Murat ÇelikAcı hep aynı

HABERİ PAYLAŞ

Acı hep aynı

Siz hiç, bir mezar taşıyla konuştunuz mu? Kabrinin başında durup toprak altındaki eşinize seslendiniz mi?

Mermer dikdörtgenin bir kenarına ilişip fısıldadınız mı anneniz, babanız yahut evladınıza?

Kayıp acısı yaşamayanların anlayabileceği şeyler değil bunlar ama hepimizin hissedebileceği, hiç olmazsa hissetmeyi, ortak olmayı deneyebileceğimiz bir duygu.

Her ölüm zor geride kalanlara. Her ölüm acı. Hayatın doğal akışı içinde, ileri yaştaki yakınlarımızın, ‘normal’ kabul edilecek ölümlerine de üzülüyoruz elbette ama daha ağır, daha yürek burkan kayıplar var.

Haberin Devamı

*

6 Şubat 2023 depremlerinin ikinci yıldönümüydü dün. Televizyon ekranlarında, gün boyu bambaşka dramları izledik deprem bölgesinden. Yaşamayanın anlayamayacağı ama insan olanın hissedebileceği acılara şahitlik ettik. İnsan olana hayatın anlamını sorgulatması gereken acılara…

*

Kahramanmaraş’ta; eşini ve iki evladını depremde kaybetmiş bir babayı izledim örneğin. Ailesini toprağa verdiğinden beri her gün ziyaretlerine giden bir baba… Ama her gün.

 Acı hep aynı

Eşi çok sevdiği için ona bir fincan Türk kahvesi; çocuklarına da onların sevdiği yiyecek, içecekleri götüren Emre Bozkurt. Yasını bu şekilde tutmaya devam eden Bozkurt’un evlat acısını yaşamayanın anlaması mümkün mü?

*

Yer ve zaman değişiyor; acı değişmiyor. 1 Ekim 1995’te Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesinde meydana gelen depremde şahit olduklarımla, 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi’nin yıktığı Adapazarı’nda gördüklerim aynıydı aslında. Kentin, mahallenin, apartmanın adı farklıydı sadece. Tabii bir de ölenlerin. İsimler farklı, acı hep aynı. Daha birkaç aylık bebeklerden, 18’indeki gençlere; evladını kaybedenlerin yaşadıkları ise hep bir başkaydı. Hep bambaşka… Hâlâ öyle. Derler ya “Allah düşmanıma evlat acısı yaşatmasın” diye. Öyle…

*

15 Mayıs 1995’te, Isparta’nın Senirkent ilçesinde evleri yutan çamur selinde de aynı acıya tanıklık etmiştim misal. Düzce’de, Van’da, Elazığ’da, İzmir’de, Pamukova’da, Kastamonu’da, Sinop’ta, Rize’de, Zonguldak’ta, Çorlu’da, Soma’da, İliç’te… Her yerde aynı yandı yürekler. Sadece depremler değil, sellerde, orman yangınlarında ve son Kartalkaya Grand Kartal Otel yangını gibi ‘insan kaynaklı’ felaketlerde de durum aynıydı, aynı…

Haberin Devamı

*

Aslında, doğal afetlerin yarattığı bilanço da ‘insan kaynaklı’. Asıl meselemiz bu zaten. Klasik ama en çarpıcı mukayeseyi biliyorsunuz…

Japonya’daki depremle bizdekinin yol açtığı hasar aynı olmuyor işte. Aynı büyüklükteki depremler; onlarda can kayıpsız atlatılırken, bizde 10 binlerce insan ölüyor.

Çünkü şehirlerimizi, mahallelerimizi yanlış yerlere kuruyoruz.

Çünkü yapı denetimlerini gereği gibi yapmıyoruz.

Çünkü yaşadığımız afetlerden ders çıkardığımızı söylesek de o dersin gereğini hayata geçirmiyoruz.

Çünkü sadece üzülüyoruz. Üzülüyor ama hemen unutuyoruz. Yeni acıların önüne geçecek tedbirleri uygulamıyoruz.

Çünkü sorumluluk üstlenmek yerine suçu hep başkalarında arıyor, başkalarını suçluyoruz.

Çünkü biz; bilimsel gerçekleri değil kendi doğrularımızı önceliyoruz. İşimize geldiği gibi yaşıyor, bedavadan ölüyoruz.

Haberin Devamı

Maalesef bunca yılın sonunda açıkça görülüyor ki, kendimizi kandırıyoruz.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder