Besin destekleri ile ilgili araştırmalar yaparken, içinde ihtiyacımız olan birçok vitamin ve mineral, kaliteli yağ ve protein barındıran çok kıymetli bir besin desteği buldum.
İşin enteresanı her yerde üretiliyor. Çok da ucuz. Yazılarımda marka ve fabrika ismi belirtmeyi çok uygun bulmuyorum ama bu besin desteğinin fabrikası Gallus Gallus Domesticus…
Yani tavuk…
Mega suplementimizin adı da: YUMURTA!
Bir aralar “zararlı” diye duyduk, korktuk , azalttık, yaşlılarımıza, “Aman siz yemeyin, kolesterol, damar sertliği vs” dedik…
Spor yaparken yumurtanın en ucuz protein kaynağı olduğunu öğrendik, dokuzar dokuzar yedik… "Sadece beyazını yiyin" diyenler oldu, onu da yedik…
Zarının bile dizlerimize faydalı olduğu ortaya çıktı. Kapsül halinde onun da çok faydasını gördük.
Omega 3, vücut için gerekli olan ama vücudun yeterince üretemediği yağ asitleridir. Besinlerle alınamadığı durumlarda takviye edici gıda ile alınmaları gerekir.
Temel Omega 3 yağ asitleri içeriği Alfa linoleik asit, EPA ve DHA’dır. Alfa-linoleik yağ asidi bitkisel kaynaklı olup dereotu, semizotu, tere gibi yeşil yapraklı sebzelerde bulunurken, hayvansal kaynaklı olan EPA ve DHA yağlı balıklarda, balık yağı gibi Omega-3 içeren takviye edici gıdalarda bulunur.
Ceviz, semizotu, keten tohumu gibi bitkilerden de Omega 3 alabiliriz ancak hayvansal Omega 3'ün yerine geçmez maalesef.
Vücudumuzda besinlerle alınan α-linoleik yağ asidinden EPA ve DHA dönüşümü olmakla beraber, bu dönüşümün çocuklarda ve yaşlılarda yeterli olmaması nedeniyle, doğrudan EPA ve DHA alımını sağlayacak beslenme düzeninin sağlanması ya da kaliteli besin desteklerinin alınması gerekir.
Omega 3 kadar Omega 6 da önemli, ancak bizler beslenme şeklimizle, kızartma alışkanlıklarımız sebebiyle maalesef lüzumundan çok daha fazla Omega 6 alıyoruz.
Bu sebeple amacımız, Omega 3/ Omega 6 oranını, Omega 3 lehine artırmak. Genele baktığımızda oran 1/25 gibi…
Önerdiğim oran 1/6. Bu sebeple Omega 3 alımımızı artırırken Omega 6 alımını (özellikle kızartmalarla vücudumuza aldığımız bitkisel yağlar) azaltmamız gerekiyor.
Çocukluğumuzdan beri sebzelerin bazılarıyla aramız bozuktur. Ancak sağlığımıza faydalarını öğrendiğinizde fikriniz değişebilir. Aramızın bozuk olduğu sebzeleri sizlerle, özellikle çocuklarınızla tekrar barıştırmak istiyorum.
Ah durun, o enginarın faydalarını anlatayım.
Karaciğer hastalıklarının tedavisine destek olur, yediğimiz sebzeler arasında karaciğer hücrelerini en çok koruyan bileşikler enginardadır. Safra yapımını artırır. Lifli yapısıyla bağırsaklar için de çok sağlıklı bir besindir. Anne sütünü artırır.
Çalışmalar gövde yapraklarıyla yapılmış olsa da enginarın tamamı bir lezzet ve sağlık deposudur. Zeytinyağlısını tercih ediyorum. Çocuklar için tablasını portakal suyu ve garnitürle zeytinyağıyla pişirin.
Tanrı önce brokoliyi yaratmış, daha sonra insanlara acıyıp çikolatayı yaratmış derler ya nükte ile...
Tanrı brokoliyi yaratmakla yine en doğrusunu yapmış bence...
Brokolinin içinde bulunan birkaç madde, hücreleri DNA hasarından koruyor ve en güçlü antioksidanlardan olan glutatyonun yapımına yardımcı oluyor.
Bir kaşık zerdeçal, üstüne bir tutam zencefil, bir limon...
Bu yazıyı okuyup, akşam bunları balla karıştırıp içmeniz corona virüse yakalanmanızı engellemeyecek.
Ancak bunları iki aydır, bir yıldır alıyor olsaydınız sağlığınız daha iyi, immün sisteminiz daha güçlü olurdu.
Doğal beslenmenin sağlığımıza etkisi böyle işte...
"Gece gündüz hamur işlerini yiyeyim, tatlıları yiyip kolaları içeyim, cipsler kızartmalar eksik olmasın, gece yarılarına kadar oturup uykumu alamayayım, ondan sonra ben bu çörek otu kürüyle bir haftada sağlığıma kavuşayım. Zerdeçal yiyerek 3 günde romatizmam bitsin, zencefil çayı içerek 4 günde iki beden inceleyim. Isırganlı suyla 5 günde dökülen bütün saçlarım çıksın..."
Hiçbiri olmayacak...
Vücudumuz hep iyileşmeye programlı. Ama alışkanlıklarımızı doğru seçersek.
Sorona virüs, bakalım maskesini çenesine takıyor mu,
Sorona virüs, acaba otobüsten metrodan inince dezenfektan kullanıyor mu,
Sorona virüs, akşamları evde arkadaşlarıyla toplanıyor mu,
Sorona virüs, geçenlerde kuzeninin düğününde iyi eğlenebilmiş mi,
Sorona virüs, bu kadar insanın emeği hiç umurunda değil mi,
Sorona virüs, senden hiç korkmuyor mu
Sağlık personelimizin üstün gayretleriyle, sorona, pardon Corona virüs ile savaşımızda belli bir noktaya gelmiştik. Ancak bu gayretlerin, halkımızın dikkati ve uyumu olmadan boşa gitmek üzere olduğunu görüyoruz maalesef.
Ülke olarak elimizdeki her türlü kaynağı akıllıca kullanmalıyız. Bu konuda elimizdeki en kıymetli kaynak sağlık ekiplerimiz. Bu insanlar de evlerine ekmek götürüyor, aileleri var, motivasyona ihtiyaçları var. Onları motive tutmak ve verdikleri kıymetli hizmeti sürekli kılacak her türlü ortamı ve desteği sağlamak lazım. Dayanma sınırının çok üzerinde olmalarına rağmen hala görev yerlerini terketmeyen sağlık görevlilerimize saygılarımızı ve minnetimizi sunmadan geçmeyelim.
Sevgili dostlar,
Mikrobiyota deyip duruyoruz. Biraz bu konudan bahsedelim istiyorum.
İkinci beyin denen ama vücudumuzu, beyinden daha çok etkileyen, vücudumuzun bu yeni patronuyla sizi tanıştırmak isterim.
Kişinin bağırsakları ne kadar sağlıklıysa, kişi de o kadar sağlıklı oluyor.
Bağırsaklara sadece sindirim sitemi olarak bakmamak lazım.
Hormonlarımızı etkileyen bir endokrin organ, lenf sisteminin çoğu, immün sistemin merkezi olan, canımızın sucuklu yumurta yemek istediğine karar veren bağırsaklarımıza, 'vücudun yeni patronu' demek yanlış olmaz.
İçindeki bakterilerin türleri, oranları, kişiden kişiye değişiyor. Parmak izi gibi, herkesin mikrobiyotası farklı.
Sevgili Dostlar,
Geçen haftaki yazımda sizlere basit, kullanışlı bir haftalık bir sağlıklı beslenme diyetinden bahsetmiştim.
Bu diyetin sadece yediklerimizle değil, hareketimizle, uykumuzla, iletişimimizle, mutluluğumuzla bir bütün olduğunu, kısaca bir sağlık ve mutluluk haftası olduğunu anlatmıştım.
Sizler için bir hafta boyunca kendi üzerimde uyguladım.
Herkese önerdiğim bu planın uygulanabilirliğini tekrar deneyimleme fırsatım oldu.
Sadece yediklerimi değil, yaptıklarımı, hissettiklerimi ve bunun tıbbi sonuçlarını da sizlerle paylaşmak istedim.
Sevgili dostlar,
Bir haftalık deneyimin bana bir kez daha hatırlattığı konuların başında, normal şartlarda çok fazla yediğim gerçeği oldu.
Sevgili Dostlar,
Sizlere bugün, corona virüs geçince karşımıza çıkacak daha büyük bir halk sağlığı sorunundan bahsetmek istiyorum.
Obezite, özellikle Amerika’da ciddi bir sağlık sorunu. Obezite sebebiyle ABD’nin harcadığı paranın trilyon dolar seviyesinde olacağı ve 10 yıl sonra ülke ekonomisini batıracağı konuşuluyor.
Ülkemizde harcanan rakamlar ise geçen yıl 15 milyar dolar civarında idi.
"Nereye harcanıyor bu paralar?" derseniz; obezite sebebiyle bir sürü hastalık oluşuyor, kolesterolümüz yükseliyor, şekerimiz çıkıyor, tansiyonumuz yükseliyor, kalp hastalıkları, eklem hastalıkları derken ciddi rahatsızlıklara ve bunların ilaçlarına mecburen milyarlarca dolar harcıyoruz.
Harcadığımız parayı bir kenara bıraksak da, obezite sebebiyle düpedüz sağlığımızı kaybediyoruz.
Sağlık Bakanlığı'nın 2010 verilerine göre Türkiye’de erkeklerin yüzde 20'si, kadınların ise yüzde 40'ı obez.