Geçen gün çok eski iki arkadaşımla buluştum... İkisi de çocuk sahibi. İlkokula giden birer çocukları var. Daha hal hatır sorarken bakıcılarını anlatmaya başladılar. Sessizce dinledim. Dinledikçe de içim şişti ve ‘iyi ki çocuğum yok’ dedim. Açıkçası uzun zamandır kendimi bu kadar şanslı hissetmemiştim! Anladığım şu ki, büyük bir bakıcı sorunu var Türkiye’de. Gündelikçi kadın da yok mesela, bulamıyorsun.
Özellikle pandemiden sonra çok yüksek fiyatlar istemeye başlamış bakıcılar. Başka ülkelerden geldikleri için yatılı kalıyorlar, o zaman sorunları da büyüyor. Diğer anladığım da şu; bakıcı çalıştırmak zorundaysan, yani evine yatılı birini sokuyorsan bütün sorunları da otomatik olarak kabul etmiş oluyorsun. Ayrıca bu kadınların çoğu, ona mecbur olduğunuzu bildikleri için sonuna kadar sömürüyor sizi. Borcum var diye para isteyenler, ‘evi temizlemem sadece çocuğa bakarım’ diyenler...
İyi de çocuğu okula yolladıktan sonra bütün gün ne yapacak evde? Başta o şartla gelse de sukoyuveriyorlar sonradan. Aldıkları para da az değil bu arada. Aylık 20-25 bin TL’den aşağıya bakıcı yok! Canı sıkıldığı için çocuğa kötü davranan da var, “Annen ve baban bana değer vermiyor” diyerek ebeveynleri çocuğa şikayet eden de! “Bizden ayrılan kadının odasına bir girdim, çöp ev gibiydi” diyor kızlardan biri. Yatağın altı ayrı, dolabın içi ayrı. “Her gün kontrol edip rencide mi etseydim?” diyor dertli dertli. Kimisi kendini anne yerine koyuyormuş; annenin izin vermediği yerlere çocuğu götürmeler, annenin haberi olmadan arkadaşına yollamalar... Buluştuğumuz akşam birinin evde kriz vardı mesela.
“Bana sormadan çocuğu arkadaşına götürme” dediği için küsmüş bakıcı. Oğlana kötü davranmış, kendini odaya kapatmış vs. Ertesi gün de çok önemli bir iş etkinliği var bizimkinin, gitmesi şart ama “Çocukla nasıl yalnız bırakacağım bu kadını” diye karalar bağladı. “Biz gelir kalırız” dedik, “Sen git işine bak!” Bu kez de “Kadın kıllanacak, vay bana güvenmedin diyecek, o da olmaz” diye itiraz etti bize. Haydaaaa! “Böyle hayat mı geçer, değiştir şu kadını” dedim; “Yok arkadaşım yok, hepsi böyle, sen anlamazsın” diye azarladı bir de beni! Resmen toksik ilişki yahu! Atsan atılmıyor satsan satılmıyor. Sevgililikte bile böyle bir toksiklik yoktur. Çocuk yaptığında işten elini eteğini çekip evde oturmayı göze alanları çok iyi anlıyorum. ‘Hangi durumda daha çok deliririm’ hesabı yapıp ‘ben bakarsam daha az deliririm’ diyorlar sanırım. Tabii herkes bu tercihi yapacak kadar şanslı olmuyor maalesef.
Çocuk sadece annenin sanki!
Bu çocuk meselesi büyük kriz gerçekten! ‘Bakıcı mı baksın, ben mi bakayım’ meselesi ayrı, çocuğun sadece annenin çocuğu olması/sanılması meselesi ayrı. Bir süre önce bu yüzden isyan eden oyuncu Müge Boz’u hatırlayın. Tam 2.5 saat ağlayan ve uyumayan kızı yüzünden delirmiş, arabaya atlayıp dolaşmaya çıkmış ve video yayınlamıştı. Sinirleri bozulduğu için hıçkıra hıçkıra ağladığını anlatıp “Tükendim ama Caner gayet güzel uyuyor” diye sitem etmişti. En eşitlikçi ailelerde bile bu sorunlar yaşanıyor maalesef. Geçen gün yeni filmi ‘Lohusa’ sebebiyle sohbet ettiğimiz Gupse Özay şanslı olanlardan mesela.
Eşi Barış Arduç’tan çok memnundu. “Sette değilse, kızla hep o ilgileniyor. Hatta seti olmasa, bizim kız onu annesi zannederdi” diyecek kadar iddialıydı hem de. Herkes bu kadar şanslı olmuyor maalesef. Çocuk sadece annenin ve o bakmak zorunda, o altını değiştirmek, o ninni söylemek, uyumuyorsa o delirmek zorunda sadece! Böyle toplumsal, yanlış bir gerçek var. Belki de içgüdüsel olarak böyle dağılmış görevler bilmiyorum ama bu eşitsizliği gidermek adına çabalayanlar da var tabii. Sonraki yazıda da size onlardan bahsetmek istiyorum.
Erkekler ninni söylerse...
Güzide toplumumuzda bilinenin aksine; ebeveyn olmak, anne olmak kadar baba olmayı da kapsıyor. Yani babalar da pekala çocuk büyütmede aktif görev alabilir, çocuklarına ninniler söyleyebilir, masal okuyabilir. İşte bu farkındalık adına şahane bir proje hayata geçirildi:
‘Eşitlik Ninnileri’. Yanındayız Derneği ile Artı Prodüksiyon’un, Enerjisa Enerji’nin desteği ile hayata geçirdiği bir ninni albümü bu. Eşitlik adına bu kez erkekler ninni okudu. Ataol Behramoğlu’nun kaleme aldığı ‘Uyuma Çocuk’ ninnisini Gökhan Özoğuz, Sunay Akın’ın yazdığı ‘Efe’nin Ninnisi’ni Mert Fırat seslendirdi. Haydar Ergülen’in kaleme aldığı ‘Sensiz Olmaz Yavrum’ ninnisini Bülent Şakrak, ‘Yarınlar Senin Olsun’ ninnisini Celil Nalçakan, ‘Mışıl Mışıl’ ninnisini ise Teoman okudu. Helal olsun, hepsini alkışlıyorum ve çok değerli buluyorum bu işi.
Yanındayız Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Selen Okay Akçalı’nın dediği gibi; “Şairlerimizin dizeleri, sanatçılarımızın sesi, eşitliğe ses, bebeklere ninni olacak. Topluma ilham veren fikir önderlerinin toplumsal cinsiyet eşitliği meselesini sahiplenmesi, farkındalık yaratmak adına en önemli katkı.” ‘Eşitlik Ninnileri’ni tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz. Özellikle Müge Boz’un eşi Caner Erdeniz’e şiddetle tavsiye ederim!
Çünkü babalar olmadan olmaz!