YazarlarCanan Güllü: Uluslararası boyuta kötülük taşıyoruz

HABERİ PAYLAŞ

Canan Güllü: Uluslararası boyuta kötülük taşıyoruz

Münevver Karabulut cinayeti 14 yıl sonra yine tartışılıyor… Karabulut Ailesi’nin katil Cem Garipoğlu’nun mezarının açılması talebinin reddedilmesi ve ailenin avukatı Rezan Epözdemir’in antisemitik olmakla suçlanan açıklamalarının yankıları gündemde… “Neler oluyor?” diye sormak için Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü’yü aradım. O çarpıcı diyaloğu aynen aktarıyorum…

Canan Hanım nasılsınız?

Ameliyat oldum Murat Bey, çok ağrım var, mecburi istirahatteyim.

Hayırdır???

Kadıköy Meydanı’nda 2019 yılında, kadına karşı şiddetin önlenmesi amacıyla dünya çapında bir protestoya dönüşen Las Tesis dansına katılmış ve polis şiddetine uğramıştım. Aradan geçen zaman içinde ters kelepçeyle sağ omuzumda bir kas yırtığı; yerde sürüklenme nedeniyle sağ bacağımda kas yırtığı ve bağ dokusunun zedelenmesi gerçekleşti. 15 Aralık 2022’de de Kadına Şiddet Zirvesinin yapıldığı otel önünde polis tarafından sürüklendim. Geçen haftalarda ameliyat olmak zorunda kaldım ve ağrıyla cebelleşiyorum.

Haberin Devamı

Ne diyeceğimi bilemedim. Çok geçmiş olsun. Ben de size kadına şiddeti ve Münevver Karabulut cinayeti ile ilgili tartışmaları soracaktım.

Hasta yatağımdan yanıtlayabilirim. Münevver Karabulut cinayeti toplumda kadın cinayeti olarak ilk etapta anlaşılmamış bir vakadır. Bizim açımızdan ise yargılama sürecinde çok önemli iki sıkıntı vardı. Katilin babasını (Nida Garipoğlu) savunan bir avukatın (Metin Feyzioğlu) baro başkanı olması... Feyzioğlu, kendisini, “savunma haktır” diyerek savunmuştu. Savunma haktır evet ama savunma makamı bir meslek örgütünü temsil ediyorsa hukuksuzluğun karşısında yer almalıdır, taraf olmamalıdır. İkincisi, bir kadın cinayetinin savunulmasında toplumsal cinsiyet eşitsizliği normlarından kaynaklanan sorunun konuşulması gerekirken bambaşka bir örf adet gelenek hikayesinden dini ayinlere ulaşan bir savunma yapıldı. Yapılan, dikkatleri dağıtarak, konuyu her zaman geçerli olan din üzerinden sonuca ulaştırma stratejisidir.

Türkiye’de basına yansıyan ve kamuoyunda tartışılan ilk kadın cinayetidir Münevver Karabulut. Ortada bir kadın cinayeti vardır. Bu cinayet, sonrasında Ayşe Paşalı, Özgecan Aslan, Emine Bulut, Pınar Gültekin ve günümüzde devam eden kadın cinayetlerinin aslında değişmeyen bir objesini de ortaya koyuyor; hâlâ eril sistem üzerinden yargılamanın yapıldığı ve bu sistem üzerinden vakaların üstüne gidilmediğini gözlemliyoruz. Bu saydığımız cinayetlerle beraber bir ayda 40 kadın cinayetine varan süreçlere geldik. Bu, savunmanın ya da bu bakış açısının yansımasıyla ve aynı anda iktidarın da kadın politikasızlığı ve hukuksal yaklaşımıyla oldu. Birkaç gün önce İtalya’nın bir köyünde meydana gelen bir kadın cinayetinin failinin bir Türk erkek olması da dikkat çekicidir. 50 yıldır orada bir cinayet işlenmemiş. Herkes şaşkın! Değişmesi gereken zihinsel yapı, çağdaş ve vizyon olarak kadın erkek eşitliğini benimsemiş ülkelere de ihraç edilir hale geldi. Bu vahim bir durum! Uluslararası boyuta bir kötülük taşıyoruz. Oysa bu cinayetlerin önlenmesi anlamında İstanbul Sözleşmesini uluslararası boyuta sunan ülke konumundaydık. İtalya’da yaşanan bu cinayetin ülkemiz açısından iyi irdelenmesi, önemsenmesi gerekir. Türkiye’de artan kadın cinayetlerine duyarsız kalmanın sonucudur bu. TKDF Başkanı Canan Güllü’ye acil şifa dileyerek kapattım telefonu.

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder