“Bir ilişkinin gösterisi ne kadar abartılıysa, içi o denli boş demektir. Dış dünyaya ‘idealize edilerek’ yansıtılan pek çok ilişki, çoğunlukla içerideki boşluk ve anlamsızlığı kamufle etme çabasıdır.” Ben demiyorum, bir psikolojik danışmanın yorumu bu. Katılıyor muyum? Hem de çok! Bazı insanların sosyal medyada birileri için sarf ettiği afili cümleler midemi bulandırıyor, çünkü o sözcüklerden önce o kişiye neler neler dediğini biliyorum. Pes diyorum. O yüzden her yazılana her çizilene inanmayın siz. Çoğu şov, elalem bizi mutlu görsün çabası. Yersen!
Özcan Deniz, geçen hafta Samar Dadgar ile süpriz bir evlilik yaptı ya, sosyal medyadaki paylaşımlarını okuyunca geldi aklıma bunlar. Yo hayır, ‘ilişkinin içi boş ondan böyle davranıyorlar’ falan demiyorum… Sadece, neden abartılı sözcüklerle bu sevgiyi ispatlama çabasına giriyorlar diye düşünüyorum ve beyin fırtınası yapalım istiyorum. Bu arada Allah mutlu mesut etsin inşallah, düğünleri için bir video çektirmiş çiftimiz. Özcan Deniz, yeni dizisinin tanıtım filminde oynuyor sanki. Dizi oyuncusu olunca, böyle demek ki.
Deniz videonun altına, eşini etiketleyerek şöyle yazmış: “Sen pırıl pırıl akan bir suyun içinde, aksime bakarken bulduğum, ömür boyu saklamak istediğim, kusurlarıyla güzel, hissettirdikleri ile özel bir çakıl taşısın Bitanem… Bi Bitmediler, Bi’de bitmeyecekler! Sen onların hayır’ı değil, benim evetimsin Bitanem...” Biri de düz sevgi sözcükleri yazsın yahu! Beren Saat’in kafası karışık açıklamalarını bile sollamış resmen! Anladığım kadarıyla burada asıl mesele şairin ne dediği değil, dışarıya ne anlatmak istediği. Aksi olsa, başbaşayken sevdiceğinin kulağına fısıldardı bunları, değil mi?
Ezcümle şunu diyorum: Yapmayın böyle şeyler, komik oluyor, sandığınız gibi durmuyor. Aşıkken insanın gözü kör oluyor, kulağı duymuyor, yapıveriyor böyle şeyler tamam ama yapmayın! Mesela ben arkadaşlarımı tembihledim, bir gün aşk sarhoşu falan olurum, böyle şeyler yaparım, aman ha, ağzıma terlikle vurun, beni kendime getirin dedim. Tamam ‘seve seve’ dediler.
BENİ SENDEN DAHA İYİ SEVEBİLİRİM
İlişkilerden girdik madem, oradan devam… Shakira’nın kendisini aldattığı Gerard Pique için yaptığı atarlı giderli şarkı ortalığı sallamıştı malum. Kiminin içinin yağları eridi, kimileri de ‘hiç cool değil’ diyerek burun büktü hani… O zaman alın size ‘cool’ bir ayrılık şarkısı! Uzun süre Liam Hemsworth ile inişli çıkışlı, bol bol aldatıldığı bir evlilik yaşayan sonra boşanan Miley Cyrus’tan geldi bu kez. Shakira’nın aksine intikamını başka türlü alıyor Cyrus.
‘Flowers’ isimli yeni şarkısında “Beni senden daha iyi sevebilirim” diyor özetle. Bir de bunu deneyin madem. Sözleri şöyle… “Kendime çiçek alabilirim, adımı kuma yazabilirim, saatlerce kendimle konuşabilirim, kendimle dans edebilirim, kendi elimi tutabilirim, evet kendimi senin sevebileceğinden daha iyi sevebilirim...” Bütün psikologlar, yaşam koçları bunu öğütlemiyor mu? Nokta atışı bir şarkı o yüzden. Kendine değer vermek, kendini sevmek, bu işi kimselere bırakmamak. kendine çiçek falan almak şahane ama bu tek başına sürdürülebilir değil.
Günün sonunda sevilmek de bir ihtiyaç. Kendini sevmek için kimseye ihtiyacın yok ama doğru kişiyi bulup sevip sevilirsen de, bunun tadı başka hiçbir şeyde yok! Şarkıyı dinleyelim, sevelim, denilenleri uygulayalım ama hobi olarak uygulayalım lütfen. Aşka inancımızı, umudumuzu da kaybetmeyelim.
SEKSİLİK VE TEŞHİRCİLİK…
Aleyna’nın kendini seksi bir ‘ürün’ gibi pazarlamasından bana fenalık geldi. Sürekli sütyen ya da g-string göstermek suretiyle verilen pozlar, altına iç gıcıklayıcı mesajlar iliştirmek falan.. Herkesin kendi kararı elbette ama kelimenin tam anlamıyla basit. Oysa yetenekli, genç, şahane bir kız. ‘Niye yapıyorsun bunu kendine?’ diye sarsmak istiyorum. Teşhircilikle seksilik arasında çok ince bir çizgi var bana göre. Seksi olmak bir enerjidir ve vücudunu göstermekle, iç çamaşırlarını sergilemekle alakalı değildir. Serenay Sarıkaya’nın yeni dizisi için verilen partide giydikleri mesela. Görüntüde vücudunu sadece ince bir tül sarıyordu ama duruşu, kıyafeti taşıması o kadar zarifti ki, o çıplaklıkla ancak bu kadar klas olunabilirdi. Yani çıplaklığı nasıl sunduğun öyle önemli ki, bunu öğrenmek gerek sanırım. Bir yardım falan mı alsa Aleyna?
ESKİYİ SEVEN VE ÖZLEYENLERE
Ruhu olan mekanları seviyorum; kendine özgü duruşu olanları. Yeniköy’ün arka sokaklarından birinde tam da böyle bir mekan var; adı Eski Adet. İçeri girdiğinizde eskitilmiş duvarlar, antika görünümlü mobilyalar, mumlar, şamdanlar gözünüze çarpıyor ilk olarak. Yeşilçam filmleri tadında çok tatlı bir yer. Toprak tabaklarda servis edilen yemekler, çay bardağında ikram edilen rakılar, 80’ler 90’lar Türk müzikleri ve şahane lezzetler var. Bu ‘eski’ yerde yemekler de eski kafalı sanmayın, süprizler bekliyor sizi. Meyhane lezzetlerinin modern yorumları parmak ısırtıyor. Deniz mahsülleri de var, et de, şahane sebze ve mezeler de. Bahçesi hele, çölde vaha gibi. ‘Eski Adet’i keşfetmenizde fayda var, seveceksiniz.