Aç, susuz, yapayalnız, soğuk ve karanlıkta… Küçücük bedeninle tonlarca betonun altında saatlerce kalmak ne demek ya? O yüzden mucize gibi ya olanlar. İnanılmaz. 3 yaşındaki Elif, 65 saat kaldı enkaz altında. 3 yaşındaki Ayda ise tam 91 saat! Düşünün, şu sapasağlam halimizle ne kadar dayanabiliriz? O yüzden bu iki küçük kız bize öyle çok şey hissettirdi ki, o sessiz sakin duruşlarıyla o kadar çok şey söylediler ki aslında. Kendi adıma her birinin kurtarılışını izlerken gözyaşı döktüm. Kurtarma ekiplerinin vazgeçmeyişine, onları sahiplenişine, ellerini tutmalarına, sakinleştirici sözler söylemelerine, kendi çocukları gibi özene bezene sarıp sarmalamalarına da kalbimi bıraktım.
Gerçekten çabaları müthişti, kelimelere sığmaz ama her birinin eline/emeğine sağlık diye not düşmek isterim buraya. Şimdi artık şu takım elbiseli abiler ve bürokratlar, hiçbir şeye faydası olmayanlar bu çocukları rahat mı baraksa biraz? Hastane odasında bir bir onlarla fotoğraf çektirmeleri, ‘bakın görevimi yapıyorum’ demeleri yetti artık. Çünkü öyle değil.
Göreviniz o çocukları korumaktı beyler! Destek değil köstek olan bir grup daha var, es geçemem… Günlerdir deli bir çabayla enkazda çalışanların ayağına dolanan, gereksiz kalabalık yaratan, inşaat izler gibi enkaz alanını izleyen şuursuzlardan bahsediyorum.
Bir tek çekirdekleri eksikti!! Adamlar enkazdan can çıkarıyor ama yürüyemiyorlar, işlerini yapamıyorlar çünkü işi gücü olmayan herkes olay yeri incelemesinde maşallah! Televizyona her baktığımda sinir oldum. Nasıl bir bencillik ve düşüncesizliktir bu!
Buyrun, lütfen reklam yapın!
Kötü yanlarımız var evet… Ama iyi yanlarımız da var, inkar edemeyiz. Ayda’nın ‘köfte-ayran istiyorum’ demesiyle hastaneye yağan siparişler mesela. Helal olsun bu refleksi gösterenlere. Bir de depremin simgesi olan bu iki çocuğun eğitim masraflarını karşılayanlar var: Yurtiçi Kargo ve yemeksepeti’nin sahibi Nevzat Aydın. Onlara da dolu dolu ‘helal olsun’ demek isterim.
Ha, bir de bu destekleri verenlere itiraz edenler var… “Reklam yapıyorlar, siz de bunları paylaştıkça ekmeklerine yağ sürüyorsunuz” diyenler. Yani elini taşın altına asla sokmayanlar ama sürekli muhalefet edenler! Şu iki çocuğun hayatına güzellikler kattıktan sonra istedikleri kadar reklam yapabilirler bence, kendi adıma zerre rahatsız olmuyorum.
Yeter ki ihtiyacı olan çocukların hayatlarına dokunsunlar, yeter ki başkalarına örnek olsunlar. Hatta içimizi ısıtmak için bile olsa, söylesinler yardımlarını. İyi şeylerle reklam yapmaktan daha güzeli var mı? Siz de bi’ gölge etmeyin artık ya.
Tek kelimenizi duymak istemiyoruz
Bir arkadaşım yazmış sosyal medya hesabına… “Kurtarma ekiplerinde gönüllü olarak yer alan kardeşlerimizi, pandemide hayatını hiçe sayan doktorları, sağlıkçıları milletvekili listelerinde görmek istiyoruz. Müteahhitleri, çakal çukal takımını karşınıza çıkan hangi parti olursa olsun, silin!” O kadar çok katılıyorum ki bu yazdıklarına…
Keşke ülkeyi bu insanlar yönetse. Son tuğla kalkana kadar enkazda günlerdir çalışan arama kurtarma ekipleri, aylardır hayat kurtarmak için kendi hayatlarını tehlikeye atan sağlıkçılar yönetse. Hayat kurtarmak için canla başla çalışanlar, o insanların hayatlarını da tehlikeye atmazdı diye düşünüyorum.
Betondan çalan, kolon kesen çakallardan bıktık artık. Hangi partiden olduğu önemli değil; ben kendi adıma onların tek kelimelerini bile duymak istemiyorum artık.
Aklı karışan ebeveynlere
Tam da pandemi ve deprem felaketi yaşanan bir ortamda, ebeveynler için şahane bir kitap önerisi veriyorum: ‘Neyi Nasıl Söylemeli?’
Çocuk gelişimi uzmanı ve çok satan ‘çocuk eğitimi’ kitaplarının yazarı Betsy Brown Braun’un kaleme aldığı kitap; iki-altı yaş arası çocukların ebeveynleri için. Adından da anlaşılacağı gibi boşanma, kardeşler arası rekabet, ölüm ve ciddi hastalıklar, ilk cinsel bilgiler gibi zorlayıcı pek çok konuda, ebeveynlere ışık tutuyor. Zaten kitabın mottosu da ‘Aklı Karışmış Ebeveynler İç̇ın Pratik Öneṙıler.’
Sanat buluşmaları başladı
Bir tarafta pandemi, bir tarafta deprem haberleri… Bir tarafta da hayata devam etmeye çalışanlar. Evet hayat devam ediyor; her ne kadar yeni pandemi yasakları başlasa da kendimizi sanatla iyileştirmeye devam...
8 yıldır kesintisiz şekilde bağımsız yeteneklere sergi alanı sunan Mamut Art Project; pandemi koşullarına uygun olarak Yapı Kredi bomontiada’da başladı. Ziyaretçiler her saat başı olacak şekilde randevu ile kabul ediliyor ancak isteyenler çevrimiçi platformunda sergiyi izleyebilir. 8 Kasım’a kadar devam edecek.
Artweeks@Akaretler de başladı... Sanatseverleri; yerli yabancı farklı disiplinlerden sanatçılar ve koleksiyonerlerle bir araya getiren buluşma; bu yıl 4’üncü kez düzenleniyor. Sergiler; 8 Kasım’a kadar Akaretler Sıraevler’de.