Işınsu Kestelli

06 Nisan 2025, Pazar 07:00

Ürünü koru ki festivaller yaşasın

Çeşme Yarımadası, doğal zenginlikler açısından adeta bir vaha... Her köşesinde farklı bir ürün yetişiyor ve bu ürünlerin her biri dünya çapında nam salabilecek kadar eşsiz ve değerli.

Yarımada’da yabani otları, enginarı, mandalinası, kavunu, limonu, şeftalisi, nergisi, üzümü, zeytini ile öne çıkan; bazen birden çok özel ürüne ev sahipliği yapan ilçeleri, köyleri var. Ve bu ürünleri, özellikle son 15-20 yıldır düzenlenen festivaller sayesinde artık tüm Türkiye tanıyor.

Hiç şüphe yok ki bu festivallerin en ünlüsü, bu yıl 14-17 Nisan tarihleri arasında 14’üncüsü düzenlenecek olan Alaçatı Ot Festivali. Bu festival, bölgedeki tüm festivaller için adeta bir mihenk taşı. Alaçatı bölgesinde yetişen ve yenilebilen 125’i aşkın yabani ot türü bulunuyor. Şevketi bostan,arapsaçı, cibes, dağlama, deli kereviz, deniz börülcesi, ebegümeci, eşek helvası, gelincik otu, hardal otu, hodan, iğnelik, kaya koruğu, köremen, radika, stifno, su teresi, tilkişen, turp otu, zahter bu otların en bilinenleri.

Dolayısıyla Alaçatı, ot festivali düzenlemeyi en çok hak eden adres. Bu nedenle de festival zamanı Türkiye’nin dört bir yanından ziyaretçi çekmeyi başarıyor.

Bu yıl Çeşme Belediye Başkanı Lâl Denizli ve ekibinin festivali daha cazip kılabilmek adına çok ciddi bir çalışma gerçekleştirdiklerini yakinen biliyorum ve festivale mutlaka zaman ayırmanızı öneriyorum. Ancak... Söylemek istediğim şey çok daha başka. Unutmayalım ki eğer ürün olmazsa bu festivaller de olmaz. Mesela Urla Enginar Festivali’nin düzenlendiği zamanlarda, bölgede yetişen enginar miktarı kısa süreye sıkışan yoğun talebe yetişmekte zorlanıyor.

Ya da Çeşme’nin, bir eşi sadece İtalya’nın Cinque Terre bölgesinde bulunan ve çok ciddi bir ekonomik değer sağlayan limonu, binalar arasına sıkışmış sayılı bahçede yetişiyor artık.

Bu nedenle, en az festivalleri düzenlemek kadar ürünleri yaşatmak için de uğraşalım ki lezzetimiz de eğlencemiz de keyfimiz de daim olsun.

TRUMP VERGİLERİ VE FIRSATLAR

30 Mart 2025, Pazar 07:00

Bir sonraki Microsoft 17 yaşında bir kız tarafından kurulacak!

Başlıktaki bu cümleyi söyleyen kişi, Technovation’ın CEO’su Tara Chklovski... Kariyerini cinsiyet eşitsizliğine son vermeye adayan Chklovski, 8-18 yaş aralığındaki genç kızların kendi teknoloji odaklı şirketlerini kurmalarını desteklemek amacıyla Technovation şirketini kurmuş bir isim.

Dünya teknoloji devlerine baktığımızda kurucularının hep erkek olduğunu görürüz. Bill Gates (Microsoft) Elon Musk (Tesla & SpaceX), Steve Jobs (Apple), Mark Zuckerberg (Meta),  Sam Altman (OpenAI...)

LinkedIn’in 2024 verilerine göre, kadınlar küresel iş gücünün yüzde 42’sini oluşturuyor. Ancak kadınlar giriş seviyesi pozisyonların neredeyse yarısını elinde tutarken, üst düzey yönetici gibi yüksek rütbeli pozisyonların dörtte birinden azını oluşturuyorlar. Kadınlar, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) alanlarındaki iş gücünün ise yalnızca yüzde 28,2’sini temsil ediyorlar.

Bu durumu değiştirebilmenin yolu kadınların teknoloji dünyasında daha fazla yer alması için onları çok daha erken aşamalarda desteklemekten geçiyor. Daha çok kız öğrencinin STEM eğitimi alması ve bu alanda kariyere yönlendirilmesi için çabalamamız gerekiyor. Kadınlar sadece belli sektörlere dahil olmakla kalmamalı, aynı zamanda şirketleri kuran, yöneten, büyüten ve adından söz ettiren isimler olmalı. Kadınlarımızı girişim dünyasına, sanayiye, tarıma, siyasete, yönetim kademelerine, kısaca hayatın tam içine, hak ettiği ölçüde sokmak zorundayız.

En büyük hayallerimden biri de, gelecekte bir gün, İzmir Tarım Teknoloji Merkezi’nden doğan ve tarımın dijital dönüşümünde çığır açan bir tarım girişimciliğinin arkasında gencecik bir kız çocuğunun imzasının olmasıdır.

Olacağına da tüm kalbimle inanıyorum.

TEKNOLOJİDE ÇİN-ABD SAVAŞI

Çin, 2017 yılında yayımladığı “Yeni Nesil Yapay Zeka Gelişim Planında” 2030’a kadar yapay zeka alanında dünya lideri olmayı hedeflediğini duyurmuştu. O yıldan bu yana da yapay zeka alanındaki yatırımlarını hızlandırarak 2030’a kadar teknoloji süper gücü olma hedefine adım adım ilerliyor.

16 Mart 2025, Pazar 07:00

Önce yaşam hakkına sahip çıkalım

Geçen cumartesi takvimler bir kez daha 8 Mart’ı gösteriyordu ve bir kez daha siyasetçiler, devlet kurumları, sivil toplum örgütleri, özel şirketler ve aklınıza gelebilecek daha pek çok kuruluş 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü, yayınladıkları son derece pozitif mesajlarla kutladı. Her birinin ne iyi niyetinden ne de çabasından en ufak bir şüphem yok. Çoğu bu konuda az da olsa bir farkındalık yaratabilmek için yıllardır mücadele ediyor.

Elbette ki bu günün kutlanmasının temelinde kadınların iş hayatındaki hak arayışları yatıyor.

Elbette ki mücadelenin başladığı ilk günden bu yana önemli mesafeler de kat edildi.

Ama günümüzde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün en büyük kazananının çiçekçiler olduğunu söyleyebiliriz rahatlıkla. Özellikle son yıllarda, bu önemli gün bir hak arama gününden çok bir kutlama gününe dönüştürüldü adeta. Oysa 8 Mart’tan sadece üç gün sonra, yani  11 Mart’ta, bir gün içinde beş kadın öldürüldü bu ülkede.

İzmir’de Fatma Kara, eski sevgilisi Olgun Gacar tarafından, sokak ortasında, dövüle dövüle öldürüldü. Fatma daha henüz 27 yaşındaydı.

Aynı gün içinde, Konya’da, Havva Adıyaman boşanma aşamasında olduğu eşi Yusuf Adıyaman tarafından, Tekirdağ’da Halime Avşar eşi Halil Avşar tarafından, İstanbul’da Gülnur Akalın eski eşi Tuncer Batmaz tarafından, Antalya’da Sevcan Demir Sakman ise eşi Halit Can Sakman tarafından katledildi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2024’te 394 kadın öldürüldü. En az bir o kadar sayıda kadının ölümü de ‘şüpheli’ olarak kayıtlara geçti.

2025’in ilk iki ayında ise 49 kadın cinayeti işlendi; 53 kadının ölüm nedeni de ‘şüpheli’ ifadesiyle resmi belgelerde yer aldı. Dolayısıyla, kadınların eşit işe eşit ücret hakkını savunalım; kariyer yapmasının önündeki engelleri el birliğiyle kaldıralım; mobingin, tacizin önünü alalım; kadınların dilediğini giyebilmesine, fikrini söyleyebilmesine olanak sağlayalım ama tüm bunları yaparken en temel hakkı olan yaşama hakkını çok daha iyi koruyalım. Kadın cinayetlerini azaltabilmenin yolu cezaların ağırlaştırılmasından, iyi hâl indirimlerinin kaldırılmasından,   güvenlik tedbirlerinin  daha etkin uygulanmasından geçiyor. Ve eğer gerçekten istenirse bunları sağlamak hiç de zor değil.

09 Mart 2025, Pazar 07:00

Önemli çağrı

Merkez Bankası, geçen perşembe yaptığı açıklamayla politika faizini 2.5 puan düşürerek yüzde 42.5 seviyesine çektiğini duyurdu. Bu, piyasalar tarafından beklenen, arzu edilen bir gelişmeydi. Ancak yüksek enflasyon döneminde kredi musluklarının kapatılarak yatırım yapma ortamının sekteye uğramasından kaynaklanan sorunlar varlığını halen sürdürüyor.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da bu konuya dikkatleri çekerek  şu önemli çağrıyı yaptı: “Merkez Bankası politika faizini 2.5 puan düşürerek yüzde 42.5’e çekti. Merkez Bankası politika faizi son 3 ayda 7.5 puan inmiş oldu. Bankalar mevduat faizlerine bu indirimleri anında yansıtıyor. Ancak, ticari kredi faizleri aynı oranda inmiyor. Bankaların faiz indirimini öncelikli olarak KOBİ kredi faizlerine yansıtmalarını, üretime, yatırıma ve istihdama destek olmalarını bekliyoruz. Ticari kredi büyümesine getirilen sınırlamalar da ekonomide maliyetleri artırıp, arzı kısıtlayarak enflasyonist baskı oluşturuyor. KOBİ kredilerinden başlayarak ticari kredilere ilişkin büyüme kısıtlarının gözden geçirilmesi gerekiyor.”

Evet; iş dünyası yeni yatırımlara yönelmek ve ekonomideki iyiye gidişin hızlanmasını sağlamak için bankalardan faiz indirimi bekliyor.

Unutmayalım ki ülkenin refaha kavuşması her kesimin üzerine düşen görevi yerine getirmesinden geçiyor.

BİR 8 MART DAHA GEÇTİ

Dün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü...

Kadınların çalışma hayatındaki ve toplumdaki yerinin çok fazla değişmediği, sorunların varlığını aynen koruduğu bir yılı daha geride bıraktık maalesef.

Oysa, iş hayatında kadın erkek eşitliği artık sadece bir adalet meselesi değil, ekonomik fayda yaratmanın olmazsa olmazı.

02 Mart 2025, Pazar 07:00

Hızlı moda kirli çevre demek

Giyim markaları yeni yeni doğmaya başladığında, yani insanlar genellikle evde ve her zaman elde üretilen giysilerden hazır modaya geçtiğinde yılda bir koleksiyon hazırlanırdı.

İlerleyen yıllarda, mevsimler dikkate alınarak yılda dört koleksiyon alışkanlığı yaygınlaştı.

Günümüzde ise moda da fastfood gibi. Dünyanın en yaygın ve en yüksek ciroya sahip markaları yılın 52 haftasında da yeni ürünleri raflara yüklüyor. Sürekli tüketim söz konusu.

Modanın bu hızına doğal, sağlıklı ve yüksek kaliteli malzemelerin hem üretim kapasitesi hem de maliyet açısından yetişmesi mümkün olmadığından doğal gibi görünen malzemeler sektörü büyük ölçüde ele geçirmiş durumda.

Bugün aldığınız bir ürünün etiketine baktığınızda, genellikle “yüzde 100 polyester” ibaresini görürsünüz.

Nedir bu polyester?

Polyester, petrol bazlı bir üründür. Kimilerine göre satın alınabilecek en tehlikeli kumaş türüdür. Mesela saten diye aldığınız kumaşlar çoğunlukla ipeksi polyesterdir. Polarlar, tüylü polyesterdir. Kadife, pelüş polyesterdir. Krep kumaşlar, buruşuk polyesterdir.

Ne yazık ki günümüzde, dünya genelinde üretilen kumaş ve giysilerin yaklaşık yüzde 70’i polyesterdir. Bu hem sürdürülebilir olmayan fosil kaynak kullanımı hem de üretim aşamasında ihtiyaç duyulan yüksek su miktarı nedeniyle çevre için en büyük tehditlerden biridir.

16 Şubat 2025, Pazar 07:00

Yüksek teknoloji problemi

Türkiye’nin her yıl biraz daha artan ihracatı hepimizi gururlandırıyor. Ama bu gurur bazı soruların sorulmasını da engellememeli. Mesela “Yüksek teknoloji ihracatında ne noktadayız” veya “Kilogram başına ihracat fiyatımızı hangi noktaya taşıyabildik?” gibi...

Önce ikinci sorudan başlayayım: 2023’te 1.48 dolar olan kilogram başına toplam ihracat birim değerimiz, 2024’te 1.42 dolara geriledi. Almanya, Japonya gibi bu alanda iyi durumdaki ülkelerde söz konusu değer 4 dolar düzeyinde. Aramızdaki farktan daha önemli olan ise özellikle kilogram başına ihracat değeri 60 dolar seviyelerinde olan savunma sanayi alanında elde edilen başarılara ve yatırımlara rağmen ortalama değeri yukarı taşıma konusunda mesafe kat edemememiz.

Birinci sorunun cevabıyla ilgili ise Ekonomim’de okuduğum bir araştırma her şeyi gayet net anlatıyor. TÜİK verilerini esas alan söz konusu araştırmaya göre yüksek ve orta-yüksek teknolojili ürün ithalatımızın 10 yıllık faturası 1.16 trilyon dolara ulaşırken, bu ürünlerden kaynaklı dış ticaret açığımız 450 milyar dolara dayandı.

2015’ten bugüne geçen 10 yıllık zaman diliminde Türkiye’nin yüksek teknolojili ürün ihracatı 64 milyar 123 milyon dolar olurken, aynı dönemde ithalat 265 milyar 860 milyon doları buldu. Sadece bu kalemde verilen açık miktarı 201 milyar 737 milyon dolar... Orta Yüksek Teknolojili ürünlerde ise toplam 647 milyar 540 milyon dolarlık ihracata karşılık 894 milyar 797 milyon dolarlık ithalat yapıldı ve 247 milyar 257 milyon dolarlık açık oluştu.

Yüksek teknolojide yükselmenin getirisini kanıtlayan son yıllardaki en net örnek Filipinler... İzlenen eğitim ve yatırım politikaları neticesinde Filipinler’deki yarı iletkenler ve elektronik endüstrisi, ülkenin imalat sektörüne en büyük katkıyı yapan sektör haline geldi. Ülkede 500’ün üzerinde yarıiletken ve elektronik şirketi faaliyet gösteriyor.

Filipinler aynı zamanda dünyanın en büyük dijital sinyal işleyen mikroişlemci üreticisi... Intel, Analog Devices, Onsemi gibi sektörün büyükleri Filipinler’de üretim yapıyor ve yatırımlarını her geçen yıl daha da büyütüyor. Toshiba’nın bilgisayar, Lexmark’ın yazıcı üreten fabrikaları var. 2021’de ülkeye gelen yabancı yatırımlar bir önceki yıla göre yüzde 38 artarak doğrudan yabancı yatırım miktarı 114 milyar dolar oldu. Aynı yıl ülkenin imalat sanayi yüzde 22 büyüdü ve bu son 10 yıldır kesintisiz olarak süren bir büyüme trendi olarak kayda geçti.

Son yıllarda Güney Kore de dijital güç merkezi olma hedefiyle önemli bir atılım içinde. Seul yakınlarında dev bir mikroçip üretim bölgesi oluşturuluyor ve sadece Samsung 215 milyar Euro yatırımla beş yarı iletken fabrikası kuruyor. Bölgenin 2042’ye kadar tamamlanması planlanıyor.

Özetle, konu çok önemli ve yüksek teknoloji üretimi en ciddi memleket meselesi... Bu konuyu sürekli gündemde tutmak, tartışmak, çözüm aramak hepimizin meselesi olmalı.

10 Şubat 2025, Pazartesi 07:00

İzmir’e tarımın silikon vadisi

İzmir Ticaret Borsası, tarım alanındaki girişimleri hem desteklemek hem de inovasyon ve ticari tarafta hızlı büyütmek adına yeni bir oluşuma imza attı. Tarımdaki dijital dönüşüm de anahtarı olan bu gelişme hakkında bilgi veren İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, İzmir Tarım Teknoloji Merkezi (İTTM) oluşumunun ülkede bir ilki temsil ettiğini söyledi. Kestelli “Bu projeyi çok önemsiyoruz çünkü Türk tarımının dijital dönüşüm ihtiyacı, ülkemizin en önemli yapısal reform alanlarından biri” dedi.

PAYDAŞLARIN KATKILARIYLA

Işınsu Kestelli şöyle devam etti: “Sorunları, eksikleri, ihtiyaçları ve geleceğe dair yapılması gerekenleri, sektörün tüm paydaşlarıyla konuşarak belirledik. Başta tohum ektik. Sonra onu sulamaya devam ettik. Öncelikle bir mekana ihtiyacımız vardı. Tarım ve Orman Bakanlığı desteği ile Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi UTAEM’in Menemen’deki tesislerini projenin merkezi haline getirdik. Mevcut tesisi baştan aşağı yeniledik. Hem bireysel girişimciler hem de kurumsal yatırımcılar için çağdaş bir çalışma alanı yarattık.”

DEV ORTAKLARLA YOLA DEVAM

Finansman sağlamak adına, İş Bankası, Ziraat Bankası, Denizbank’ın da projenin ortakları arasında yer aldığını hatırlatan Kestelli, “Önce TEKMER statüsü ile merkezimizi yatırım açısından cazip hale getirdik. Ciddi destekler sunuyoruz. İTTM’nin sektörde yön belirleyen bir kurum, bir anlamda tarımın Silikon Vadisi olacağına inanıyoruz” diye konuştu. Kestelli, üretim miktarı ile dünyanın 10 büyük tarımsal üreticisinden biri olan Türkiye’nin, tarımda yaşanan sıkıntıları hızla geride bırakarak örnek bir ülke haline gelmesi için çalıştıklarını söyledi.

İNCİR, ZEYTİN, ÜZÜM VE ARI KÜMELENMESİ

İzmir Ticaret Borsası Genel Sekreteri Erçin Güdücü de, tarımda yaşananları “İncir, zeytin, üzüm ve arı araştırma gruplarımız hazır. Teknolojik mentorluk de yapıyoruz. Örneğin pamukta su stresi testi yapmaya başlattık. Kekik tarlasında yabancı ot toplama makinesi geliştirdik, kullanımını yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Çitçilere, öğrencilere ve göçmenlere eğitim veriyoruz” dedi.