Şirin Sever‘Yılın Kelimesi’ iftiharla açıklandı: Beyin çürümesi!

HABERİ PAYLAŞ

‘Yılın Kelimesi’ iftiharla açıklandı: Beyin çürümesi!

Köklü dil kurumları, her yıl sonunda yılın en çok kullanılan kelimelerini belirliyor biliyorsunuz... İngiliz Oxford Sözlüğü en ciddiye alınan kurumlardan biri ve 2024 yılının kelimesi olarak ‘beyin çürümesi’ yani ‘Brain Rot’u seçmiş. Son derece yerinde bence; bravo, alkışlar. Sosyal medyada aşırı miktarda düşük kaliteli içerik tüketme sonucunda yaşanan ‘zihinsel ve entelektüel gerilemeyi’ tanımlamak için kullanılan bu kelime, ne yazık ki hepimizle ilişkili. Çünkü hepimizin beyni çürümek üzere! Gün içinde maruz kaldığımız içerikler gerçekten inanılmaz... Eskiden ilgilendiğin, merak ettiğin kişileri takip ediyordun, şimdi takip etmediğin herkes karşında! Tüm saçmalıkları izlemek zorunda kaldığın bir algoritması var malum sosyal medya mecralarının.

Haberin Devamı

Daha geçen gün önüme düşen videolara bakıp şunu düşündüm: Neden herkes sosyal medyada oyunculuk yapıyor? Neden herkes aşırı komik olduğunu düşünerek ve buna inanarak içerik üretiyor? Bu özgüven nereden geliyor? İnsanlar bu kadar gereksiz bilgi verecek vakti nasıl buluyor? Gerçekten hayret verici ama izledikçe gözüne far tutulmuş tavşan gibi kalakalıyorsun ve oradan asla çıkamıyorsun. Farkında mısınız; kimse kitap okumaz oldu, derin içeriklerle ilgilenmez oldu, telefonuna bakmadan sohbet etmez oldu. Çocuklar için tehlike daha büyük. Şu anda ilgilendikleri içeriklerle beyinleri çürüyen çocuklar, ileride nasıl bir zihne sahip olacak dersiniz? Zaten Oxford Üniversitesi profesörleri; bu kelimenin Z kuşağı ve Alfa kuşağı sayesinde popülerleştiğini belirtiyor.

Ayrıca Z kuşağının en küçük üyeleri tarihteki en izole nesil olma riskiyle karşı karşıya. İngiltere’de yapılan bir ankete göre; ekran bağımlısı olan bu yaş grubu, hep yalnız ve endişeli. Özetle, çocukların beyinleri çürümeden önlem almak şart. Fransa’da aileler, TikTok’a karşı hukuk mücadelesi başlattı mesela. Gerekçeleri net; platformun algoritması çocuklara zarar veriyor ve intihara özendiriyor. Başka ülkeler de, sosyal medya platformları ile ilgili düzenleme yapma kararı alıyor. Peki bizde durum ne? Tespitler tamam, tartışma var var ama henüz karar yok. Bu tek bir bakanlıkla çözülecek mevzu değil zaten, topyekun bir seferberlik şart. En önemlisi de kendimize dönmeli; sınırlar koymalı ve başka şeylerle beslenmeliyiz. Yoksa bu çürümüşlüğün içine iyice batacağız.

Haberin Devamı

BU ‘SATILAN’ ŞEY TUHAF DEĞİL Mİ?

Çürümüşlükten konu açılmışken... Televizyondaki bazı içerikler de geldiğimiz noktayı net gösteriyor. Geçen gün kanallar arası dolaşırken “Evin hiç gösterişli değil” diyen bir kadına denk geldim. Gelinleri yarıştıran bir programdı ve yeni evli kadınların çeyizlerini ve evlerini yarıştırırken birbirlerine söylediklerine şok oldum. “Bu sadeliği sana hiç yakıştıramadım” diyen de oldu, “Çeyizin hiç gösterişli değil, çok azmış” diyen de. Elbette bütün bunlar bir kurgudur, elbette bilerek yapılıyordur ama insanlara ‘satılan’ şey tuhaf değil mi? Evinde ya da çeyizinde az eşyası olanı böyle küçümsemek nerede görülmüş? Bizim kültürümüzde bunlar söz konusu bile edilmez. Kaldı ki o programda herkesin her şeyi var, sadece kimse başkasında olanı beğenmiyor. Bu da insanlara içerik diye satılıyor! Allah gerçekten herkese akıl fikir versin. Çürümek dediğin tam da böyle bir şey işte.

Haberin Devamı

BASİT Mİ, SEKSİ Mİ SİZCE?

Arka arkaya ödül törenleri yapılıyor bu ara... Ve kadınlar, ah o güzelim kadınlarımız şıklık yarışında ipi en önde göğüslemek için abarttıkça abartıyor. İşin kötüsü şık da olmuyorlar, basit görünüyorlar. Zira seksapel ile teşhircilik arasında çok ince bir çizgi var. Ve vücudu bu kadar teşhir etmek, o seksapeli de devreden çıkarıyor, hatta öldürüyor. Bu, benim fikrim tabii. Herkesin dişilik anlayışı kendine, o ayrı. Şimdi bakın şu üstteki karelere... Şık mı bu kıyafetler? Bir delik açılınca elbisede, oluyor mu yani? Herkes elbiseyi bir yerinden deliyor ve adına tasarım diyor nedense! Bana kalırsa giyenler de çok bayılmıyor bu saçma kıyafetlere ama günlerce haber oluyorlar ya o halleriyle, işlerine geliyor. ‘Keşke böyle haber olmasak’ diyen de yok maalesef.

‘Yılın Kelimesi’ iftiharla açıklandı: Beyin çürümesi

40 YILLIK HATIRI OLAN KAHVE

Türk kahvesi Türkler’e özgü en bilinen kültürel değerlerden. Tiryakileri bilir; Türk kahvesini diğer kahvelerden ayıran en önemli özellik dünyanın en ince öğütülmüş ve içinde telveyle servis edilen tak kahve olmasıdır. 500 yıllık tarihi yolculuğu olan, 40 yıllık hatırı olan, sohbetlerimize her daim eşlik eden bu lezzetin tanıtımı için yıllardır büyük çaba sarf ediliyor. Belgeseller çekiliyor, kitaplar yazılıyor ve yurt dışında pek çok etkinlik yapılıyor. Türk Kahvesi ve Kültürü Araştırmaları Derneği’nin tanıtım hareketi de bu konudaki en büyük çabalardan biridir ve en önemlisidir. Ve tüm bu çalışmalar sonunda Türk kahvesi 2013 yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından ‘Somut Olmayan Kültürel Miraslar Listesi’ne dahil edildi. Bugün, yani 5 Aralık da Dünya Türk Kahvesi Günü. Bence bu işte, Türk kahvesi makinesi üretenlerin de hakkını teslim etmek lazım. Kahve yapımını kolaylaştırarak dünyanın her yerinde içilmesini sağlamak, hiç de yabana atılacak şey değil. Bence bol köpüklü, lezzetli mi lezzetli bir kahve içmenin tam günü.. Afiyet olsun.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder