Oynayıp oynanmayacağı henüz saatler öncesinden belli olan maçın başında bir dejavu (eskiden de yaşanmış olan) yaşadık. İlki 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda yaşandı. Hatırlayanlar bilir; dün, İzlandalı Oskarsson Hırvat Vlaoviç, Abdülkerim ise Alpay rolündeydi sanki. Yine o maçtaki gibi rakip topu ta kendi sahasından sürüp golü atmış, onu takip eden ‘bizim adam’ bir müdahalede bulunmamıştı.
Hava zaten soğuk. Üstüne yenen gol. Buz kestik. Bizimkiler derhal toparlanıp taarruza geçti. İngasson resmen kalecilik yaptı, yine de penaltı VAR’dan geldi iyi mi? Yuh! Zemin o kadar kötüydü ki Hakan’ın ayağı kaydı ve topa iki kere vurmuş oldu. Penaltı kaçtı. Zemine de kocaman bir yuh! Sonra İzlandalılar kazmalaşmaya başladı. İrfan ‘olması gereken’i gösterdi, kazmalar da seyretti. İkinci penaltıda Hakan bu defa ‘zemini düzeltip’ vurdu. Öne geçince rahatladık. Kalemize girecek olan topta Merih ‘vatanı korur gibi’ siper oldu ama dandik bir yan topta golü yedik.
87’de Kerem resmen ‘ekmeğini taştan çıkardı.’ İnatla kovaladığı geri topta galibiyet golünü gözbebeğimiz Arda attı. Kerem de uzatmalarda şovunu yaptı. İzlanda taraftarı; atalarının, balina avlarken, balinayı yüzeye çıkarmak için yaptığı gürültüden bir tezahürat yapmış. Şahsen benim hoşuma gidiyor. Aynı anda el çırpıp Huuuuhhh!! diye toplu bir ses çıkarıyorlar. İzlanda tarihinde balina avcılığı çok önemli bir iş koluydu. Her rakibi bir balina gibi görüp avlamaya çalışıyorlar. Ama hikayede Moby Dick adlı bir balina, onu avlamaya çalışanları avlamıştı. Bizim çocuklar gibi. Bizim takım dün akşam Moby Dick gibiydi. Balina avcılarını avladı.