445 nüfuslu bir köy... Evet tamı tamına 445 kişilik bir köy ama Narin’i kim, nasıl öldürdü asla öğrenilemiyor. Narin Güran cinayetine ilişkin duruşma başladı biliyorsunuz, ikinci günde de elde var sıfır. Çünkü herkesin cevabı aynı: Görmedim, duymadım, bilmiyorum! Şaşkınlık içinde izliyorum, bunlar birbirine bu kadar bağlı bir aile mi? Birbirlerini bu kadar kollarken bir tek o küçücük kızı mı kollayamadılar? Bir tek çocuklar çark etti ikinci duruşmada.
Daha önce amca Salim Güran’ın yönlendirmesiyle Narin’i gördükleri saati yanlış verdiklerini anlatan 2 kuzen, hakim karşısında “Biz öyle demedik, baskı altındaydık” dedi. Bakalım neyi değiştirecek bu ifade? Öte yandan duruşma değil yalan rüzgarı yaşanıyor salonda... Anne Yüksel Güran, aldatma iddialarına “Çekin vurun beni” diye itiraz ediyor, kızı öldüğünde bile sinir krizi geçirmeyen baba yerlerde baygın, “eşimden hiç şüphelenmedim” diyecek kadar karısından emin, herkes başka bir şey anlatıyor ve tek sağlam ipucu yok! Sadece iddialar ve topu birbirine atanlar var. Tek korkum şu; gerçek suçlunun bu hengamede arada kaynaması! Ha bir de şöyle bir detay var... Bunca hikayenin ortasında, herkesin derdi ‘Gülben Ergen’in neden duruşmayı izlediği’ olmuş. Şaka gibi! Efendim reklam yapmak için gitmiş, ne işi varmış! İlgilenmezseniz reklam da yapamaz zaten! Ama o özel izni alması, üşenmeyip Diyarbakır’a kadar gitmesi, hiç kusura bakmayın bir çabadır. Samimi bulursunuz bulmazsınız size kalmış ama oturup klavye başında atar gider yapabilirdi herkes gibi. O yüzden herkese, her şeye burun kıvırmayı bırakın ve sadece şunu sorun: Narin’in katili kim? Konudan sapmayın.
Tabuta gelinlik koyanlar
Geçen gün seküler olanlarla başı örtülülerin savaşını anlatan bir dizide izledim; yeni doğmuş kızını kucağına alan baba “Allah bana evlendiğin günü de göstersin” diye dua ediyordu. Bakıcısı da dudağını bükerek, “Aa üniversiteye girişini görelim inşallah” diye düzeltiyordu onu, hafif alaylı. Aklıma hemen kağıt toplayıcısı Mustafa Örün tarafından öldürülen 6 yaşındaki Şirin’in tabutu geldi; üzerine gelinlik koymuşlardı. Tıpkı Narin’in tabutuna koydukları gibi. Hep aynı hikaye işte... Kızlarına sadece evlenmeyi layık gören, ancak evlenirse onu başarılı sayan bir toplumda, elbette o kızların varlıklarının, hayatlarının da zerre kadar önemi olmuyor maalesef.
Saflık dereceniz kaç acaba?
‘İnci Taneleri’nin son bölümünde Yılmaz Erdoğan şöyle diyordu oğluna: “Herkes birilerine güvenmek istiyor...” Doğru laf, hem de çok doğru. Şu çağda kimse kimseye güvenmiyor çünkü. Güvensek seveceğiz belki, kendimizi bırakacağız, hayatımıza alacağız ama sahtekarlar kol geziyor! Ama bile bile lades diyenler de var. Bakın Almanya’da yaşayan bir kadın, Kerimcan Durmaz’ın kendisini dolandırdığını söylüyor; dekontları, ses kayıtlarını gösteriyor. Kerimcan Durmaz kadını evlilik vaadiyle kandırmış, üstelik tam 7 yıl. Yaklaşık 20 milyon lirasını almış. Evet bildiğimiz Kerimcan Durmaz, fenomen olan! Yahu bir insanın seçimleri belliyken, bir kadının onunla evleneceğini düşünmesi saflık ötesi bir şey değil mi? Adam değiştiğini söylese, tövbe bile etse; önce yaşadığı hayata bakarsın, sosyal medyaya bakarsın, çevresine, paylaştıklarına... Saflık değil, düpedüz kerizlik bu! Bu kadar mı olmayacak birini seçersin ya, pes! Bazıları ne yaşarsa hak ediyor diye düşünüyorum.
İstanbul Modern’de bilim ve sanat buluşması
Müze demek artık sadece eser sergilemek, sergi düzenlemek değil. Çağın müzecilik anlayışı, bunları yaparken aynı zamanda yaratıcılığı geliştirmeye yardımcı olmak, bunun için imkan tanımak ve deneyim alanları oluşturmak demek. İstanbul Modern işte o müzelerden! P&G Oral B İO sponsorluğunda geçen haziran ayında yenilikçi öğrenme alanı Stüdyo Steam’i hayata geçirdiler. Burada gençlerin ve yetişkinlerin; biyolojik materyaller, mühendislik fikirleri ve yapay zeka işbirliği ile sanatla ilişki kurmaları ve keşfetmeye odaklanmaları sağlanıyor. Türkiye müze çatısı altında ilk kez böyle bir öğrenme alanı kurulmuş durumda, onu da yazıya ekleyelim. Bugüne kadar 7 bin 500’ü aşkın kişi, sanat ve bilimi buluşturan uygulamalar sayesinde eleştirel ve yaratıcı düşünme yeteneklerini geliştirmek için burada çalışmış. Başta lise ve üniversiteler olmak üzere toplam 126 kamu kurumu ile yerel yönetimin ücretsiz eğitim çalışmaları ile hayata geçirilen Stüdyo Steam’in ilk yıl değerlendirmesini İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı ve P&G Türkiye Kafkasya ve Orta Asya Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu birlikte yaptı. Toplantıda konuşan Oya Eczacıbaşı, “Dünyadaki yenilikçi örnekler arasında yer alacak” diyerek projeyi tanıttı ve şunu ekledi: “Her yıl 100’ün üzerinde eğitim programı hazırlıyoruz. 2004 yılından bu yana müze çatısı altında hazırlanan bu programlardan 1 milyonu aşkın çocuk ve gencimiz yararlandı...” Sanata ve geleceğin sanatçılarına katkı yapmak vizyon gerektirir. O yüzden İstanbul Modern’e ve P&G’ye kocaman bir bravo.