Vizyondaki ‘Anna Karenina’ Tolstoy’un 140 yıl önce yazdığı romandan, senarist Tom Stoppard ve yönetmen Joe Wright’ın el ele kotardığı bir teatral uyarlama. Hem de müthiş bir uyarlama. İlk yarıdaki tempo çok yüksek. Bu bölümde, özellikle Anna Karenina ile Kont Vronsky’nin dans sahnesi övgüyü hak ediyor. Bu sahne, yüksek görselliği ve duygusu ile ‘Siyah Kuğu’ filmini anımsatıyor. Filmin geneli ise, en sevdiğim filmlerden biri olan ‘Moulin Rouge’ (Kırmızı Değirmen) gibi bir görsellik ve drama dozuna sahip. Kitabın ağır dram etkisini, filmden çıkınca hissetmiyor izleyici.
Bu hafiflikte, filmin finaline yansıtılan, Kitty ve Lenin mutlu sonu ile, Karenin karakterinin (Jude Law’ın üstün oyunculuğuna şapka çıkarmak gerek) ulaştığı huzurun perdeye yansıtılmasının büyük payı var. Kitap ile film arasındaki diğer bir fark da kitabı okurken hissettiğimiz büyük Anna empatisinin filmden seyirciye ulaşmaması. Aksine bilinen en kesin gerçek olan ‘yasak aşk, bu örüntüye dâhil olan herkesi yakar’ duygusunun sağlamasını izliyoruz. Filmin çekim aşamasından beri taşıdığım ‘Keira Knightly nasıl bir Anna Karenina olur?’ tereddütünün yanıtını ise; kendimce ‘yeterli olmamış’ olarak buldum. Filmin diğer tüm oyuncuları ise övgüyü fazlası ile hak ediyor. Özet olarak, Anna Karenina’nın bu versiyonu ‘izlenesi filmler’ listesinde kendine yer buluyor.
‘Yağmur Kesiği’
Uğur Yücel’in öykü kitabı ‘Yağmur Kesiği’ 5000 adet olarak Can Yayınları tarafından basıldı. İlk sayfada ‘Uğur Yücel, Kuzguncuk’ta doğdu. Tiyatro okudu. Sinema oyuncusu, senarist, yönetmen oldu. Görünmeden yazmak, film çekmek istedi. Beceremedi’ notu var. Altta ise ‘Bir sinemacının kitabı...’ yazıyor. Kısa öykülerden oluşan ‘Yağmur Kesiği’nin aynı adlı öyküsünde romancı Fahir’in, hayatının en güzel öyküsüne kapandığını okuyoruz. ‘Yağmur Kesiği’ zor zamanların, kara gecelerin, dışarıda kopan fırtınaların içinden geçen insanların romanı...
Herkesin kolayca seveceği, benimseyeceği satırları art arda dizmemiş Uğur Yücel. Zaten bunu ondan beklemeyen bizler için, sindire sindire okunacak, noktalarda duraklayıp gözünde sahneleri canlandıracak detaylı tasvirlerle dolu bir senaryo gibi yazmış. Ben okuyorum, size de öneririm.
NİYET VE ALGI
Şarkıları, şiirleri, edebiyatı, halk danslarını, baleyi, resmi, heykeli, kitapları ve elbette insanları yaşamımızdan çıkarırsak geriye; çöl kalır... Bildiğiniz çöl. Ya da ıssız bir ada... Hayatın sadece ‘yaşam savaşından’ ibaret olduğu bir tekdüzelik... Okurken, yazarken, bakarken ve değerlendirirken, bir bütünü algılamayı başarmaya çalışmalıyız. Şüpheler, art niyet ve kötülük gören bir göz ile yaşamak, hayatı boşa harcamaktır. Romantizm değil bu bahsettiğim. Sadece hayatı anlamlandırmak... ‘Şeker Portakalı’ son derece masum bir kitaptır. Edebiyatımızda da sıklıkla rastladığımız olayları, duyguları anlatır. Keşke hepimiz okusak...
Öğrencilerin değişik dersler görmesinin, değişik kaynaklar işlemesinin önemli bir nedeni de seçim yapma ve doğruyanlış arasındaki farkı, kendi değerleri ile seçmeyi öğrenmelerini sağlamaktır. Bu nedenle hem Türk eserlerini hem de yabancı eserleri okuyup sınıfta yetkin bir eğitimci ile değerlendirmek, yetişkinlikte verecekleri önemli kararlara onları hazırlamanın ilk ve en önemli adımıdır. Çocuk kitaplarını çocuklarımızın gözünden okuyalım. Onlar bizden çok daha yalın ve büyük bir masumiyet ile algılıyorlar dünyayı. Ve onların kitaplardan öğreneceği, içinde yaşamaya hazırlanmaları gereken koca bir dünya var dışarıda.
Dünyanın en zengin 10 müzisyeni
Bir ‘Top 10’ listesi de Forbes.com tarafından açıklandı. Bu liste, dünyanın en yüksek yıllık gelire sahip müzisyenlerini kapsıyor:
1. Rolling Stones: 88 milyon dolar
2. Jay-Z: 83 milyon dolar
3. Madonna: 72 milyon dolar
4. Bon Jovi: 67 milyon dolar
5. Elton John: 53 milyon dolar
6. Celine Dion: 45 milyon dolar
7. Tim McGraw: 37 milyon dolar
8. 50 Cent: 33 milyon dolar
9. Sean (Diddy) Combs: 23 milyon dolar
10. Justin Timberlake: 20 milyon dolar
(12.01.2013 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)