkiye’de siyasi ve hukuki tartışmalar hız kazandı. Sokakta tansiyon yükseldi, siyasiler arasında sert söz düellosu başladı. Bu durum hem gösterileri tırmandırabilecek hem de ekonomi üzerinde ciddi etkiler yaratabilecek potansiyele sahip. Türkiye’nin siyasi ve ekonomik istikrarını koruyabilmesi için tüm tarafların dikkatle hareket etmesi büyük önem taşıyor.

1. Hukukun Üstünlüğü ve Şeffaflık Sağlanmalı

Hukuki süreçlerin bağımsız mahkemeler tarafından yürütüldüğüne dair kamuoyuna güven verilmeli. Yargının tarafsız ve siyasi müdahalelerden uzak bir şekilde hareket ettiği açıkça ortaya konulmalı. Ancak şeffaflık, adalet mekanizmasının meşruiyetini güçlendirir ve toplumsal kutuplaşmayı azaltabilir.

2. Çatışmacı Dil Kullanılmamalı

İktidar mensupları, muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşları gerginliği artırmaktan kaçınmalı, kutuplaştırıcı söylemler yerine uzlaşı ve diyaloğa dayalı bir yaklaşım benimsemeli. Özellikle siyasetçilerin sert söylemlerden kaçınması, toplumdaki gerilimi azaltabilir.

3. Barışçıl Gösteri ve Demokratik Haklar Korunmalı

Halkın demokratik haklarını kullanabilmesi, demokratik sistemin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bununla birlikte protestoların barışçıl bir çerçevede kalması ve provokasyonlardan uzak tutulması kritik önemde. Güvenlik güçleri mutlaka orantılı müdahalelerde bulunarak şiddetin önlenmesine katkı sağlamalı.

4. Ekonomik Güven Ortamı Sağlanmalı

22 Mart 2025, Cumartesi 07:00

Şimdi ne olacak?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve sürecin CHP’yi de içine çekecek yeni bir tartışmayla büyümesi Türkiye’de gündemi bir anda değiştirdi. İmamoğlu ile birlikte gözaltına alınanlar arasında Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan ve Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık ile Murat Ongun da var.

CHP’li bazı belediye başkanları ise farklı suçlamalarla daha önce tutuklanmıştı.

Türkiye’de uzun yıllardır yerel yönetimler üzerinden siyasetin finanse edildiği bir gerçek. Geçmişte de belediye imkân ve kaynaklarının çeşitli kurum, kuruluş, dernek ve sivil toplum örgütleri için seferber edildiğini hatırlıyoruz.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu döneminde yolsuzluk, rüşvet veya diğer suçlamalarla ilgili hangi delillerin ortaya konulacağını, savcının hangi iddiaları ortaya atacağını kamuoyu yakından izliyor.

Yukarıda ifade ettiğim gibi yerel yönetim kaynaklarının siyasi faaliyetleri desteklemede kullanılması Türkiye’de karşılaşılmadık bir olgu değil. Burada önemli olan yasaların ihlal edilip edilmediğidir.

Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere gözaltına alınan bazı isimler hakkında yolsuzluk, rüşvet ve teröre destekle ilişkili bir dizi ciddi suçlama bulunuyor.

Gözaltı, sorgulama, tutuklama ve yargılama süreçlerinin gelişimi bu çerçevede tartışılan bir başka boyut. Türkiye derin kamplaşma içinde bu konuda da ikiye bölündü.

Murat Ongun’un evinde yapılan aramalarda av tüfekleri ele geçirildi diye bir paylaşım gördüm. Murat Ongun, beraber çalıştığımız Habertürk dönemlerinden itibaren, kanalın sahibi Ufuk Güldemir’in av tutkusundan etkilenmişti. Diğer iddiaların elbette üzerine gidilir eğer ruhsatlı ise evinde av tüfeği bulundurmasında nasıl bir sakınca olabilir?

20 Mart 2025, Perşembe 07:00

Trump döneminde neler beklenebilir?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump ile birçok önemli telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Başkan Trump’ın yaklaşık 2 ay önce göreve başlamasından sonraki bu ilk telefon görüşmesinde Erdoğan ve Trump, askeri, savunma konularını ele aldı.

Ukrayna-Rusya savaşındaki durum, Suriye’nin geleceği ve ekonomik iş birliğinin geliştirilmesi başlıkları da konuşuldu.

ABD Başkanlık koltuğuna ikinci kez oturan ve çok radikal kararlarla icraatlarına başlayan Trump’ın karar ve politikaları bütün dünyayı sarsmaya devam ediyor. Neredeyse her gün manşetlerde yer alan ABD Başkanı Donald Trump göreve geldiği günden bu yana Kanada, Panama, Meksika, Grönland açıklamalarıyla gündem olmuş, Gazze ve Filistinlilerle ilgili önerileri nedeniyle büyük tepki çekmişti.

Kanada’yı 51. eyaleti yapmak istediğini söyleyen Trump, kısa süre önce görevine veda eden Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun da gözyaşlarıyla açıklama yapmasına neden olmuştu. ABD Başkanı Donald Trump’ın kabinesi ve yakın çalışma arkadaşları aşırı sağ görüşlere meyilli, İsrail’e tam destek veren ve büyük sempati duyan insanlardan oluşuyor.

Dengesiz ve tutarsız açıklamalarıyla dikkat çeken ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye konusuna nasıl yaklaşacağı ise şu anda tam bir soru işareti. Önceki başkanlık döneminde belli konularda Türkiye ile iş birliğine yakın duran Trump, Rahip Brunson olayında ise çok sert bir tutum almış ve Türkiye ekonomisine ağır zarar veren kararlara imza atmıştı.

Bu bakımdan içinden geçtiğimiz süreçte Ankara’nın yeni Trump dönemine çok iyi hazırlanması gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump ile bu kez telefon görüşmesinin en önemli başlıklarından biri F-35 uçaklarıyla ilgiliydi.

Türkiye, Rusya’dan S-400 savunma sistemlerini aldıktan sonra CAATSA yaptırımlarına tabi tutulmuş ve F-35 programından çıkarılmıştı. Erdoğan, Trump ile görüşmesinde F-35 programına dönmek istediklerini söyledi. Bu açıklama uzun süredir ilk kez net ve açık bir değerlendirme oldu. Türkiye’nin KAAN ve Hürjet uçaklarının geliştirme programına devam etmesi, Avrupa ile Eurofighter görüşmelerine başlaması ve yeni F-16’ları alacak olması nedeniyle F-35’lerden vazgeçmiş olabileceği değerlendiriliyordu.

19 Mart 2025, Çarşamba 07:00

Terörsüz Türkiye'yi birlikte inşa edeceğiz

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, önceki akşam Hakimevi’nde bir iftar daveti verdi. Medya kuruluşlarının Ankara temsilcilerinin yanı sıra yargı muhabirleri ve kameramanların da katıldığı davette Bakan önemli açıklamalar yaptı. Belli konulardaki değerlendirmelerini konu başlıklarıyla özet olarak aktarmak istiyorum.

İMRALI’NIN TERÖR ÖRGÜTÜNE SİLAH BIRAK ÇAĞRISI

Çağrı öncelikle terör örgütü elebaşının kendi örgütüne silah bırakmasına yönelik. Çağrıda, terör örgütünün kendilerine göre zemin sağlayan hususların artık gerekçelerinin olmadığını söylüyor. “Kongrenizi toplayın, örgütü feshedin, tüm gruplar da silah bıraksın” diyor.

CEMİL BAYIK’IN “SİLAH BIRAKMAYIZ” MESAJI

İmralı’nın çağrısında bir şart söz konusu değil. Silah bırakma şartı yerine getirilmezse terörle mücadele devam eder. Yani o noktada devletin terörle mücadeleden vazgeçmesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Hatta çağrıda ateşkes olmadığı halde ateşkes sözüne karşı Milli Savunma Bakanımızın ‘bunu kabul edemeyiz’ şeklindeki cümleleri de söz konusu. Buradaki hedefimiz ülkemizi terörden kurtarmak. 40 yıldan bu yana çok büyük kayıplar verdik, şehitler verdik, maddi kayıplarımız oldu. Bin yıllık kardeşliğimize bir hançer saplandı. Şimdi bu hançeri çıkardığımız zaman tabii bu yaranın iyileşmesi, o çıkarılan yerdeki iyileşmeyi sağlayacak gereklilikler ne olabilir? Onlar bu çağrının sonuç verip vermediğine bağlı hususlar. Bundan sonraki adımlar ne olabilir? şeklinde şimdiden bir tartışma doğru değil. Bu sürecin akamete uğramaması lazım, bu hepimiz için önemli. Geçtiğimiz cuma günü Van’daydık. Orada 2 bin 500 kişilik bir iftar yemeğinde insanlar gerçekten umutlu, heyecanlı. “Artık buralarda terör olmasın, çocuklarımız kaçırılmasın, hep beraber birlik beraberlik içerisinde önümüze bakalım” diyorlar. Hepimiz bunu istiyoruz. Demokratik siyaset kanalları açık o anlamda.

AF TARTIŞMASI

Kişiye yönelik bir düzenleme, bir iyileştirme söz konusu değil. Biz ‘mevzuatımızda sürekli birtakım iyileştirmeler’ yapıyoruz. Mesela hasta hükümlüler; “Cezaevinde ölmesin hükümlü” diyoruz. Bu insan haklarına aykırı. Bunların bir genel af şeklinde yorumlanması doğru değil. COVID izniyle ilgili bir çalışma ‘olabilir’ dedik. Af mı geliyor? şeklinde birtakım yorumlara neden oldu. Oradaki husus tamamen COVID izni süreciyle ilgili. 2020’de COVID izninden yararlanıp açık cezaevinde bulunanlar denetimli serbestlikten faydalanarak tahliye edilmişti. COVID devam ettiği müddetçe bu süre 31 Temmuz 2023’e kadar uzatıldı. O tarihten sonra bu kişilerden koşullu salıverilmesine 5 yıl kalanların COVID izni kapsamında hayatına devam etmesine, koşullu salıverilmesine 5 yıldan fazla olanların ise cezaevine dönmesine yönelik bir düzenleme yapıldı. Bu düzenlemeden yaklaşık 100 bine yakın kişi faydalanmış oldu. Kapalı cezaevinde bulunanlar da 3 yıl erken açık cezaevine geçmiş oldular. Bu düzenlemeden 31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla cezası kesinleşen ve cezaevinde bulunanlar yararlandı. 31 Temmuz 2023’te cezaevinde değil ama daha önce suç işlemiş ancak cezasının infazı henüz kesinleşmemiş ve hapse girmemiş olanların, yargılamadaki gecikmeden dolayı bu düzenlemeden yararlanamaması gibi bir durumortaya çıktı. Bu talepler doğrultusunda bir düzenleme olabilir.

18 Mart 2025, Salı 07:00

Birlik ve beraberliğimizin sembolü: Kastamonu

Kastamonu, birçok yönüyle dikkat çeken bir şehrimiz. Anadolu’nun kurtuluş mücadelesindeki rolü, konuksever, mert insanları, zengin tarih ve kültür mirasıyla farklı bir konumda. Şehrin ilginç bir yönü de çok göç vermesi. Bunun bir nedeni Kastamonu’nun İstanbul ve Ankara gibi iki dinamik metropole olan yakınlığı olabilir. Nitekim Kastamonulular İstanbul’da ikinci büyük hemşehri topluluklarından birine sahipler.

Aralarında çok güçlü bir bağ ve dayanışma var. Anadolu’nun farklı illerinde de yaklaşık 700 bin Kastamonu kökenli yurttaşımız yaşıyor. Ben Kastamonulu değilim. Ancak bu güzide şehirden çok sayıda dostum var. Bunların başında da iş insanı Haydar Çolakoğlu geliyor. Çolakoğlu, Kastamonulular Platformu adına 14 Mart Cuma akşamı farklı kesimlerden seçkin bir topluluğu İstanbul Etiler Le Meridien Otel’de buluşturdu. Çolakoğlu, Türk iş dünyasında, genç kuşağın öne çıkan isimlerinden. Çolakoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyor. Ağırlıklı olarak enerji, metalurji ve finans alanında faaliyet gösteriyorlar.

ABD ve Avrupa’da Türkiye’nin tanıtımıyla ilgili projeleri destekliyorlar. Topluluk, enerji sektöründe toplam 570 megawatt kurulu gücüyle en önemli özel sektör enerji üreticileri arasında. Grup ayrıca Türk Ekonomi Bankası’nda Fransız BNP Paribas ile birlikte büyük ortak konumunda. Haydar Çolakoğlu’nun iftar davetine çeşitli siyasi partilerden temsilciler katıldı. Bunlar arasında AK Parti’nin kuruluşundan bu yana önde gelen isimlerinden Mücahit Arslan da vardı. Ayrıca İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, iş insanı Ali Ağaoğlu ve alüminyum sektöründe uluslararası başarılara imza atan iş kadını Pelin Arslan ile sohbet etme fırsatı buldum. Haydar Çolakoğlu duygusal konuşmasında Kastamonu hakkında tarihin önemli bir gerçeğini paylaştı.

Bu vatan için cepheye gitmek isteyen ama “kadınları savaşa almazlar” diye erkek kılığına girerek mücadeleye katılan Halime Çavuş’un memleketi olduğunu hatırlattı. Ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un Van’dan gönderdiği mesaj okundu. İftar etkinliğine katılan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkan Vekili Celal Adan, siyaset sahnesinin etkili simalarından. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İstanbul Milletvekili olan Celal Adan, yakın dönem siyasi tarihimizin sıkıntılı süreçlerinin aşılması ve toplumun farklı kesimlerinin katılımıyla yeni bir sayfa açılması için samimi gayret gösteren bir siyasetçi.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin terör örgütünün İmralı’daki lideri Abdullah Öcalan’la ilgili çağrısı, bir anda Türkiye gündeminin en önemli konuları arasına yerleşti. Celal Adan, bu sürece aktif katkı veren, MHP teşkilatlarında da ciddiyeti ve beyefendi kimliğiyle tanınan bir milletvekili. Celal Adan gündemi değerlendirdiği etkileyici bir konuşma yaptı. Son gelişmelere atıfta bulunarak “Bir kardeşlik destanı yazılıyor bugün ülkemizde. Silah bırakılacak, kimse bu ülkenin insanlarını taşeron olarak kullanamayacak” ifadesini kullandı. TBMM Başkanvekili kimliğiyle de bu süreçte ortaya çıkabilecek olası güçlüklerde akil insan olarak belirleyici rol oynayacağı görüşündeyim.