Sanatçı Hüsamettin Koçan’ın doğduğu topraklara, Bayburt’a vefası hiç bitmiyor. Önce hiçliğin ortasında inanılmaz bir müze kurdu... Ki, Baksı Müzesi’ni gidip gören ve etkilenmeyen yoktur, uçsuz bucaksız bozkırın ortasında bir vaha resmen. Yıllardır orada çeşitli sergiler, sanat buluşmaları yapar, misafirler ağırlar, sanatı anlatmaya, sevdirmeye, çağdaş sanatla yerel kültür arasında bağ kurmaya çabalar. Bu yüzden de çok değerli bir kimliktir. “Ben yaptım yapacağımı bu topraklara” demeden, üretmeyi sürdürüyor. Şimdi de Baksı Kültür Sanat Vakfı ile bir kadın merkezi kurmak için kolları sıvadı. “Ülkedeki en ciddi sorun üretimsizlik” diyerek kadınları üretimle buluşturacak bir projeye start verdi. Bayburtlu kadınların sosyal, kültürel ve ekonomik gücünü arttırmayı amaçlayan ‘Baksı Hüsame Köklü Kadın Eğitim Merkezi; 8 dönüm arazi üzerinde 2 bin 550 metrekarelik alana sahip. İçinde 7 atölye, 1 çok amaçlı salon, satış merkezi, kütüphane, kreş, kafeterya ve misafirhane gibi alanların yer alacağı binanın tasarımını da gönüllü olarak Tabanlıoğlu Mimarlık yaptı. Hatta bu tasarım, Cannes’dan ödül bile almış durumda. “Yenilenmek, sürdürmek, akıl koymak ve ilham almak… Kadınların yeşerttiğine olan inancımızla yola çıktık” diyerek duyurulan projede, Hüsamettin Hoca’nın en büyük destekçisi de kadınlar elbette. Başta zarif eşi Oya Koçan, Rana Tabanca, Melkan Gürsel olmak üzere, kadınlar Hoca’ya tam destek. İmkanı olanların ayni veya nakdi destekleri de çok önemli bu arada. İlham verici bu proje için Hüsamettin Hoca ve ekibini tebrik etmek lazım. Ellerini taşın altına soktukları için.
Bazı şeyler çok tatlı değil mi?
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in kumpir sevgisi çok tatlı değil mi? Bir AVM’de sıradan vatandaş gibi sıraya girmesi, sipariş vermesi, herkes gibi beklemesi ve kumpirini alması… Çakarlı araçlar, konvoylar, korumalar yok. Yani bu normallik tatlı bence.
Uraz Kaygılaroğlu’nun sokak düeti çok tatlı değil mi? Taksim Odakule’de yürürken sokak şarkıcısının söylediği ‘Vazgeçmem’ şarkısına eşlik ediyor. Hayatı güzelleştiren de böyle küçük anlar, tatlı tesadüfler değil mi?
Ünlülerin akın akın Türkiye’ye gelmesi çok tatlı değil mi? Christian Bale, Tom Cruise, Ben Affleck’ten sonra F1 pilotu Lewis Hamilton da gelmiş ve Kapadokya’da balon sefası yapmış. Helal kaptan!
Selen Görgüzel’in saçmaladıkça haber olacağını bilmesi çok tatlı değil mi? Yok ayı kanı, yok sünnet derisi, yok anne sütü diye saçmaladıkça, haber oluyor. O da her gün el artırıyor. Sıradaki güzellik sırrını merakla bekliyorum şahsen!
1-3 Eylül’de Antalya’dayız!
Antalya Türkiye’nin en önemli tatil destinasyonlarından biri. Her yıl yerli yabancı milyonlarca turist ağırlıyor. Ayrıca Türkiye’nin tarım ürünleri ihtiyacını da karşılayan bir şehir. Coğrafi işaretli pek çok ürüne sahip. Dolayısıyla yemek kültürünü gelenlere anlatmak ve tanıtmak son derece önemli. İşte tüm bu nedenlerle, Antalya Büyükşehir Belediyesi geçen yıl gastronomi atağına kalktı. Antalya’yı gastronominin de başkenti yapma hedefi ile hayata geçirilen ‘Uluslararası Food Fest Antalya Gastronomi Festivali’nin ikincisi başlıyor. 1-3 Eylül arasında gerçekleşecek festivalde; aralarında Michelin yıldızlı şeflerin de olduğu pek çok başarılı isim Antalya’da buluşacak. Etkinlikler, tadımlar, sohbetler yapılacak. Deprem felaketinden etkilenen şehirlerimizin ünlü mekanları ile tadım aktivitelerinin gerçekleştirileceği ‘Dayanışma Mutfakları’ kurulacak. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in festival tanıtım davetine katıldım geçenlerde; Antalya’nın coğrafi işaretli ürünü susamın hikayesini dinleyerek başladık; piyaz, kabak tatlısı ve hibeş denedik. Eylülde ağzımız nasıl tatlanacak hiç belli değil!
İstanbul’da nereye gidilir?
Şu ara İstanbul’un en keyifli mekanları nereler, nerde huzur buluruz, aynı zamanda da güzel yemek yeriz derseniz; hemen sıralıyorum…
SUR BALIK: Tartışmasız en güzel manzarası olan balıkçı! Arnavutköy Sur’dan bahsediyorum ama Cihangir Sur da az değil hani. Manzara dışında ikisinde de lezzet tavan. Bodrum’dan zeytin, Çanakkale’den peynir ve zeytinyağı, Rize’den gelen mısır unuyla yaptıkları mısır ekmeği ve üzeri bol soğanlı, yerli domates salatası klasiklerden. Ama sürpriz mezeler de bol. En önemlisi yemekler doğru tekniklerle pişiriliyor. Yazın en iyisi.
PİZZA EMİRGAN: “Manzaraya mı bakalım, menüye mi?” diyeceğiniz başka bir mekan daha! 2013’te Umut Evirgen’in küçük bir pizzacı olarak açtığı Pizza Emirgan, 10’uncu yılı şerefine yenilendi ve diğer İtalyan lezzetleri de eklenerek iddialı bir mutfak oluşturuldu. Tüm yemeklerin odun ateşinde pişirildiği mutfakta pizzalar atalık unla hazırlanıyor, makarnalar el yapımı. Hemen yandaki gizli bölmeden Upstairs isimli bara ve terasa çıkılıyor. Napoli usulü enfes pizzalar gece saat 4’e kadar yenilebiliyor.
NADİDE MEYHANE: İstanbul’un orta yerinde, Esentepe’de. Sokak arasında, keyifli bir bahçede, tatlı bir mahalle meyhanesi. 9 yıllık mekanın müdavimleri var. İsterseniz barda kokteylle takılın, isterseniz rakı masası keyfi yapın. Kırkı aşkın meze var, hatta veganlar da unutulmamış. Kısa süre önce yenilendi ve daha keyifli hale geldi. Yolunuzu düşürün.