Londra’da Kraliçe Camilla ile buluştuk, sarayda 5 çayı içtik... Böyle desem inanmazdınız elbette. Biz de zaten 5 çayında değil, katıldığımız ödül töreninde gördük kendisini.
Olay tam olarak şöyle oldu:
Bir Türk markası olarak globalleşme yolculuğunda başarıyla ilerleyen Karaca’nın, Londra’daki ikinci mağazasının açılışına katılmak, bu başarıya tanıklık etmek için olay yerindeydik. Ne gurur verici ki, Karaca aynı zamanda Londra Yabancı Gazeteciler Derneği’nin (Foreign Press Association) 135. yıldönümünü kutladığı ve yılın en iyi haber ödüllerini verdiği gecenin sponsorları arasındaydı. Dolayısıyla bir grup davetli olarak, Kraliçe Camilla’nın da katılacağı bu özel gecede olma şansına eriştik. Kraliçe, FPA Media Awards’a katılarak hem ödül alan gazetecileri onurlandırdı, hem de bir konuşma yaptı. Gazetecilik mesleğinin ve basın özgürlüğünün hayati öneminden bahsettiği konuşmasında; özellikle Ukrayna ve Ortadoğu’daki çatışmaları haber yapan muhabirlerin cesaretini övdü. Konuşmasını yaptıktan sonra da hızla salondan ayrıldı. Dünya gözüyle İngiltere Kraliçesi’ni görmüşken, birkaç not düşeyim tam buraya...
Majesteleri Kraliçe Camilla salona girmeden önce bir yetkili, yüksek sesle neler yapılacağını anlattı misafirlere. Aslına bakarsanız otele girerken ya da Kraliçe’nin bulunacağı salonda çok ciddi bir arama, koruma ordusu vs yoktu. Salona da sade bir şekilde girdi Kraliçe; etrafında üniformalı bir görevli, bir iki de erkek görevli ya da yetkili. Herkesi salonun bir kenarında sıraya girmeye davet etseler de, o düzen anında bozuldu. Kraliçe’yi yakından görme ve elini sıkma telaşı başladı. Kraliçe’ye dokunmak aslında yasak ama o elini samimi bir şekilde çoğu kişiye uzatmayı tercih etti. Mavi kadife bir elbise giymişti.
“Ne kadar yaşlı” cümlesi döküldü herkesin ağzından. E, normal değil mi ama? Majesteleri tam 76 yaşında! Elbisesi gözümüze biraz eski moda görünse de, platin sarısı saçları şahaneydi. Dikkat çekecek kadar parlak ve bakımlı. Bence saçları onun alametifarikası! Ödül alacak gazetecilerin ellerini tek tek sıktıktan sonra salondan çıktı, böylece yemek salonuna geçilmesi gerektiği anlaşıldı. Herkesten sonra yemek salonuna girdi elbette, o masasına oturana kadar da herkes ayağa kalkıp bekledi. Konuşması için sahneye davet edildiğinde, dev ekranda ‘Her Majesty the Queen’ yazıyordu. Yani ‘refakatçi eş kontenjanından kraliçe’ değil resmi olarak Kraliçe! Yani Saray’dan kabul gördüğünün en açık kanıtı. Bu arada o da, Kral Charles gibi derneğin onursal üyesi sayıldı. Konuşması bitince de, hiç oturmadan mekandan çıkış yaptı.
En çok çay makinesi alıyorlar
Yılın en iyi haber ödüllerinin verildiği gecede, ‘en iyi podcast’ ödülünü sahnede sunan Karaca yetkilileri, aynı zamanda Kraliçe’nin bulunduğu salonda incili yemek takımını da sergiledi. Londra’nın ileri gelen isimlerinin bunu görmesi ve incelemesi gurur vericiydi. Aslına bakarsanız Karaca’nın sarayla bağlantıya geçtiği ikinci etkinlikti bu. Kral Charles’ın taç giyme töreninde, gazetecilerin bulunduğu medya merkezindeki tüm çay kahve makineleri, fincanlar ve sofra ürünleri markaya aitti.
Karaca CEO’su Fatih Karaca’nın ‘bir gün kraliyet sofrasında yer alma’ hayali çok yakında gerçekleşecek gibi. Zira bir sene yeni dolmuşken Londra’da ikinci mağazayı açmak büyük başarı. Almanya ve Fransa’dan sonra, Karaca global pazarda gücünü daha da artırdı. Fatih Karaca ile sohbet ettiğimizde, Islington Square’de açılan ilk mağazaya gösterilen ilgiden ve markanın e-ticaret pazarındaki başarısından sonra ikinci mağazaya karar verdiklerini söyledi. Westfield London alışveriş merkezinde açılan ikinci mağaza, 385 metrekare alana sahip ve dünyada ilk ve tek gerçek incilerden üretilen yemek takımı Fine Pearl gibi özel tasarımların da satışa sunulduğu 3 binin üzerinde ürün yer alıyor.
“Peki yabancılar en çok ne alıyor sizden?” dedim Karaca’ya. “Çay makinesi!” dedi, şaşırdım. “Demleme mantığı çok hoşlarına gidiyor, Amazon’a bakın o kadar çok yabancı yorumu var ki’ dedi şaşkınlığıma karşılık. Peki hayali ne markaya dair? “Yurt dışında olmak, en prestijli alışveriş merkezinde mağaza açmak çok güzel. Kraliçe’nin sofrasına ulaşmak da bizim için çok önemli ama daha da önemlisi bu pazarda uzun süre kalabilmek, sürdürülebilir iş yapmak. Biz bunun peşindeyiz” dedi. Özetle, Karaca’yı sarayda 5 çayında görmek çok uzak bir hayal değil bana kalırsa.
25 bin TL’lik konser için güzellik salonu açmam şart!
Dünyaca ünlü tenor Andrea Bocelli’nin 8 Haziran 2024’te Dolmabahçe Stadyumu’nda vereceği konserin bilet fiyatlarını gördünüz mü? Sahne önü protokol bilet fiyatı, 25 bin TL. Sahne önü Diamond, 20 bin TL. Sahne içleri 18 bin, 15 bin, 12 bin diye devam ediyor. En ucuz bilet ise Tribün 2. Kategori. Onun fiyatı da 3 bin TL.
Herhalde uzaydan izliyorsun bu bileti aldığında! Okuduğum kadarıyla biletlerin yüzde 60’ı şimdiden tükenmiş bile. Yahu bir tek bana mı çok geliyor bu paralar? Yoksa ülkede herkes güzellik merkezi sahibi mi oldu?!! Tamam, yaşayan en büyük tenor. Tamam, bu fiyatları sonuna kadar hak ediyor ama kendisini görsem şunu demek isterdim; sorun sende değil bizde! Biz artık fakiriz, hatta fasfakiriz sevgili Andrea!